Mustafa Cambaz… 15 Temmuz’da FETÖ’cü hainleri göğsünü siper ederek durduran 253 şehitten birisi… 1963 Gümülcine doğumlu Batı Trakya Türklerinden Cambaz’ın çocukluğu Yunan baskısıyla geçti. Anavatan hasretiyle tutuşan Cambaz, eğitim hayatını sürdürmek için 1975’te Türkiye’ye geldi. Askerlik çağlarına kadar Gümülcine’ya ailesinin yanına gidip geldi. Yunan ordusu, asker olarak çağırdığında ailesini görememe pahasına vatandaşlıktan çıktı. Hayatını çok sevdiği vatanında, İstanbul’da kuran Cambaz, çalışmaya da burada başladı. O kadar ki Semavi Eyice ile İstanbul belgeseli bile yaptı. Önce Zeytinburnu’nda oturan Cambaz ailesi 10 yılda üç ev değiştirdi ve bunların üçü de Çengelköy’deydi. Mustafa Cambaz, Çengelköy’ü çok sevmişti. Son evlerine taşınalı tam bir ay olmuştu. Rahatça oturacaklardı ki 15 Temmuz yaşandı. Oğlu Alpaslan o süreci şöyle ifade etmişti: “Biz annemle evi derleyip toplarken babam balkondan sürekli Boğaz’ı izliyordu. ‘Dokunmayın, ben düzenleyeceğim’ dediği kitaplarını bile biz yerleştirdik raflara, eli kolu gitmemişti hiçbir şeye. Meğer biz annemle taziye evini hazırlıyormuşuz, o da son günlerini birikmiş yorgunluğunu atarak geçiriyormuş.” Cambaz, 15 Temmuz akşamı yine çok sevdiği Çengelköy’de arkadaşlarıyla oturuyordu. Eve döndüğünde oğlu, Beylerbeyi’nde askerlerin köprüyü kapattığını ve bir şeylerin ters gittiğini söyledi. Bir süre konuşup tartıştılar yaşananları, sıradan bir güvenlik önlemi olduğunu düşündü, pek ciddiye almadı söylenenleri. Ülkesinde hala darbeye tevessül edenlerin olacağına ihtimal vermeyen Cambaz arkadaşlarını arayarak “Abi yanımızda darbe oluyormuş haberimiz yok” cümlelerini kurdu.
Televizyonda gördükleriyle işin ciddiyetini anladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meydanlara inin” çağrısının hemen ardından sosyal medya hesabından “Kalkışmayı yapanlar kalktıkları gibi oturmamalı. Hatta hiç oturamamalı. Başkomutan Erdoğan’ın isteği ve emriyle sokağa çıkıyoruz” paylaşımını yaparak Çengelköy’e doğru yol aldı Cambaz, darbecilerin ele geçirmeye çalıştığı Çengelköy Polis Karakolu’nun önüne gitti. Darbeciler karakolu savunmaya gelen vatandaşların üzerine ateş açtığında en ön saflardaydı. Saklandığı duvarın yanından oğlunu aradı. Oğlu Alpaslan o anları şöyle anlattı: “Babam on, on beş dakika sonra bana telefon açtı. “Asker karakolu bastı, halka ateş ediyorlar” dedi. Ben tabii nasıl olur diye kavramaya çalışıyorum, o sırada arkadan silah sesleri geliyor. “Sen neredesin?” dedim. “Duvarın dibindeyim” dedi. “Ani hareketler yapma” dedim. Onu tanıyan bilir. Ani hareketler yapar, fevridir... Telefon kesildi bir müddet sonra. Bende tabi film koptu.”
Kendisini sokağa atan Alpaslan, bütün çabalarına rağmen babasını bulamadı. Yaklaşık 1,5 saat sonra evde döndü. Annesi evde tek kalmıştı çünkü, hali haraptı. Bir yandan da durmadan babasının telefonunu arıyor fakat açan olmuyordu. Sonunda çalan telefonu Çengelköy’deki hastaneden bir görevli açtı ve ona babasının yaralı olarak başka bir hastaneye götürüldüğünü söyledi. “Ya Ümraniye Devlet Hastanesi ya da Haydarpaşa Numune” demişti telefondaki ses. Alpaslan, annesini de alıp Ümraniye Devlet hastanesine koştu.
O anları da verdiği bir röportajda şöyle anlattı: “Ümraniye Devlet Hastanesine gittik, Numune’de bir abimiz vardı zaten. Onu arayıp, bakar mısın dedim. O babama ulaşamadı. Bu arada babam haymatlos, yani kimliği yok. 30 yıldır evli, 25 yaşında çocuğu var ama kimliği yok… Yani bu adam nasıl yaşadı şimdiye kadar kimse inanmaz anlatsam… Hastane girişindeki listede adını görememiş olmamı buna bağladım. Öğrendiğime göre morgda biri yatıyordu, bir de yoğun bakımda insanlar vardı. Morgdakine benim bir abim girdi, geldiğinde ‘O değil’ dedi. Fakat beni kendine inandıramadı. Herkes yarım yamalak bir şeyler söylüyordu. Oyalıyorlardı bizi. Ama gerçekten morgdaki o değilmiş. Sabah 05.30 civarı yoğun bakımdan cansız bedenini çıkardılar.” Cambaz, şehit olmasına rağmen bir müddet yoğun bakımda tutulmuştu. Oğlu, onun şehadetini sosyal medya hesabından şöyle duyurdu: “Şehide en yakışan yerinden vurulmuş. Göğsünden. İki kurşunla. İnşallah ben de bir şehit evladıyım.”
Çalışma arkadaşımız Cambaz’ın cenazesi, Topkapı Albayrak Holding binasına getirildi, mesai arkadaşlarından helallik alındı. Merkez binasında gerçekleştirilen törene Albayrak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak, İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak, Albayrak Holding Yönetim Kurulu Üyeleri Nuri, Muzaffer ve Kazım Albayrak, Albayrak Grubu Üst Yöneticisi Ömer Bolat katıldı. Mesai arkadaşları da son yolculuğunda Cambaz’ı yalnız bırakmadı. Helallik alınmasının ardından Cambaz’ın cenazesi dua ve tekbirlerle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’ne götürüldü. Kılınan cenaze namazının ardından naaşı Çengelköy Mezarlığına defnedildi.
15 Temmuz şehidimiz Mustafa Cambaz, tam bir fotoğraf aşığıydı. Kendini “kayıt fotoğrafçısı” olarak adlandıran Cambaz, 2000 yılından itibaren makinesi ile Türkiye’yi karış karış dolaştı. 10 binin üzerinde fotoğraf çekip ulu camileri kayıt altına alan Cambaz, fotoğraf arşivini bir web sitesi açarak bedelsiz olarak araştırmacılara ve meraklılara sundu. Çektiği fotoğraflar, günümüzde bile kültür-sanat meraklıları tarafından ilgiyle takip ediliyor. Bu fotoğraflar, pek çok kitapta yer aldı, hatta Paris’teki Louvre Müzesi’nde bile görüldü.
Türkiye’nin 118 ulu camisini yerinde gezdi ve fotoğrafladı. İlk yolculuğu bir, ikinci yolculuğu ise 1,5 ay sürdü. Ardından iki ay boyunca her hafta sonu bir şehre gitti ve ulu camilerini ziyaret etti. Dört ayda 41 il ve 77 ilçeyi dolaşarak 118 ulu caminin fotoğrafını çekti. Kısa sürede 17 bin kilometre yol yapan Cambaz, bu seyahatlerin büyük bölümünü otobüs, minibüs ve bazen de otostopla tamamladı. Mustafa Cambaz’ın objektifinden çıkan 10 bin fotoğraftan seçilen 700’ü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından “Türkiye’nin Ulu Camileri” başlığıyla şehadetinden hemen önce albümleştirildi. Ardından Yeni Şafak Yayınları adıyla bir kez daha basıldı. Cambaz’ın en büyük hayallerinden birisi de fotoğraflarını sergilemekti. Şehidin hayali Albayrak Medya Grubu tarafından yerine getirilerek 2021 yılında Ayasofya-i Kebir Camii’nde sergilendi. “Türkiye’nin Ulu Camileri” kitabından yola çıkılarak hazırlanan “Memleketimin Ulu Camileri” sergisi, İstanbul Valiliği, Albayrak Grubu ve 15 Temmuz Derneğinin ortak girişimiyle düzenlendi.
Mustafa Cambaz’ın kişisel web sitesi mustafacambaz.com’a geniş açıklamalarla yüklediği İstanbul fotoğrafları, şehrin aradan geçen yıllarda ne kadar değiştiğini gözler önüne seriyor. Cami aşığı Cambaz’ın çektiği tarihi yapıların zaman içerisinde geçirdiği onarımlar, Cambaz’ın fotoğraflarından rahatlıkla izlenebiliyor. Bunlardan ilki iki ay önce ibadete açılan Kariye Camii oldu. Cambaz’ın 2007 yılında fotoğrafladığı camideki değişim fotoğraflardan görülebiliyor. Bir diğer cami ise geçtiğimiz yıl restorasyonu tamamlanarak açılan Yeni Cami ve Tevfikiye Camii oldu. Cambaz’ın fotoğraflarıyla günümüz fotoğrafları onarımları yakından görmeye imkan sağlıyor.
15 Temmuz şehidi Mustafa Cambaz, Batı Trakya Türklerindendi. Zamanın yıldırıcı Yunan politikalarına karşı idealist bir mücadele veren Cambaz, “Yunan’a askerlik yapmam!” diyerek Gümülcine’deki köyünü terk edip asker kaçağı olarak İstanbul’a geldi. Mustafa Cambaz, şehit düştükten sonra Türk vatandaşlığına alındı.
7 yıl önce şehit olan Cambaz’ı Yeni Şafak ailesi olarak her yıl kabri başında dualarla anıyoruz.
Cambaz’ın hatırasını yaşatmak isteyen İETT, çalıştığı Yeni Şafak binası yakınındaki Topkapı metrobüs durağının ismini Şehit Mustafa Cambaz olarak değiştirdi.