|

Ebu Davud Muhtelif Nev'de Hadisler Hadisleri

- Sünen-i Ebu Davud
Kitaplar
Ebu Davud
Konu Başlıkları
Muhtelif Nev'de Hadisler
Muhtelif Nev'de Hadisler Hadisleri
5937-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri her hak sahibine hakkını verdi. Öyleyse varis lehine vasiyet yoktur. 

Çocuk yatağa aittir, Zani için mahrumiyet vardır. Gerçek hesapları Allah'a aittir. Kim kendisini babasından başkasına nisbet eder veya hakiki velisinden başkasını veli gösterirse, kıyamet gününe kadar Allah'ın, laneti üzerine olsun." Resulullah devamla dedi ki: "Kadın, kocasının evinden onun izni olmadan (başkasına) infak edemez!" Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Yiyecek de mi?" denildi. "Bu, mallarınızın en kıymetlisidir!" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Ariyet (olarak alınan sahibine) ödenir. Minha (olarak alınan sahibine) geri verilir. Borç ödenir, kefil olan borçlu sayılır."
Vesaya 5;
(2121);
Büyu 90;
(3665);
5938-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Üzümü kerm diye isimlendirmeyin. "Vay şu dehrin mahrumiyet hüsranına! 

" diye kahırlı söz söylemeyin. Zira Allah'ın kendisi dehrdir."
Edeb 101;
Elfaz 516;
(2246;
2247);
Edeb 81;
(4974);
Kelam 3;
(2;
984);
5940-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Kim bir sidre ağacını keserse, Allah onun başını cehenneme uzatır." [(Bu hadis hakkında kendisine sorulunca) Ebu Davud şu cevabı vermiştir: "Bu hadis muhtasardır. 

Manası şudur: "Kırda bayırda yolcuların ve hayvanların gölgesinden istifade ettikleri bir sidre ağacını, o ağaçta herhangi bir hak sahibi olmayan bir kimse, haksız olarak keserse Allah onun başını cehenneme uzatır" demektir."]
Edeb 171;
(5239);
5941-

Hişam İbnu Urve'ye sidre ağacının kesilmesi hakkında (caiz mi, değil mi diye) sordum. Bu sırada Urve'nin kasrına dayalı vaziyette idi, şöyle cevap verdi: "Şu kapıları, kapı kanatlarını hep görmüyor musun? 

Bunların hepsi Urve'nin sidre ağacındandır. Urve onu tarlasından kesmiş ve: "Bunda bir beis yok!" demişti." [Bir başka rivayete göre, Hişam, soru sahibi Hasan İbnu İbrahim'e cevabında şöyle devam etmiştir: "Ey Iraklı! Bu (yasak hikayesi, senin getirdiğin bir bid'adır." Hasan İbnu İbrahim, Hişam'a: "Hayır bid'a sizin canibinizden geldi. Ben Mekke'de şöyle söyleyeni işittim: "Allah sidre ağacını kesen kimseye lanet etsin!"
Edeb 171;
(5241);
5942-

Yanlarında yüzü dağlanarak en vurulmuş bir merkep olduğu halde Resulullah (sa)'a uğrayanlar oldu: "Bunu böyle enleyenlere Allah lanet etsin!" buyurdular ve yüze vurmaktan ve yüze enlemekten nehyettiler. 

Libas 106;
(2116);
Cihad 56;
(2564);
Cihad 30;
(1710);
5944-

Abdullah İbnu Ebi Talha'yı, tahnik ediversin diye Resulullah (sa)'a götürdüm. Onu elinde en vurma şişi olduğu halde zekat develerini enlerken buldum."

Libas 22;
Zekat 69;
Zebaih 35;
Libas 112;
(2119);
Cihad 57;
(2563);
5945-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Karanlık çöktüğü zaman çocuklarınızı dışarı salmayın. Çünkü şeytanlar bu esnada her tarafa yayılırlar. Yatsı vaktinden bir müddet geçince, onları serbest bırakın. Kapını kapa, Allah'ın ismini zikret. Kandilini söndür, Allah'ın ismini zikret. Yemek kabının ağzını kapa ve Allah'ın ismini zikret, (kapayacak birşey bulamadığın takdirde [çubuk gibi] herhangi bir şeyi üzerine uzatıp koymak suretiyle de olsa (bunu yap)! Zira şeytan, kapalı kapıyı açamaz. Kandilleri söndürün, zira fasıkçık (fare), olur ki, fitili çeker de ev halkını yakar."

Bed'ü'l-Halk 11;
14;
Eşribe 22;
İsti'zan 49;
50;
Eşribe 96;
(2012);
Sıfatu'n-Nebi 21;
(2;
928;
929);
Eşribe 22;
(3731;
3732;
3733;
3734);
Et'ime 15;
(1813);
5946-

Bir fare gelerek çektiği bir fitili Resulullah (sa)'ın önüne, üzerinde oturmakta olduğu hasır minderin üstüne bırakıp gitti. Fitil, hasırdan bir dirhem kadar bir yer yaktı. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Uyuyacağınız zaman kandillerinizi söndürün. Zira şeytan, böylelerine rehberlik edip böylesi işler yaptırarak sizi yakar" buyurdular.

Edeb 173;
(6247);
5948-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Ayaklar çekildikten sonra (evlerden dışarı) çıkmayı azaltın. Çünkü Allah Teala hazretlerinin birkısım hayvanatı vardır, bu saatten sonra (yuvalarından çıkıp) ortalığa yayılırlar."

Edeb 115;
(5103);
5950-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Horozların öttüğünü işittiğiniz vakit, Allah'tan lütuf ve ikramını talep edin. Zira onlar bir melek görmüştür. Merkebin anırmasını işittiğiniz zaman şeytandan Allah'a sığının. Çünkü o da bir şeytan görmüştür."

Bed'ü'l-halk 15;
Zikr 82;
(2729);
Edeb 115;
(5102);
Da'avat 58;
(3455);
5952-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "İyne usulüyle alış-verişte bulunur, sığırların peşine düşer, ziraate razı olur ve cihadı da terkederseniz, Allah size öyle bir zillet verir ki, dininize tekrar rücu etmedikçe o zilleti kaldırmaz."

Büyu 56;
(3462);
5957-

Muaviye İbnu Ebi Süfyan (ra)'a (hilafeti esnasında) Mikdam İbnu Ma'dikerb, Amr İbnu'l-Esved ve Kınnesrin ahalisinden Beni Esedli bir adam bir heyet halinde geldiler. Hz. Muaviye, Mikdam'a: "Hasan İbnu Ali (ra)'nin vefat ettiğini biliyor musun?"dedi. Haberi işiten Mikdam "İnna lillah ve inna ileyhi raciun!" diyerek (üzüntüsünü ifade etti.) Ona falan (Muaviye): "Bunu bir musibet mi addediyorsun?" dedi. Mikdam: "Niye musibet addetmiyeyim? Resulullah (sa) onu kucağına almış "Bu bendendir. Hüseyin ise Ali (ra)'dendir!" buyurmuştu dedi. Beni Esed'den olan adam da (Hz. Muaviye'ye yaranmak için, Hz. Hasan'ın ölümünü bir fitnenin sönmesine teşbihen): "Allah bir ateşi söndürdü!" diye söze karıştı. Mikdam: "Bugün ben, seni kızdırmaya ve hoşlanmadığın şeyleri sana duyurmaya devam edeceğim!" dedi. Sonra şöyle seslendi: "Ey Muaviye! Eğer doğru söylersem beni tasdik et, yalan söylersem beni tekzib et!" Hz. Muaviye (ra): "Pekala öyle yapacağım" dedi. Mikdam: "Allah aşkına söyle! Resulullah (sa)'ın altın takınmayı yasakladığını işittin mi?" dedi. Hz. Muaviye: "Evet!" dedi. Mikdam: "Allah aşkına söyle! Resulullah'ın ipek giymeyi yasakladığını biliyor musun?" diye sordu. Hz. Muaviye: "Evet biliyorum!" dedi. Mikdam tekrar sordu: "Allah aşkına söyle! Resulullah (sa)'ın vahşi hayvan derisini giymeyi, üzerlerine binmeyi yasakladığını biliyor musun?" Muaviye yine: "Evet biliyorum!" diye cevapladı. Hz. Muaviye'nin bu sözü üzerine Mikdam dedi ki: "Allah'a kasem olsun ey Muaviye, bütün bunları ben senin evinde gördüm." Hz. Muaviye şu cevabı verdi: "Ey Mikdam, anladım ki senin elinden bana kurtuluş yok (söylediklerinin hepsi doğru)!" Halid (İbnu Velid) der ki: "Hz. Muaviye, Mikdam (ra)'a diğer iki arkadaşına (Amr İbnu'l-Esved ve Esedli adam) nazaran daha çok ihsan ve atada bulunulmasını emretti. Ayrıca (Mikdam'ın) oğluna (beytü'l-malden) iki yüz (dirhem) tahsisatta bulundu. Mikdam ise (Hz. Muaviye'nin verdiği) ihsanları arkadaşlarına dağıttı. Esedli ise aldıklarından kimseye birşey vermedi. Bu durum Hz. Muaviye'ye ulaşınca: "Mikdam kerem sahibi cömert birisidir. Elini açmıştır. Esedli adam ise malik olduğu şeyi iyi tutan birisidir" dedi.

Libas 43;
(4131);
Fere' ve'l-Atire 12;
(7;
176);
5958-

Abdullah İbnu Amr el-Huzai, babası (ra)'ndan naklediyor: "Resulullah (sa), Fetih'ten sonra beni çağırdı ve benimle, Mekke'ye Ebu Süfyan'a, Kureyşliler arasında dağıtması için, biraz mal göndermek istedi. Bana: "Kendine bir arkadaş ara!" buyurdu. Derken bana Amr İbnu Umeyye ed-Damri geldi ve: "Duydum ki, sen Mekke'ye gidecekmişsin ve yanına bir arkadaş arıyormuşsun!" dedi. "Evet!" dedim. "Ben sana arkadaşım!" dedi. Ben hemen Resulullah (sa)'a gelip: "Kendime bir arkadaş buldum!" dedim. "Kim?" buyurdular. "Amr ibnu Ümeyye'dir!" dedim. "O, kaVminin yöresine gelince ona karşı müteyakkız ol! Çünkü evvel adam şöyle demiş: "Bekri arkadaşına güvenme!" buyurdular! Derken yola çıktık. Ebva'ya kadar geldik. Amr: "Benim, kavmimle bir işim var. Beni burada biraz beklemeNİ arzu ediyorum!" dedi. Ben de: "işin rastgelsin!" dedim. Ayrılınca, Resulullah (sa)'ın sözünü hatırlayıp devemi hızlandırdım. (Ebva'dan) çıkıp deveyi hızlı yürümeye zorladım. Ezafir'e gelince, Amr'ın bir grup adamla karşımdan geldiğini gördüm. Devemi daha da hızlandırdım ve onu geçtim. Kendine hedef olmaktan kurtulduğumu anlamıştı, yanındakiler geri döndü. Amr (tek başına) bana yetişti ve: "Kavmimle bir işim vardı! (İşimi görüp bitirdim)" dedi. Ben de: "Pekala!" dedim. Yolumuza devam edip Mekke'ye geldik. Ben emanet malı Ebu Süfyan (ra)'a teslim ettim." [Hadisin senedi zayıftır]

Edeb 34;
(4861);
5962-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "İslam'ın değirmeni otuz beş veya otuz altı veya otuz yedi (yıl) döner. Eğer, (dini terkederek kendilerini) helak ederlerse, daha önce helak olanların yolunu tutmuş olurlar. Dinleri ayakta kalırsa, onlar için yetmiş yıl ayakta kalır!" Ben dedim ki: "(Bu yetmiş yıllık müddet) zikri geçen (otuz beş yıllık müddet)ten sonra mı başlayacak, yoksa geçen kısım buna dahil mi?" "Mezkur müddet buna dahildir!" buyurdular.

Fiteni;
(4264);
5963-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Ümid ederim ki Allah, ümmetimi Rabbinin nezdinde yarım gün te'hirden aciz kılmayacaktır." Sa'd'a: "Yarım gün ne kadardır?" diye sorulmuştu. "Beş yüz yıl" diye cevap verdi.

Mehalim 18;
(4350);
5967-

Resulullah (sa) (bir gün): "Aranızda muğarribler görüldü mü?" diye sordu. Ben: "Muğarribler de ne?" dedim. "Onlar kendilerine cinlerin iştirak ettikleri kimselerdir!" buyurdular.

Edeb 116;
(5107);
5968-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Badiyede (kırda, sahrada, köyde) yaşayan kabalaşır, av peşinden koşan gaflete düşer. Sultanın kapısına gelen fitneye düşer. Kişi sultana yakınlığı artırdığı nisbette Allah'tan uzaklaşır."

Sayd 4;
(2859;
5860);
Fiten 69;
(2257);
Sayd 24;
(7;
195);
5970-

Resulullah (sa) derinin iki parmak arasında dilinmesini yasakladı.

Cihad 74;
5971-

Ben Resulullah'ın kimseyi dinden başka bir şeye nisbet ettiğini görmedim.

Edeb 86;
(4987);
5973-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Ben size (kendiliğinden) ne bir şey veriyor, ne de sizi bir şeyden menediyorum. Ben sadece bir memurum (Allah'ın emrine göre veriyorum)." Bir rivayette de şöyle demiştir: "Ben (sadece, emre uygun şekilde) taksim ediyicim, emredildiğim yere koyarım."

Humus 7;
Haraç 13;
(2949);
5975-

Resulullah (sa) bize (bazan) sabah oluncaya kadar Beni İsrail kıssası anlatırdı. Anlatma işini farz namaz için kalkınca bırakırdı.

İlm 11;
(3663);
5976-

Resulullah (sa) Müslümanlar arasında (tedavülü) caiz olan sikke (dökülmüş paraların) bir kusur olmadan kırılmasını yasakladı.

Büyu 50;
(3449);
5978-

Dahhak İbnu Kays, Mesruk'u işçi olarak kullanmak istemişti. Umare tu'bnu Ukbe ona: "Hz. Osman (ra)'ın katillerinden baki kalmış bir adamı isti'mal mi edeceksin?" dedi. Mesruk rahimehullah da ona: "Abdullah İbnu Mes'ud (ra) bana rivayet etti: "Resulullah (sa) baban Utbe'yi öldürmek istediği zaman, (baban); "Çocuklara kim hami olacak?" dedi. Aleyhissalatu vesselam da; "Ateş" buyurdular. Senin için Resulullah'ın (münasib görüp) razı olduğuna ben de razıyım!" dedi.

Cihad 128;
(2686);
5980-

Resulullah (sa) buyurdular ki: "Şeytanlar için develer vardır. Şeytanlar için evler vardır. Şeytanlara ait develere gelince, ben, onları gördüm. (Şöyle ki): Biriniz, yedeğinde, iyi beslediği seçkin develerle (yola) çıkar, bunlardan hiçbirine binmez. Yol esnasında yürümekten kesilmiş (bir din) kardeşine rastlar, devesine onu da almaz (işte bu develer şeytana aittir, çünkü gösteriş ve tefahur için beslenmiştir). Şeytana ait evlere gelince, onların, (müreffeh) inşalar tarafından (seyahata çıkınca kullanılan ve) ipeklerle örtülmüş kafeslerden (hevdeç) başkası olmadığını zannediyorum."

Cihad 62;
(2568);
5985-

Seleme İbnu Nuaym İbnu Mes'ud el-Eşcai, babası (ra)'ndan anlatıyor: "Resulullah (sa)'ın, Müseylime'nin kendisine yazdığı mektubu okuyunca, mektubu getiren iki elçiye şöyle söylediğini işitmiştir: "Bu yazdığı meselede siz ne diyorsunuz?" Elçiler: "Biz de onun söylediğini söyleriz!" dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Eğer elçileri öldürmemek kaide olmasaydı boyunlarınızı muhakkak uçururdum!" buyurdular.

Cihad 166;
(2761);
5986-

Resulullah (sa) beraberindekilerle Taife giderken bir kabre uğrayınca şunu söylemişti: "Bu kabir, Ebu Riğal'in kabridir. Şu Harem mıntıkası sebebiyle (kavmine gelen musibetten) masun kalmıştı. (Harem'den harice) çıkınca kavmini çarpan bela onu da burada yakaladı ve buraya defnedildi. Söylediğimin delili, altından bir dalın beraberinde gömülmüş olmasıdır. Eğer kabri açacak olsanız, onu bulup çıkarırsınız!" Bunun üzerine halk, alelacele orayı kazıp mezkur altın dalı çıkardı.

Haraç 41;
(3088);
5987-

Resulullah (sa)'ın son sözü: "Namaz! Namaz! Sağ ellerinizin sahip olduğu (köleler) hakkında Allah'tan korkun!" olmuştu.

Edeb 133;
(5156);
Vesaya 1;
(2698);