Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, görevinin “nimetlerinden” sözederken, “Milletvekilliğinde ricacı konumundasınız. Belediye başkanlığında ise güçlüsünüz, başrol sizin” diyor.
Şükrü Karatepe sonrası Belediye Meclisi tarafından Kayseri Büyük Şehir Belediyesi Başkanlığı'na seçilen Mehmet Özhaseki, sonraki iki seçimde de başkanlığına layık görülmüş. Son seçimlerde Türkiye'de en büyük oy oranıyla, yüzde 70.2 ile seçilmiş. Şehir yıllardır inşa sürecinde, büyük işler yapılmış, büyük projeler uygulanmış, uygulanıyor. Anadolu şehirlerinde görülmeye alışık olmadığımız bir hummalı çalışma var Kayseri'de. Özhaseki'nin çalışmaları semeresini vermeye başlamış ve Kayseri Kayseri'nin dışında da örnek şehir, model olarak konuşuluyor, hayranlıkla takdir ediliyor. Yerel yönetimler arasında “Kayseri modeli” kendini gösteriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, sık sık 'Kayseri nasıl yapmış ona bakın' şeklinde referanslar veriyor. Bu başarıyı ve başarının mimarını merak ettim, tarzını ve ufkunu mercek altına almak istedim. Ne görecektim, Kayseri'yi rampa olarak kullanan tipik bir siyasetçi mi, konum peşine düşmüş mü, yoksa hizmet üretmeye kilitlenmiş, mazeretlere sığınmayan, büyük projeleri olan bir emin insan mı? Seçimler yakınken, Özhaseki'nin gözünün ve gönlünün Ankara tuzağına düşmeden Kayseri'de parladığını ve attığını görmek bana çok şey ifade etti.
***
Kayseri için Demirel şöyle demiş; “Bu şehrin neresini gezerseniz gezin her tarafı inşa halinde. Caddelere çıktığınızda, neredeyiz biz. Kayseri'de miyiz? Viyana'da mı? Yoksa Paris'te miyiz? Yahut Londra'da mı? Dünyanın mamur şehirlerinden farksız, hatta onlardan güzel bile.”
Bunları Cumhurbaşkanlığı döneminde söyledi. O zamanlar siyaset yapmıyor, güzel işleri takdir ediyordu. Sayın Denktaş da “Kıbrıs'a da hizmet etseniz” diye transfer teklif etmişti.
Değilim. Bir teklif de yok zaten... Parti isimlerinde değişmeler olabilir, ama çizgim, dünya görüşüm gençliğimden beri aynıdır.
Çok... Belediye başkanlığında hizmet var, elinizdeki imkan ve gücünüzle baş rolü alıp hizmet üretiyorsunuz. Milletvekilliğinde siyaset yapıyorsunuz, icranın başında değilsiniz, birçok yerde ricacısınız. Bunlar benim meşrebime yakın değil. Ankara'ya sadece yüzde bir yakınım.
Abdullah Bey 2002 seçimlerinde beni de listeye almıştı. Bir sabah basını toplayıp 'aday değilim' dedim ve o işten sıyrıldım. Hâlâ doğru yaptığımı düşünüyorum. İyi ki milletvekilli olmamışım diye dua ediyorum. Ben şimdi başkanlıkta işin ustalık dönemindeyim. Kayseri'nin önünü açacak büyük projeler birikim ve tecrübe istiyor. Bugün Anadolu'daki şehirlerin hemen hepsi zor durumda. Birkaç şehir Allah vergisi güzelliklerini kullanıyor. İstanbul, Antalya, İzmir coğrafyayı kullanıyor, Ankara siyasi merkez olmanın avantajını kullanıyor…
Kayseri ve öteki vilayetler kendine has değerleri öne çıkarabilirlerse ayakta kalabilirler, yoksa biterler. Şu anda 50'ye yakın vilayet ilçe konumuna düşmüş. Emekliler şehri, üretim yok, gençler kalmak istemiyorlar. Kayseri tam tersi, en büyük avantajı girişimci ruha sahip insanları. Bu insanlar şehirlerine de bolca hayır işliyorlar. Okul, cami, sağlık ocağı, hastane, kültür merkezi, kampüse bina yaptıran yüzlercesi var. Kayseri de hayır yarışı var. Belediye ile milletvekilleri, valilik, üniversite, garnizon, sanayi odası arasında gıpta edilecek bir mutabakat, uyum var. Kayseri'nin menfaatinde herkes kol kola girmesini biliyor.
Burada herkes için önce Kayseri gelir. Kimse kimsenin ayağının altına karpuz kabuğu koymaz. Bütün belediyeler borç batağı içinde kıvranıp, Hazine'de yüz yılı aşan borçlanmalara imzalar atarken, Kayseri'de büyük işler yapılıyor. Bizim borcumuz yok. Kendi işletmemizi nasıl çalıştırıyorsak, burada da aynı mantık var. Makam arabalarını sattık, 2 trilyon lira kâr ettik.
Ankara'ya diyoruz ki, biz sizden para istemiyoruz, fabrika da istemiyoruz. Sadece projelerimizin önündeki engeller kalksın. Ankara'ya çoğu zaman gölge etmeyin diyoruz. Geçen dönem Devlet Bey'e, Hüsamettin Bey'e gittim, paramız var izin verin raylı sistem inşaatına başlayalım. Hayır dediler. Bu dönemde hükümet önümüzü açtı.
Başbakanlığı döneminde imzalayıp göndermişti.
Tayyip Bey imzalayıp göndermedi, gönderseydi onu daha büyük yaptırıp koyardık. Biz Kayseriler Abdullah Bey'i daha iyi yerlerde görmek isteriz, ama Tayyip Bey'i de çok severiz. Kimi lider görmek istersiniz anketlerinde Tayyip Bey hep önde çıkar Kayseri'de.
Böyle şehir efsaneleri de üretiliyor. Devletten gelirimiz Maliye ve İller Bankası'ndan. Maaşlara ve cari giderlere ancak yetiyor. Yatırım için gereken parayı dışarıda birtakım işler yaparak buluyoruz. Mesela, Et Balık Kurumu özelleştiğinde arsasını Başbakan bize devretti. O arsayı Adalet Bakanlığı'na tahsisli bir arsayla takas ettik, parselasyonlar yaptık. İşçi arkadaşlara iş vaat ettik ve mahkemeden feragat ettirdik, Parselleri satmaya başladık, şu ana kadar 23 trilyon lira kazandık. Buna benzer çok işimiz var. Toplam 1 milyar doları aşar.
Birçok belediye başkanı geldi, sordular anlattık. Bizi çağırıyorlar, gidip anlatıyoruz; aşırı istihdamı azaltın, israf ve savurganlığın üzerine gidin, iş gören olmaktan çıkıp iş organize edin, yönetimde şeffaflık ve katılımcılığı sağlayın, partizanca davranmayın, kaynaksız yatırım yapmayın diyoruz. Para kazanma yollarını da gösteriyoruz.
Ticaret yaparken de sosyal hizmetler yakından ilgiliydim. Kayseri'de bu kadar haksız, hırsız insanın olduğunu söyleselerdi inanmazdım. Başkan olunca gördüğüm manzara çok farklı oldu, dehşete düştüm.
CHP'li bir milletvekilinin şirketi aldı. Bizde partizanlık, kayırma yok. İşin hakkını kim verecekse o alır. Kurallar bellidir.
Hayır, bugüne kadar hiçbir ihaleyi sormadı. Parti iktidar olduğunda toplandık dedik ki; imtihanımız yeni başlıyor, eğer bir arkadaşı Bayındırlık'ta ihale takip ederken görürsem yerim onu. Sadece bir kişi “şu arkadaşla ilgilenseniz” diye telefon etmiş.
Minimuma düşürülebilir. İlk günlerde çok oldu, gelmeyin diye televizyonlarda defalarca söyledim. Kimse bana hatırlı adamla gelemez.
Romanı okumuştum, büyük bölümü gerçeğe yakındı. Film için geldiklerinde romanı aynen çekeceğiz dediler. Maddi değil, mekan yardımı yaptık, Kayseri Evi'ni açtık. Fakat film Kayseri'yi karalayan bir kampanyaya dönüştü. Kayseri sanki müziğe günah diyen, yobazların yaşadığı bir kent gibi gösterilmeye başlandı. Desteğimizi çektik.
Şükrü Bey Kayseri'nin ufkunu açacak kalitede bir insandı, o konuşmadan dolayı siyasi hayatı noktalanmıştı. Kayseri AB standartlarına en yakın şehirdir. Keşke Türkiye'de onlarca Kayseri olsa diye bakılıyor. Türkiye İstanbul ve Diyarbakır'dan ibaret değil. İkisi de bizim ama iki uç örnek. Kayseri modeldir, makuldür.
İki sene önce bir hayırseverler zirvesi yaptık, 300'ün üzerinde kişiye hayırseverlik ödülü verdik. En küçük hayır işleyen iki katlı sağlık ocağı yaptırmıştır. Tek başına otuzdan fazla hayır yapan var. İşin başını Haslar çekiyor, Boydaklar, Bayraktarlar, Dedemanlar çekiyor, Asım Kibar çekiyor ama yüzlerce daha hayırseverimiz var.
İslami Kalvinizim Kayserililiği, Kayseri modelini karşılıyor mu?
Bazı özelliklerini benzeterek Kayseriler için İslami Kalvinistler demek doğru olmaz. Kayseri modelini karşılayan şey yeni ahiliktir. Kayseri'de Kalvinizm'i sorsanız size “saç mı?” derler.
Eli işe yatkın olmayan için “bundan iş çıkmaz, adam olmaz götür okusun” demiş usta. Ailesi de alıp okula vermiş. O dönemde doğru bir mantıkmış. Şimdi değişti insanlar çocuklarını çok iyi yerlerde okutuyorlar.
Şehir merkezinde kalmış çok eski bir stat ve yanında kapalı spor salonu var. Burası 75 bin metre kare. Bize verin, üzerindekileri yıkalım istediğiniz tesisleri yapalım dedik, olur dediler; dokuz tesis istediler. Atatürk'ün adını satmak şöyle dursun içinde dokuz tesisin bulunduğu 200 bin metre karelik alana Atatürk Spor Kompleksi adını veriyoruz. Stada da katkıda bulunan bir hayırseverimizin adını vereceğiz.
Hayır efendim. Cumhuriyet Meydanı küçüktü. Yeni projeyi valimizle, paşalarımızla, rektörümüzle, başsavcımızla paylaştım, meclis ve Anıtlar Kurulu onayladı. Eski meydandaki Atatürk heykelini de yeni meydana taşıyacaktık. Bazı etkili kişiler “Atatürk Anıtı'nı taşıtmayız, kendimizi buraya zincirleriz” dediler. Biz de düşündük; onlar yanlış yapıyorlar, ama Kayseri'nin adı kötüye çıkacak. Atatürk heykelinin 50 metre taşınmasıyla -yanlış eylem yapanlar- yüzünden gündemin birinci maddesi olacağız dedik ve heykeli taşımaktan vazgeçtik. Yeni alanda yeni bir heykel yapacağız. Eylemcilerin hevesleri kursağında kaldı.
Evet... İçimizdeki İrlandalılar hiç bitmez…
Hacettepe'nin cazibesine kapılıp, elektronik mühendisliğine girdim. O günlerde Türkiye için en büyük tehlike komünizmdi. Onu resmi güçle defedebilmek mümkün değildi, sivil bir inisiyatifin ayağa kalkması lazımdı. Ülkücülerin içindeydim. O tehlike ve tehditler geçtikten sonra içinde bulunduğumuz hareketin aynı şartlarla devamı bana göre anlamsızdı. Öğrenci derneklerinde başkanlık yaptım. Olayların içinde bilfiil yer aldım. Hacettepe'den ayrılmak zorunda kaldım. İstanbul Hukuk'a girdim. Okul bitince ailem memuriyete atılmama karşı çıktı, ticaretle devam ettik.