Başbakan Yıldırım, Abdullah Gül’ün ‘çatı adaylığı’na ilişkin, “Bu kadar gayretin arkasında bir mühendislik projesi var. Proje gözüktüğü kadarıyla akamete uğradı, patladı, elde kaldı. Proje başarısız” dedi. MHP ile birlikte adaylarının Erdoğan olduğunu hatırlatan Yıldırım, en rahat partinin AK Parti olduğunu söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım, İspanya ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Arkadaşlar, seçim takvimi belli oldu. Seçim havasına girilince tabii trafik yoğunluğu artar. Herkes, ben de buradayım, beni de unutmayın mesajını veriyor. Bunu yadırgamamak lazım. Seçim öncesi bu tip şeyler olabilir. Başka partilerin ne yaptığını, ne ettiğini biz üzerinde durmanın çok gerekli olmadığını düşünüyoruz. Biz kendi işimize bakalım. Biz seçime en iyi şekilde hazırlanacağız. İnşallah 24 Haziran’da da yeni sistemin cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bütün yönleriyle uygulamaya gireceği seçimi başarıyla kazanacağımıza inanıyoruz. Ümit ederim bu seçimle birlikte, sürekli güçlü iktidar ve devamlı istikrar dönemi Türkiye’de başlamış olur ve ülkemiz zamanı daha iyi değerlendirir. Geleceğe yönelik, 2023 ve ilerisine yönelik hedeflerimizi, projelerimizi gerçekleştirir, milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmüş oluruz.
ZORLAMAYLA SİYASET İNŞA EDİLEMEZ
Tabii kimin aday olacağı, olmayacağı bir-iki gün içerisinde netlik kazanacak. Hep beraber olayları izliyoruz, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi bir ortak aday arayışı içinde çok yoğun temasları var. Gördüğümüz kadarıyla buradan bir sonuç çıkacağa benzemiyor. Çünkü bir yandan CHP, bir yandan İP bu yönde açıklamalar yaptılar, yapıyorlar. Hal böyle iken geriye ne kalıyor? En rahat parti biziz, bizde aday tartışması yok, MHP de yok, adayımız belli, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Hatta seçim kararı verilmeden önce de belliydi. Dolayısıyla partilerin çatı aday denemesi yeni değil. İlk cumhurbaşkanlığı seçiminde de oldu, sonuçları görüldü. Maalesef çatının sağlam çatılmadığı, çöktüğü ortaya çıktı. Zorlama, yani zorlamayla siyaset inşa edilemez.
İTİBAR ZOR KAZANILIR
Her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor. Uzun yıllar içerisinde bulunduğumuz önemli görevler üstlendiğiniz bir siyasi hareketten ayrıldığınızda ne eski yerinize ne de yeni yerinize yaranamazsınız. Tecrübeler bunu göstermiştir. O bakımdan yani ne anlatacaksınız? Ben geldim, ama işte orada şöyle oldu-böyle oldu. Demezler mi, sen orada bu makamlarda bulunurken bunları niye söylemedin, bunları düzeltecek işleri niye yapmadın? O yüzden bizim halkımızın feraseti çok engindir, bu tip savrulmaları, evirilmeleri hoş karşılamaz. İnsanlar biriktirdikleri itibarı korumalıdır, tüketmemelidir, itibar çok zor elde edilir, ama tüketilmesi kolaydır.
Tabii yaşananlara bakınca, biz içindeyiz dışında değiliz. Ama dışarıdan bakanlar da gariplikler olduğunu görüyor yani. Bir partinin milletvekilleri diğer partiye hızlı bir şekilde yolcu ediliyor, ondan sonra partiler arasında trafik birdenbire hızlanıyor. Hırsların aklın önüne geçmemesi lazım. Memleketin meseleleri de kişisel ikballerin önüne geçmemeli.
Arkadaşlar, bu kadar gayretin arkasında belli ki bir mühendislik projesi var idi. Ama proje gözüktüğü kadarıyla akamete uğradı, patladı, elde kaldı. Proje başarısız.
HEDEF İLK TURDA KAZANMAK
Her halükarda seçim açıklanmasa bu çalışmalar bu kadar hız kazanmaz, alenileşmez, mutlaka etkisi var. Tabii benim Abdullah Bey adına değerlendirme yapmam yanlış olur. Aday da olabilir, olmayabilir. Şu anda bizim meselemiz bu değil. Bizim hiç kimseye adaylık konusunda aman olun-olmayın diyecek halimiz yok. Biz adayımızı belirledik, kararımızı verdik, programımızı yaptık, vatandaşlarımızla artık kucaklaşmanın özlemi içindeyiz.
Hedefimiz o. Tahmin vermek vatandaşın iradesine saygısızlık olur.
Ben partimin bir neferiyim. Başbakanlık görevi zaten onurlu bir görevdir. Bu görevi 2 yıl süre içerisinde dolu dolu yaşadık. İyi niyetle gayret ettik, bugünlere geldik. Bu onur bize yeter. Bundan sonra kader çizgimizde ne varsa onu yaşayacağız?
- Vatanı mı kendisini mi kurtaracak
- * Seçime OHAL ile girilecek. OHAL ne kadar daha sürecek?
- Bakın, biz İspanya’daki işadamlarıyla da konuştuk, yatırımcılarla... ‘OHAL’den bir şikayetiniz var mı’ dedim. Yok dediler, biz OHAL’le ilgili Türkiye’deki işlerimizde bir olumsuzluk yaşamadık diyorlar. Biz de baştan beri dedik ki, OHAL’i biz kendimize ilan ediyoruz, yani şu FETÖ belası, terör belası, bunların kalıntıları tamamen ortadan kalksın, ülkemiz artık bu meselelerden kurtulsun.
- * Belli bir süre var mı efendim?
- Yani onun tabii tarihini vermem doğru değil. Gelişmeleri izliyoruz, sürecin sonunda otururuz değerlendiririz.
- * Kılıçdaroğlu grup toplantısında dedi ki; ‘Dönem, vatanı kurtarma görevidir.’ Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Vallahi vatanı kurtarma mı, kendini kurtarma mı bilemeyiz. Paçayı kurtarma dönemi de olabilir. Vatanın nesini kurtaracağız kardeşim? Vatan Kurtuluş Savaşı’nda kurtulmuş. Cumhuriyetimiz bütün birikimleriyle bugüne kadar gelmiş.
- * Erken seçim olayı belli ki içeride de dışarı da hesapları bozdu. Başta Amerika olmak üzere...
- Yani bazıları hayal kırıklığına uğradı. Bunu da gizlemiyorlar. O zaman doğru bir iş yaptık demek ki, doğru bir karar.
İki bölümlü kampanya
Bu seçimin bir özelliği var. Bir cumhurbaşkanı kampanyası var bir de milletvekillerinin kampanyası var. Yani Meclis grubunun da güçlü olarak gelmesi lazım. Dolayısıyla kampanyayı 2 bölümde alacağız. Cumhurbaşkanlığı kampanyası başlı başına ama milletvekilleri adaylarımız, partimize bugüne kadar hizmet etmiş, isimleri temayüz etmiş arkadaşlarımız da Türkiye’nin her tarafında milletvekili seçimlerine yönelik, cumhurbaşkanı seçimlerine yönelik kampanya yürütecekler. Dolayısıyla iyi bir kampanya dönemi olacağını düşünüyorum. Biz zaten sürekli milletin içindeyiz, arasındayız. Biliyorsunuz, biz kongrelerimizi yapıyoruz, miting havasında geçiyor. Yani bu kampanyada esas itibarıyla kitle iletişim araçlarını daha yoğun kullanmanın doğru olacağını düşünüyoruz.
O her zaman yaptığımız şey, gayet tabii ki daha fazla özgürlükleri alabildiğince geliştirmemiz lazım. Yani burada bir sınırlama söz konusu değil. Bazen içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla, işte yaşadığımız alçak darbe girişimi, terörle mücadele, ülkenin birliği, bütünlüğü, bekası konuları olunca, tabii biraz güvenlik konusuna önem verdik ve bunun da sonuçlarını aldık. Niye yaptık bunu? Daha fazla masum vatandaşımızın canı yanmasın diye yaptık. Ülkemizin düşmanları alan kazanmasın diye yaptık. Bu katiyen özgürlüklerin kısılması adına yapılmış bir şey değildir.
Türkiye ekonomisi şoklara dirençli
Şöyle; onu Meclis’e verdik ama, bu imar affı değil, imar barışı. İmar affı ayrı bir şey. 12-13 milyon konutu ilgilendiriyor. Büyükşehirler başta olmak üzere yapılmış ama bir türlü yapı kullanım, ruhsat ve imar iznini alamamış. Kimisinin mülkiyet sorunu var. Kimisi imar almadan yapı yapmış veya imar almış eklentiler var. İmara uygun yapılmamış, Mera, Hazine, vakıf, şahıs ve orman arazisi üzerine yapılmış filan. Yani burada getirilen şey bir barış, bir uzlaşma. Böylece kentsel dönüşümün hızlanması da sağlanmış olacak, bu yönde teşvik maddeleri var, getirdiğimiz budur.
Hiçbir kaygım yok. Türk ekonomisi her türlü saldırıya, şoka karşı dirençli bir ekonomidir. Çünkü sanal değil üreten, büyümeyi esas alan, istihdam oluşturan ve ihracat esasına dayalı bir ekonomidir. Bu sene alacağımız kararların da etkisiyle hem büyüme sürdürülebilir şekilde olacak hem de kur ve enflasyon meselesini daha dengeli sürdürülebilir bir düzeye getireceğiz.
- Sporda şiddete en ağır ceza
- * Son zamanlarda spor sahalarında yaşanan şiddete ve fanatizme ne diyorsunuz?
- Ha terör ha sporda şiddet. Buraya da bazı yasal düzenlemeler getireceğiz, şiddeti en ağır şekilde cezalandırmayı öngörüyoruz. Yani insanlar niye gider maça kardeşim? Başkasının kafasını, gözünü yarmak için mi? Yani bu kabul edilebilir bir şey değil, burada masum bir iş yok, zaten araştırmalar yapılıyor, bunun biraz planlı bir iş olduğu şüphesi de gözardı edilmiyor.