Prigojin’e baktığımızda karşımızda balyoz ile sembolleşen, şiddet odaklı, yakmaya yıkmaya odaklanmış, “yok etme” sloganıyla hareket eden, ikinci Stalin profilinde büyük tehlike sarf eden birini görüyoruz. Darbenin gerçekleşme olasılığında, bu kişinin Rusya gibi büyük bir nükleer gücün başına gelebilme ihtimali, Amerika dahil hiç kimsenin kabul etmek istemeyeceği bir durum olurdu şüphesiz.
Cuma gecesinden Cumartesi akşamına kadar tüm dünya Rusya’daki hareketliliği endişeyle izledi. Başta “provokasyon” olarak nitelendirilen olayların ülkeyi ve bölgeyi yangına çevirecek bir iç savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği tartışıldı.
Rusya’nın güçlenen “paralel ordusu” Wagner, daha önce Yeni Şafak Rusça için kaleme aldığım yazımda işaret ettiğim gibi, silahını asıl sahibine karşı doğrulttu. Wagner Grubu lideri Yevgeni Prigojin, Ukrayna cephesindeki başarılarıyla ün salmış askerlerine karşı saldırı yapıldığı gerekçesiyle “25 binlik profesyonel ordusuyla” Moskova’ya doğru yürüyeceğini ve karşı gelenleri yok edeceğini belirterek başkaldırdı.
Rusya Savunma Bakanlığı, Wagner askerlerine Prigojin’in emirlerine itaat etmemesi ve suçlarına ortak olmaması çağrısında bulundu. Moskova şehir ve il sınırlarında olası terör eylemlerine karşı Terör-karşıtı rejimi uygulamaya konuldu.
Gün içerisinde hızla ilerleyen bu birlikler “Moskova’ya 200 km kala” uzlaşmayı kabul ettiğini açıklayarak isyanı durdurdu ve askerini üslerine geri çekeceğini açıkladı.
KİM BU PRİGOJİN?
Prigojin, “Müzisyenler” olarak sevimli isimler kullanılan “Wagner” adlı özel askeri birliklerin başındaki kişidir. Wagner, petrol rafinerilerinin korunmasından, SSCB sonrası coğrafyada statükoyu değiştirecek hamleye kadar geniş yetkilerle donatılan, özellikle Kırım, Donbas, Luhans bölgelerinde askeri kıyafetli “kibar /yeşil insanlar” olarak tarif edilen, Rusya lehine çalışan paralı örgüttür. Sayısı 25-50 bin arasında tahmin edilen, ağır silahlara ve hava güçlerine sahip olan özel bir ordu konumundadır.
Prigojin, iki defa hüküm giymiş, 10 yıldan fazla hapiste kalmış, o süre içinde ticaretle uğraşmaya başlayan, sonrasında Wagner’le birlikte başta Orta Afrika, Libya, Suriye olmak üzere dünyanın birkaç bölgesinde varlık gösteren, 200 milyar dolar gibi ciddi bir sermayeyi yöneten ve yönlendirdiği tahmin edilen bunun yanı sıra Putin’le iyi ilişkiler kurmuş bir kişidir.
NEDEN İSYAN ETTİ?
Putin’in Şefi olarak bilinen Prigojin Ukrayna cephesindeki Bahmut şehrininin mücaadelesi sırasında kendisinden bahsettirmiş, Mayıs ayında ise Savunma Bakanlığı’na yönelik eleştirileriyle gündeme gelmişti. Dünya kamuoyu, Rusya’da kısmi askeri seferberlik ilanından sonra Ukrayna cephesinde yolların yolunda gitmediğini tahmin ederken, cephedeki Prigojin’in sözleri gündem yaratmıştı…
Başta askeri uzmanlar, Prigojin’in söz ettiği “mühimmat yetersizliği” ile ilgili açıklamalarının buzdağının yalnızca görünen kısmı olduğunu belitmişlerdi. Gerçek kayıpların saklandığına dair basında yer alan haberlerin yanı sıra, Duma milletvekillerinden Rusların yerini alacak “Tacik taburları” oluşturulması gerektiğine dair çağrıları da dikkat çekiciydi. Ayrıca Putin’in Mayıs ayında imzaladığı kararnameyle yedek asker ve subayların askere alınması ve şimdi de mahkumların da askere alınabileceğine dair uygulamayı yasallaştırması, Ukrayna cephesindeki durumun ciddiyetini sergilemektedir.
İki hafta önce Savunma Bakanlığı’nın tüm özel güçlerin 1 Temmuz’a kadar kuruma bağlanması için gerekli sözleşmelerin imzalanması gerektiğine dair kararnameyi çıkarmasından sonra Prigojin buna itaat etmeyeceğini o dönem de açıklamıştı. Bu açıklamalara Putin’in hem sessiz kalması, hem de durumun iyileştilmesine dair değişiklikleri yapmaması, Prigojin’i isyana giden yolda cesaretlendirmişti.
KAOS NASIL SONA ERDİ?
Her ne kadar Rusya buna savaş demese de, ülkesinin dış cephelerde mücadele verdiği ortamdaki Prigojin’in isyanı, bir güç gösterisi olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbir engelle karşılaşmadan, Ukrayna sınırından Rostov, Zapozhye ve Lipetsk’e kadar hızla ilerleyişi ise askerlerin Ukrayna cephesindeki kahramanlıklarına duyulan saygıdan (Prigojin “ya biz savaşacağız, ya sizin çocuklarınız ölecek” demişti) ve askeri yönetimdeki yolsuzluk, beceriksizlik eleştirilerinin halkta bir karşılık bulmasından kaynaklanıyor. Olayların durulmasıyla birliklerin geri çekilişi sırasında da halkın bir itirazı olmamıştı.
Bölgedeki darbelerden kaçan eski Sovyet coğrafyası ülkelerinin liderlerinin sığınma yeri olan Belarus, bu sefer Prigojin’e ev sahipliği yapacak. Türkiye’ye Bodrum’a gitti haberlerine rağmen, Lukaşenko’nun aktif girişimiyle henüz tam açıklanmayan pazarlıklar sonrası Prigojin isyandan vazgeçti.
Bu darbe girişiminden vazgeçilmeseydi ve mecut Ukrayna savaşına ilaveten, iç istikrarsızlık da bozulsaydı Rusya, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar etkisini gösterecek ve uzun sürecek bir kaosa sürüklenebilirdi.
DÜNYADAKİ YANKILARI
Tüm dünya Rusya’daki olayları yakından takip etti. Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bu karışık ortamda profesyonel ordunun başkente doğru hızlı ilerleyişi karşısında “acaba” soruları sorarken ve kendi aralarında çeşitli senaryolar çizerken ya da sessizce “bekle ve gör” politikaları izlerken; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’i arayarak desteğini açıkça belirtmesi ise Rus ve bölge basınında manşetlerden verildi.
İKİNCİ STALİN
Prigojin’in hayatına, kişisel profiline ve konuşmalarına bakıldığı zaman askeri veya siyasi bir eğitime sahip olmadığını anlayabiliyoruz. Karşımızda balyoz ile sembolleşen, şiddet odaklı, yakmaya yıkmaya odaklanmış, “yok etme” sloganıyla hareket eden, ikinci Stalin profilinde büyük tehlike sarf eden birini görüyoruz.
Darbenin gerçekleşme olasılığında, bu kişinin Rusya gibi büyük bir nükleer gücün başına gelebilme ihtimali, Amerika dahil hiç kimsenin kabul etmek istemeyeceği bir durum olurdu şüphesiz. Özellikle Rusya’nın Transdinyester, Abhazya, Güney Osetya ve Karabağ’daki birlikleri bakımından da büyük tehlikeler oluşturabilirdi.
PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?
Hiçbir sey eskisi gibi olmayacak. Ancak karşılıklı intikam alma süreci de olmayacak kanımca. Bundan birkaç ders çıkarılacak ve muhtemelen Rusya’da askeri üst yönetiminde birtakım değişiklikler yapılacak. Rusya içindeki Wagner tasfiye edilecek, belki skandallara imza atan Amerikalı Blackwater grubu gibi bir isim değişikliği yapılır. Ancak Wagner, Rusya çıkarları için yurtdışındaki faaaliyetlerine devam edebilir.
Başta Çin olmak üzere “bekle ve gör” yaklaşımının benimsendiği, Batı tarafından ötekileştirilen, şimdi ise içten iktidarı yıkılmaya çalışılan Putin’e, Erdoğan’ın açık destek vermesi önem kazandı. Türkiye ile Rusya ilişkilerinin en yüksek düzeyde olduğu bu sıralarda, Türkiye’nin ulslararası arenada daha aktif politikalar izlemesi beklenebilir…