Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan'a yapacağı resmi ziyaret öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında açıklamada bulundu, soruları cevapladı.
Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin 8'inci Toplantısı'nı bugün Bakü'de yapacaklarını belirten Erdoğan, Azerbaycan'ı son olarak 15 Ekim'de Türk Konseyi Zirvesi vesilesiyle ziyaret ettiğini anımsattı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i TANAP Avrupa Bağlantısı Açılış Töreni için 30 Kasım'da Türkiye'de ağırladığını hatırlatan Erdoğan, Aliyev ile farklı vesilelerle telefonla görüştüğünü, istişarelerde bulunduğunu ifade etti.
Azerbaycan'da seçimlerin gerçekleştirildiğini, bu ziyarette bütün bunları da değerlendirme imkanı bulacaklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
Erdoğan, Türk müteahhitlik firmalarının bugüne kadar Azerbaycan'da 14,2 milyar dolar değerinde 414 proje üstlendiklerini dile getirdi.
Azerbaycan'ın imar ve kalkınmasına katkı sunmaya devam edeceklerine dikkati çeken Erdoğan, "Savunma sanayi alanında iş birliğimiz günden güne Azerbaycan ile artıyor. Rahmetli Haydar Aliyev'in 'tek millet, iki devlet' sözleriyle tanımladığı ikili münasebetlerimizi inşallah yeni anlaşmalarla her alanda güçlendireceğiz. Ziyaretimin ülkelerimiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, "Hafta sonunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığınız görüşme sonrasında sahada değişiklikler oldu mu? Siz önümüzdeki günlerde ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Şu anda Türkiye-Rusya arasında gerek İdlib'de gerekse Libya'da yaşanan bir süreç var. İdlib'i süratle çözmemiz gerekiyor. Bunu gerek Sayın Putin ile üst düzeyde ben görüşüyorum, gerekse aynı şekilde dışişleri, savunma bakanlarımız, istihbarat, içişleri bakanına varıncaya kadar onların görüşmeleri oluyor. Bir de bu işin tabii Libya ayağı var. Libya ayağında da yine aynı şekilde Rusya ile görüşmelerimiz var. Malum orada Hafter denilen gayrimeşru bir kişilik var. Bu gayri meşru kişiliğin yanında Abu Dabi yönetimi yer alıyor. Bütün parasal kaynaklar orada. Tabii maalesef Rusya'nın da orada Wagner diye bir güvenlik ekibi var.
Sayısal olarak 2 bin 500 kişilik bir kuvvet. Bunun parasal kaynağının Abu Dabi yönetimi olduğunu şu anda biliyoruz. Bunun dışında yine Hafter'e Sudan'dan, değişik yerlerden ayrıca destekler var. Bu destekler 10 binin üzerinde. Bütün bunların değerlendirmesini Türkiye olarak biz Rusya ile yürütüyoruz. Putin ile en üst düzeyde görüşmeleri yaparak yol haritamıza, nerede ne tür eksiklikler var, bunları değerlendirme bakımından devam ediyoruz.
Erdoğan, şu anda 3,5-4 milyon Suriyelinin Türkiye'de olduğunu, bu konuda hiçbir ülkenin, batı dünyasının duyarlılık göstermediğini vurguladı.
İnsani, vicdani her türlü değer yargılarını göz önüne alarak bu değerlendirmeleri yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile bunları çok açık, net paylaştığını, Moskova'daki görüşmelerde arkadaşlarının paylaştığını, buna devam edeceklerini kaydetti.
Erdoğan, hafta sonu dünya liderleriyle yaptığı görüşmelerle ilgili "Sayın Macron ile Merkel ve Sayın Putin arasında tam bir ittifak söz konusu değil. Fakat en kötü ihtimalle 5 Mart'ta bizim Sayın Putin ile bir araya gelmemiz söz konusu olabilir. Bu bir araya gelişte de biz telefonun ötesine geçip, yüz yüze bu görüşmeleri yapma konumunda olacağız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmenin yerine ilişkin soruya karşılık da "İstanbul olur, Ankara olur fark etmez." yanıtını verdi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile ilgili bir soru üzerine de Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Sağlık noktasındaki hassasiyeti bir kenara koyamayız. Sağlık Bakanlığımız Bilim Kurulu ile yaptıkları çalışmalar neticesinde en uygun olanı neyse biz bu kararı almaya mecburuz. Nitekim İran ile ilgili attığımız adım da bunun bir neticesidir. Çünkü oradan bir koronavirüsünün ülkemize sıçraması, Allah göstermesin, bizde ciddi boyutlara ulaşabilir. Şu ana kadar biz bütün tedbirlerimizi aldık. Nitekim Çin'den gelen bir ekibi, gerek ülkemiz insanları gerek Azeri olan dostlar gerek Gürcistan'dan olan dostlar, bunları aldık.
Elimizden gelen tedbirlerle bunları 14 gün karantinada tuttuk, onlar için özel hastane tahsis ederek o süreci atlattık, o bitti. Bundan sonraki süreçte de biz bu hassasiyeti aynen korumak durumundayız. Bu Irak olur, bu İtalya olur neresi olursa olsun nasıl ki onlar değişik ülkelerden gelenlere karşı bu tür tedbirleri alıyorlarsa biz zaten bu işin formülü tek, aynı tedbirleri almak durumundayız. Bundan sonraki süreçte de böyle bir şey nereden belirlenirse, nereden Sağlık Bakanlığımız bunu tespit ederse ona göre adımımızı atarız, burada tereddüt göstermeye hakkımız yok."
Erdoğan, bir başka gazetecinin Libya'da şehitlerin olduğunu duyurduğunu hatırlatarak, "Muhalefet 'Şehitlerin isimleri neden açıklanmıyor, neden tören yapılmadı, Suriye Milli Ordusu hangi sıfatla Libya'ya gitti' diye soruyor ve şehit haberi verirken kullandığınız 'birkaç tane şehit' ifadesine muhalefet tepki gösteriyor, bunlara cevabınız ne olacak?" diye sorması üzerine, şunları kaydetti:
"Suriye Milli Ordusu'ndan şu anda bizim eğitici kadrolarımızın altında orada bulunanlar var, evet var. Yine Bay Kemal şunu da sorsun 'Hafter'in yanında Wagner'in ne işi var veyahut da Sudan'dan şuradan buradan gelenlerin ne işi var' ki Suriye'den, Suriye Milli Ordusu'ndan oraya gidenlerin ortak paydaları var. O ortak paydalar çerçevesinde onlar Libya'da bulunuyorlar. Kiminle beraber? Şu anda Suriye'de bizimle beraber mi bunlar, bizimle beraber. Bizimle beraber olan bu kardeşlerimiz orada da beraber olmayı kendileri için şeref telakki ediyorlar ve oraya gidişlerinin bir manevi boyutu da var ama bundan Bay Kemal anlamaz."