İstanbul'un tarih içindeki uzun geçmişinin izlerini süren Önder Kaya tarafından kaleme alınan "İstanbul Tarihi" adlı kitap Kronik Yayınları arasında okurla buluştu. Yazar Kaya, gravürler, resimler ve fotoğraflar eşliğinde imparatorluklar başkentinin 2500 yıllık tarihine doğru okuru bir yolculuğa çıkarıyor.
Asırlardır adından sitayişle söz edilen, tarihi ve coğrafi özellikleriyle, tabiî güzellikleri ve yedi tepe üzerinde inşa edilen mimarî eserleriyle dünyanın incisi mevkiindeki İstanbul, üç imparatorluğa başkentlik etmiş yeryüzünün en eski kentlerden biri konumundadır.
İstanbul’un tarih içindeki uzun geçmişinin izlerini süren Önder Kaya’nın kaleminden İstanbul Tarihi isimli kitap okuyucuyla buluştu. Kronik Kitap’ın yayımladığı 500. kitap olarak raflarda yerini alan eser gravürler, resimler ve fotoğraflar eşliğinde İmparatorluklar başkentinin 2500 yıllık tarihine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
İstanbul kurulduğu ilk andan itibaren önemini muhafaza eden ender kentlerden biri olmuş bugün de gerek Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan stratejik konumu baz alındığında gerekse sahip olduğu emsalsiz değerleri ile neredeyse rakipsizdir. Bundan dolayı geçmişte defalarca muhasara edilmiştir. 193’de Romalılar, 1204’de Haçlılar ve 1918’de İtilaf Devletlerince İstanbul işgal ve tahribata uğratılmıştır. 2500 yıllık tarihinde defalarca harap edilmiş, türlü afetler ve sayısız badireler atlatmış ancak her defasında küllerinden yeniden doğmasını bilmiş, yüzyıllar boyunca gönüllerde taht kurmayı başarmıştır.
FARKLI DÖNEMLERDE İSTANBUL
Yüzyıllar içinde teşekkül etmiş ve kendi estetiğini bulmuş İstanbul’a hâkim olanlar ellerinde tutukları eşsiz güzelliğin bilinciyle ona Nea (Yeni) Roma, Ebedi Kent, Dersaadet gibi unvanlar vermişti. Konstatin, Justinyanus, Fatih, II. Bayezid, Kanunî, III. Mustafa gibi hükümdarların abidevi yapılarla imar ve ihya ettikleri İstanbul, tarihsel miras olarak Prag, Budapeşte, Roma, Viyana, Paris, Londra ve Moskova gibi kentlerin birçoğunu geride bırakacak kadar ihtişamlı bir maziye sahiptir.
Dördüncü Haçlı Seferi sırasında büyük bir tahribata uğrayıp yağmalanan nüfusu elli binlere kadar düşen İstanbul’un fetihten sonra çehresi hızla değişmiş ve yaklaşık olarak dört yüz elli yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı olmuştur. Fatih’in mamur ettiği bu emsalsiz şehir hem doğunun hem de batının imrenerek baktığı bir kültür merkezi haline gelmiştir.
Geçmişte pek çok tabi afete, işgal ve kuşatmalara sahne olan İstanbul 20. yüzyılın ikinci yarısından bugüne ise demografisi, kültürünü ve alt yapısını köklü şekilde etkileyen büyük göçlere ve imar politikalarına direnmeye çalışıyor.
Tarih boyunca gezginleri güzelliği ile büyülemiş, ressamların tablolarında ölümsüzleştirdikleri, seyahatnamelere, romanlara, öykülere, şiirlere ve araştırmalara konu olmuş dünya üzerindeki en etkileyici kentlerden biri olan İstanbul’un tarihine damga vurmuş belli başlı olaylarla eski devirlerden bugüne yaşadığı değişim ve dönüşümü akıcı bir üslupla ele alan kitap şehrin tarihi ve kültürünü merak edenlere çok şey vaat ediyor.