Merkez Bankası geçtiğimiz hafta içinde bankalardaki Türk Lirası hesapların payının artırılması/düşürülmemesi üzere adımlar attı. Adımların stratejisi son yıllarda süregeldiği gibi bankaları koşturmayı esas alıyor. Açıkçası bu tür adımlar sadeleşme karşıtı görülür. Merkez Bankası yönetimi de böyle gördüğünü ifade etmişti. Üstelik attığı adımlar özeleştirisini yapma zahmetine girilmeden hakaret edilip geçilen dönemde uygulanmaya alınan tedbirlerin karakterinde. Ben bankaların, müşterilerinin tercihlerini
Merkez Bankası geçtiğimiz hafta içinde bankalardaki Türk Lirası hesapların payının artırılması/düşürülmemesi üzere adımlar attı. Adımların stratejisi son yıllarda süregeldiği gibi bankaları koşturmayı esas alıyor. Açıkçası bu tür adımlar sadeleşme karşıtı görülür. Merkez Bankası yönetimi de böyle gördüğünü ifade etmişti. Üstelik attığı adımlar özeleştirisini yapma zahmetine girilmeden hakaret edilip geçilen dönemde uygulanmaya alınan tedbirlerin karakterinde.
Ben bankaların, müşterilerinin tercihlerini etkilemeye zorlanmasını doğru bulmam. Hatta bu tür zorlamayı döviz tevdiat hesabı açmanın serbest olmasından daha yanlış bulurum. Döviz tevdiat hesaplarının serbestçe açılmasını yanlış ya da zararlı bulmam konunun tartışmaya değer olduğunu ifade eder. Başka mana aramaya gerek yoktur. Zaten Merkez Bankasının adımları bağlamında tartışmak istediğim husus yöntemler değil, sonuçlar. Gene de açtığım tartışmaların bağlantılı olduğunu bir not edip konuya öyle devam edeyim.
Merkezin attığı yeni adımlar karşısında bankalar, müşterilerini TL’de kalmaya yahut KKM veya döviz tevdiatlarını TL’ye dönmeye daha çok ikna etmeli. Böylece mevduat kompozisyonunu %60 TL ve %40 döviz/değerli metaller olacak şekilde ayarlamalı. Mevduat müşterisini ikna ise temelde faizle olur. Yani bankalar TL hesaplara verdiği faiz seviyesini kendi mevduat kompozisyonlarına göre bu yeni şartlarda ya sürdürecek ya da artıracaktır. 60-40 dengesinin uzağında olan bankalar ise varsa KKM’den veya döviz cinsi hesaplardan TL mevduata müşterilerini geçirmek için kendi normallerinin üzerinde faiz teklif etmeye mecbur kalabilir.
Hal böyle olunca piyasa, atılan adımları örtük faiz artırımı olarak yorumladı. Ama Merkezin niyetinin piyasanın yorumladığından farklı olduğunu düşünüyorum. Üstelik FED faiz indirirken eğer ortodoksinin kurallarına bağlı ise Merkez Bankasının faiz artırımı yapmak isteyeceğini öteden beri tartışan biri olmama rağmen farklı düşünüyorum.
Mevduat faizi düşerken son haftalarda döviz tevdiat hesaplarında küçük bir artış görülmeye başlandı. Buradan hareketle azalan mevduat faizi ile dolarizasyon arasında ters yönlü bir ilişkinin hissedildiği söylenebilir. Ve anlaşılan o ki; Merkez Bankasının bugünlerde dolarizasyon eğilimindeki bir artışa hiç tahammülü yok. Kritik olan da bu.
Yani mesele faizin seviyesi değil. Mesele faizin düşmesinin Türkiye’nin kendisini bağladığı çerçevede dolarizasyon komplikasyonuna neden olması. Bir atak şiddetinde olmasa da…
Bugün için yukarı gitse de önümüzdeki dönemde mevduat faizinin tekrar aşağı yön alacağı ise kesin. Neden kesin olduğunu TL likiditesi sterilizasyonunun yüksek faiz tahakkukları nedeniyle imkânsız olması üzerinden açıklayayım. Türkiye’de para arzı, mevduat tahakkuklarıyla ve döviz hesaplarının kur artışları sonucu yeniden değerlenmesiyle artar. Bankalar mevduatlara yüksek faiz tahakkuk ettirdikçe TL arzının önünü almak mümkün değildir.
Bugünün faiz ortamında zorunlu karşılık gibi uzun vadeli sterilizasyon araçları da hadlerine dayanmışken TL arzındaki artışın önüne geçilemeyeceği kolayca anlaşılabilir. Bilançonun diğer tarafından; bankaların kredi batırmamaya dönük hassasiyeti de konkordato sayılarına paralel olarak arttı. Kaynak kullandırma iştahlarını düşüren böylesine bir ortam gelişirken bankalar, gittikçe bollaşan TL’ye yüksek faiz vermeye devam etmeyecektir.
Şunu söyleyebilirim; politika faizi artmayacak ve mevduat faizi düşecekse dolarizasyonda en ufak bir artışa tahammülü olmadığını gösteren Merkez Bankası yeni makro ihtiyati tedbirlerle önümüzdeki aylarda tekrar gündem olacaktır. (Tabi tüm bu değerlendirmeleri kurun aşağı bırakılmayacağı varsayımıyla ele aldım.) İşte bu nedenle sadeleşme aleyhine yeni bir safhaya geçildiğini değerlendiriyorum. Bakalım ne türden adımlar göreceğiz.