İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi, hafta içi Türk savunma sanayiinin son dönemde geliştirdiği ürünlerin vitrine çıktığı, 15’inci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na ev sahipliği yaptı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde gerçekleşen fuara ilgi büyüktü.
Cuma sabahı, fuar alanında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la buluştuk. Ürünlerin sergilendiği stantları gezdikten sonra, kendisiyle sohbet ettik, gündemdeki konulara dair sorularımızı yönelttik.
İşte Bakan Akar’ın açıklamaları…
“Askeri birliklerimiz güven içinde, emniyetle görevlerini eksiksiz yapmaya çalışıyorlar.
Birinci gün Taliban şehre girince yerli, sözleşmeli personel görev yerlerini terk ettiği için halk havaalanına girdi. Bu durum 24 saat sürdü.
Daha sonra TSK unsurları, Almanlar, İngilizler ve ABD’lilerle birlikte yerel bazı Afgan unsurları ile pist uçuşlara hazır hale getirildi.
Şu anda uçuşa açık, iniş kalkış yapılıyor. Temaslarımız devam ediyor.”
Türkiye’nin 20 yıldır Afganistan’da bulunduğunu hatırlatan Akar, son 6 yıldır da havalimanının işletmesinin Türkiye tarafından yürütüldüğünü ifade etti. Akar, Türkiye’nin Afganistan misyonunu şu cümlelerle anlatıyor:
“Bizim yüzyıllardan beri Afganistan ile tarihi geçmişimiz, ortak değerlerimiz var. 20 yıldan beri oradayız, 6 yıldan beri de havaalanını işletiyoruz.
Bizim herhangi bir muharip görevimiz olmadı. Tamamen teknik, idari, insani çalışma.
Bizim çalışmamız bundan ibaret. Bunu yaptık. Biz 2002’den beri Afgan kardeşlerimizin yanında olmayı sürdürüyoruz. NATO o dönemde de tartışıyor, ‘Ne zaman çıkacaksınız’ diyordu. Biz her seferinde dedik ki ‘Afgan kardeşlerimiz istediği sürece biz burada kalmaya devam edeceğiz’. Biz aynı noktadayız.
Bizim Afgan kardeşlerimizle kültürel, ortak, tarihi değerlerimiz var. Bizim herhangi bir gizli gündemimiz yok.
SİNYALLER OLUMLU AMA TAMAMEN İYİMSERLİK DE YOK
Milli Savunma Bakanı Akar’ın sözlerinden Ankara’nın Mehmetçik’in güvenliğini önceleyen bir tutumla hareket ettiği, bu anlamda her türlü senaryo için hazırlık içinde olunduğu anlaşılıyor.
İşlerin tersine gitmesi halinde, hızlı bir tahliye yapılabilmesi için, Kabil’e 1 saatlik mesafesi olan İslamabad’a uçaklar konuşlandırılmış.
Sözün burasında Bakan Akar’a yönelttiğim “Bir anlaşmaya varılırsa mı orada kalacağız” şeklindeki soruma verdiği cevabı aktarayım:
“Biz ilk günden beri müzakere ederken çeşitli şartlarımızı dile getirdik. Bunların içinde tüm görüşmelerde muhataplarımıza ayrıca orada bir mutabakat olursa kalacağımızı söyledik.
Havaalanı kapanırsa bütün Afganistan; kültürden sağlığa, ekonomiden ticarete kadar her şeyi kapanır. Ayrıca NATO ülkeleri havaalanı kapandığı zaman oradan çekileceklerini söylediler. Onlar çekilirse izole bir devlet oluyorlar, kiminle konuşacaklar.
Dolayısıyla Afgan kardeşlerimiz zarara uğramasın, biz de 6 senedir bu işi yapıyoruz. Biz bu göreve devam edelim. Bunun kimseye bir zararı yok. Tabii ki tehdit, risk görürsek 24 saatte çekiliriz.”
Afganistan meselesinin Türkiye’yi ilgilendiren bir de göç boyutu var. Bakan Akar’a bu konuda da sorular yönelttik.
İşte o sorularımız ve Akar’ın verdiği cevaplar:
-On binlerce insan geliyor gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Bu kadar insan geliyor mu?
-İran-Suriye sınırında toplam kaç km fiziki önlem alınabildi, duvar örüldü?
Oraya bir fabrika kuruldu, kalıpları döküyor hemen duvar yapılıyor. İran sınır bölgesinde yüzde 65’e ulaştı. Duvar yapım çalışmaları devam ediyor. Bununla birlikte hendekler, tel örgüler var. Arazi düz ve açık. En ufak hareket hemen görülür.
-Ortaya atılan görüntüler nereden geliyor?
Gerçekleri yansıtmayan, İran sınırı ile alakası olmayan veya ilgisiz bazı görüntüler paylaşılarak kamuoyunda farklı bir algı oluşturulmak isteniyor. Hudutlarda öyle görüntülerin çekilmesi mümkün değil. Engeller var, hudut birlikleri var, jandarma var, polis var, yol kontrol noktaları var. Bütün alanlarda İHA’lar faal. Belki Sayın Cumhurbaşkanımız’a arz edip muhalefetle gidip konuşacağız. Biz bu konuda oluşturulmak istenen algı ile uğraşıyoruz. Hudutlardaki mevcudumuzu olası bir hareketliliğe karşı artırdık. Komandolarımız, keşif bölümlerimiz var. Ayrıca açık bir arazi. İHA/SİHA var. Kuleler var, buralarda gece-gündüz görüş cihazları var. Buralardan sınırların büyük bölümünü görmek mümkün.
Ordumuz FETÖ’den temizlendikçe güçleniyor
İstihbarat birimlerimizden, savcılıklarımızdan, öz kaynaklarımızdan çıkan ne varsa gereği yapıldı yapılıyor.
İlk günkü şiddetle devam ediyor. Bugüne kadar 23 bin 582 kişi ihraç oldu. Bunlardan 8 bin 635’i bakan onayıyla atıldı. Temizlendikçe güçleniyoruz.
Rakamlar bunu gösteriyor. FETÖ’den temizlendikçe güçleniyoruz.
F-35’i bir şekilde hallederiz ama YPG’yi çözmeden bir yere varamayız
Suriye’deki en önemli problemimiz YPG. Bunu hep söylüyoruz:
ABD ile S400 ve F35 meselelerini bir şekilde, öyle ya da böyle çözebiliriz. Ama YPG’yi çözmeden bir yere varamayız.
‘YPG terörist değil’ diyorlar. Aklımızla alay ediyorlar. Nitekim bazı sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, emekli askerler orada YPG’nin terörist olduğunu söylüyor. Ama maalesef bizim müttefikimiz onlara halâ silah, araç-gereç, cephane veriyor.
Yunanistan’da bizim tezlerimizi savunanlar çoğaldı
Yunan halkı ile sorunumuz yok. Yunan komşumuzun asker ve siyasi yöneticileriyle halkını ayırmak lazım. Biz hak alaka ve menfaatlerimizi korumakta kararlıyız azimliyiz ve buna da muktediriz.
Ne yaparlarsa cevabını alırlar. Emekli Yunan askerlerden bazıları, siyasiler, diplomatlar, akademisyenler… Yunanistan’da görüşlerimizi telaffuz eden insanların sayısı çoğaldı. Bunlar önemli.
Ayrıca 3-5 kullanılmış uçak almakla, 3-5 gemi ile TSK’ya karşı üstünlük sağlamayı beklemeyin. Bu beyhude bir gayret. Hem bu kadar dış borcunuz varken böyle bir maceraya girmeniz Yunan halkının refahına karşıdır, onun hayatını zorlaştırır.
Bazı şeylerin konuşulmadan anlaşılması lazım
Bakan Akar, sohbetimizin hemen girişinde, daha soru cevaplara geçmeden, göç bahsi üzerinden yürütülen kampanyalardan duyduğu rahatsızlığı ifade eden cümleler kurdu.
“Devlet politikası olduğunda hepimizin birleşmesi lazım” dedi, “Bir yerde buluşmamız lazım” diye devam etti.
Her seferinde rekabet içinde olursak bunun sonunda bir yere varamayız, dedikten sonra çok ince bir noktaya değindi. Şu sözlerle:
“Savunma ve güvenlik konularında bazı şeylerin konuşulmadan anlaşılması lazım.
Çünkü bu konularda her şeyi açıklamıyoruz. Bazı şeylerin olduğunu kabul etmek lazım, arkasındaki bir takım gelişmeleri tahayyül etmek lazım. Biz Mehmetçiğe zarar gelmesine izin verebilir miyiz? Böyle bir şeyi göze alabilir miyiz? Böyle bir şey olabilir mi?
İster milli dokümanlarımızda ister NATO dokümanlarında birinci madde ‘personelin güvenliği’. Personel güvenliğinden sonra diğer faaliyetlerin icrası geliyor.”