Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kuala Lumpur Zirvesi için bulunduğu Malezya’da beraberindeki basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bu konuyu aramızda ele aldık. Bu dörtlü ekip bundan sonraki süreçte bu işi sahiplenir, kararlı bir şekilde tutarsa somut neticeler alınabilir. Örneğin Libya ve Suriye şu anda önümüzde. Libya’da biz şu anda nasıl bir rol üstleniyorsak, Suriye’de nasıl bir rol üstlendiysek bundan sonraki süreçte de buna benzer rolleri birlikte üstlenmenin kararlılığını ortaya koyacağız. Yani nemelazımcılığın olmadığı, “bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılığın” olmadığı bir süreci devam ettireceğiz. Koalisyon güçleri adı altında Irak’a girdiler mi? Girdiler… Suriye’ye girdiler mi? Girdiler… Yani “Bizim ne işimiz var orada?” diyorlar mı? Demiyorlar… Aynı şekilde Libya’da Mısır’ın ne işi var? Libya’da Abu Dabi (BAE) yönetiminin ne işi var? Gelip oraya girdiler mi? Girdiler…
Ve biliyorsunuz Hafter meşru bir siyasetçi değil, adam gayrimeşru. Ona meşruiyet kazandırmanın gayreti içinde olanlar var. Serrac ise meşru bir lider, meşru bir temsilci. Onu ise yok farz etmenin gayreti içerisine giriyorlar. Peki bunun içinde kimler var? Mısır var, Abu Dabi var, Fransa var, hatta İtalya var. Şimdi maalesef Rusya’nın da kendisi görünmese de bakıyorsunuz oluşturduğu bir şirket var. Biliyorsunuz Amerika’nın buna benzer şirketleri çoktur. Mesela Afganistan’da eski askerlerin oluşturduğu şirketler söz konusu. Onlara belli yüksek ücretler veriyorlar ve onlar da geliyor, Afganistan’da savaşı gayrimeşru olarak yürütüyorlar.
Libya’da, Wagner denilen kuruluş vasıtasıyla bunlar adeta Hafter’in paralı askerleri olarak onun yanında görev yapıyorlar. Parasını kimler veriyor malum. Böyle bir durum söz konusu ve bütün bunlar karşısında tabi ki bizim seyirci kalmamız doğru değil. Biz de elimizden geleni şu ana kadar yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Geçenlerde bir toplantıdaydık. Libyalı bir akademisyen yanıma geldi. Baktım adam hem dua hem de teşekkür ediyor. “Bizi orada yalnız bırakmadınız, bizi orada sahiplendiniz. Eğer bizi yalnız bıraksaydınız, işte burada şu anda özellikle Fransızlar, bir yanında Mısır, öbür tarafta Birleşik Arap Emirlikleri ciddi manada bize sıkıntı vereceklerdi” dedi. Biz de hamd ettik; demek ki her ne kadar Türkiye’nin içinde ana muhalefet bu işlere karşı çok farklı bir görünüm sergiliyorsa da bu işin kadir kıymetini bilen de var.
Dışişleri Bakanlığımızın yapmış olduğu açıklama bizim açıklamamızdır. S-400 olsun, F-35’lerle ilgili adımlar olsun, bunlar bitmiş işler. Biz bu işi bitirmişiz. Bunu kaç kere söyledik. Şimdi bir de utanmadan sıkılmadan Türk Akım ile ilgili “buna yaptırım uygularız” diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabi ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yani biz eli kolu bağlı duracak bir millet değiliz. Hep söylüyorum “biz kabile devleti değiliz.” Burası Türkiye… Tarihiyle her şeyiyle bizim bir farklılığımız var. Dolayısıyla da bu konu ile ilgili biz de kendi yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız. Şu anda ABD Kongresi’nde azille ilgili konular olabilir. Bizim de kendimize has, iç siyasette, dış siyasette uğraştığımız birçok konularımız var. Bizim de derdimiz var ama inşallah buna karşın bizim de kendi alternatif uygulamaya koyabileceğimiz çözüm yollarımız var.
Suudi Arabistan ile Abu Dabi yönetiminin bu tür tavırları tabi ilk değil. Ne yazık ki Suudi Arabistan’ın Pakistan üzerinde baskı kurduğunu görüyoruz. Şimdi Pakistan’a Merkez Bankası ile alakalı daha önce vermiş oldukları sözler var. Ama hepsinden öte bir de 4 milyon Pakistanlı Suudi Arabistan’da çalışıyor. “Bunları geri göndeririz, yerine Bangladeşlileri alırız” vesaire diyorlar. Öbür taraftan Merkez Bankası ile bağlantılı olan konuları aynı şekilde ‘Biz paramızı geri çekeriz” vesaire gibi tehditlerle, ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olan Pakistan bu noktada daha farklı bir tavrın içerisine girmek durumunda kaldı. Endonezya da aslında önce devlet başkan yardımcısını gönderecekti, sonra onu da göndermedi. Yani Allah’a hamd olsun bizim kapıyı pek çalamıyorlar. Mesele duruş meselesi. Duruş oldu mu Allah’ın da lütfuyla kapılar açılıyor.
Benzer şeyler bunlar. Biliyorsunuz Somali’ye bunların zerre kadar destekleri olmadı. Ama Somali sıkıntılı olduğu halde tavrını koydu. Abu Dabi yönetimi orada bir şeyler yapacaktı. Sonra vazgeçtiler veyahut da vazgeçirildiler, yapamadılar. Zaten orada çok enteresandır, bu büyük denilenlerin hiçbirisinin neredeyse büyükelçiliği yok. Yani havalimanının yanına karavan gibi bir şeyler yapmışlar. Bizim dünyada en büyük büyükelçiliğimiz Somali’de. Yaklaşık 80 bin metrekarelik bir yer. Devasa bir alan. Bütün mesele “niyet hayr, akıbet hayr.”
O konuda bir mani yok. Cenevre’de Pakistan Başbakanı ile konuştuk. Süreç devam ediyor.
CHP’nin takındığı tavırlar, yanına kimleri aldığı, kimlerle beraber nasıl hareket ettiği malum. Örneğin bu konuda bile sıkıştı, “halka nasıl izah edeceğiz?” diye. Kalktılar ilk gün “öyle mi böyle mi” derken olumlu adım attılar. Daha sonra HDP o olumlu tavrını geri çekti ama o bir defa adımı atmıştı. CHP olsun, İyi Parti olsun, onlarla bir yere varmak mümkün olur mu? Bunlar kim legaldir, kim illegaldir, kim Türkiye dostudur, kim değildir, bunları bilecek çapta değiller. Çünkü CHP’nin böyle bir derdi yok. Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektirir, yerli olmak nedir, milli olmak nedir? Yani bunun 6 okunun içindeki milliyetçiliğe, halkçılığa falan bakmayın. Onların hepsi hikâye. Hiçbir zaman onlar bunun gereğini yerine getirmediler, getiremezler. Bu işler, öyle lafla olmuyor. Karikatürize edilmiş olan oklarla olmuyor. Bütün mesele bunu ruhen yaşamak. Ruhen yaşayamazsanız zaten bir yere de varamazsınız. Bu millet de sizi zaten bir yere temsilci olarak koymaz. Olay bu.
TOKİ ile 100 bin konutun adımını attık. E-devletten 128 bin, bankadan 150 bin bin civarında müracaat oldu. Bu rakamlar bu konuda halkımızın ne kadar yüksek bir beklentisi olduğunu, TOKİ’ye ne kadar güvendiğini gösteriyor. Şimdi bunu yaptığımızda ortaya bir şey çıkacak. Konut sektörü birçok sektörü hareketlendiriyor. En az 250 kalem. Burada bir hareketlenme meydana gelecek. Bunun yanında özel sektör noktasında inşallah müteahhit firmalarımızın da bir hareketliliği olmaya başlayacak. Yani bu bizim için önem arz ediyor ve her yıl asgari 100 bini planlıyoruz ama bu 100 binin üzerine de çıkabilir. Mesela şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız “Biz bunu 200 bine çıkaralım” dedi. “Önce 100 bini şöyle bir oturtalım, 100 bini süratle sahiplerine zamanında teslim edelim. Ondan sonraki süreci ayrıca değerlendirme durumuna geliriz” dedi. Türkiye’nin Otomobili sorusuna gelince, (ön gösterimi) 27 Aralık Cuma günü Gebze’de düşünüyoruz. Hayırlısı bakalım.
İnşallah jestimizi yaparız da burada yapmayalım daha. Şu anda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız yaptıkları çalışmaları döner dönmez bize bir getirsinler. Bakalım son geldikleri nokta nedir, onu da bir kendilerinden görelim. İnşallah, tarafları memnun edecek bir adımı atarız.