Donald Trump seçim zaferini ilan edeli 12 saat bile geçmemişti. Gün boyu Alman kamuoyunun ana konusunu “2. Trump döneminin Almanya’ya, Avrupa’ya ve Ukrayna’da süre gelen savaşa olası etkileri” oluşturdu.
Fabrikalardan televizyon ekranlarına, iş yeri kantinlerinden sosyal medyaya kadar tüm platformlarda “Trump Amerika’sının Avrupa’da ne zaman hissedilir olacağı?” kestirilmeye çalışılıyordu.
Çok geçmedi… Saat 21.00 sularında Alman Başbakanı Olaf Scholz’un Maliye Bakanı Christian Lindner’i azlettiği haberleri yayıldı. Birkaç dakika sonra Başbakan Scholz ekranlardaydı. Maliye Bakanı Lindner’i önce Alman halkına şikayet etti, “Küçük Adam” olarak ilan etti, sonra da onu görevden aldığını açıkladı.
Almanya’yı 3 yıldır “trafik lambası koalisyonu” adı verilen koalisyon hükümeti idare ediyordu. Sosyal demokratlar ‘Kızıl’, yeşiller ‘Yeşil’ ve liberaller ‘Sarı’. Koalisyon hükümetinde liberaller ‘FDP’ en küçük ortaktı.
Maliye, Eğitim ve Ulaştırma bakanlıkları FDP’deydi. Başbakan Scholz’e göre, FDP Genel Başkanı ve Maliye Bakanı olan Christian Lindner sürekli geçimsizlik kaynağıydı.
“Amerikan seçimlerinin olduğu bugün tam egoistçe bir tavır izledi” dedi Başbakan Scholz… “Rusya Ukrayna’ya savaş ilan etti. Yaklaşık 1,2 milyon Ukraynalı bize sığındı. Ukrayna’nın savunmasına katkılarımızı, emeklilere ödenecek maaş artışları ile ilişkilendirdi. ‘Ya o, ya bunu tercih edin... Kabul etmiyorsanız erken seçime gidelim’ dedi. Ben Almanya’nın görevlerinin üstesinden eş zamanlı olarak gelecek bir ülke olduğuna inanıyorum” sözleri ile duygularına hakim olamadı. Nezaketi ile tanınan Scholz oldukça öfkeliydi.
Alman Başbakanı konuşmasında hükümetinin dört önemli görevi olduğu ifade ediyor. Aslında bu dört madde aynı zamanda Almanya’nın dört büyük açmazı; enerji maliyetleri, Ukrayna’da savaş giderlerinin karşılanması, sallantıda olan Alman oto sanayiinin ayakta tutulması ve halkın refah seviyesinin korunması.
İşte bu dört noktada Başbakan Scholz, Maliye Bakanının hükümete şantaj yaptığını ima ediyor. Önceki gün hükümet bünyesinde yaşanan olayları sürekli olarak Amerikan seçimleri ve Ukrayna’daki savaş ile ilişkilendiriyor.
Almanlar sır saklayan bir millet. Her ne kadar ketum olsalar da kullanılan dilden Almanya’nın enerji maliyetleri, savaş tehdidi, sanayinin yaşadığı kriz ve refah seviyesinin korunması konusunda Amerika ile Rusya arasına sıkıştığı anlaşılıyor. Bu da Alman hükümetinin neden Türkiye ile yeni bir sayfa açmak istediğini anlaşılabilir kılıyor.
Son yapılan kamuoyu oylamalarında koalisyon hükümetinin zaten matematik olarak çökmüş durumda olduğunu ortaya koyuyor. Vatandaşın yüzde 83’ü hükümetten memnun değil. İktidar ortaklarının oyu yüzde 31’e düşmüş durumda. Aşırı sağcı AfD ise ülke genelinde yüzde 17, Doğu Almanya’da yüzde 30 oy potansiyeline ulaşmış.
Amerika’da başkanlık seçimlerinde Almanya’da hükümet krizinin detaylarını ise Ekonomi Bakanı Robert Habeck’ten öğreniyoruz. Kendisi gibi Yeşiller Partisi’ne mensup Annalena Baerbock ile yaptıkları açıklamada onlar da öfkelerini gözlemiyorlar. ‘‘Güzel bir akşam olmadı” diye söze giriyor Ekonomi Bakanı Habeck ‘‘Amerika seçimlerini, Almanya’nın Ukrayna’ya sorumluluğunu ifade edeceğimiz yere, gereksiz bir manzara oluştu. Böylesi bir günde Ukrayna’ya karşı sorumluluğumuzu ifade edemedik. Bu manzara Avrupa’nın güvenliği için Almanya ve Avrupa için güzel bir gece değil’’ değerlendirmesiyle sözlerini tamamlıyor.
“Basın açıklaması yapmayacağı” duyurulan FDP Genel Başkanı Christian Lindner ise kendisine yönelik ithamlar karşısında kameralar karşısına çıkmak durumunda kalıyor. “Başbakan ekonomik bir sıçramayı yapacak donanıma sahip değil. Gün boyu bana ısrarla imzalamadığım yasa yasalarını kabul etmem için baskı yaptı. Değişime engel olmamamı istedi. Kabul etmedim. Kabul etsem ettiğim yemini çiğnemiş olurdum” diyor.
Başbakanın Ukrayna için kendisinden 30 milyar Euro ek bütçe istediği bilindiğine göre kavganın Ukrayna konusunda koptuğu anlaşılıyor. Tam da Trump’un seçildiği gün.
Alman kamuoyu bu krizin tamamen Amerika Başkanlık seçim sonuçlarına ‘zaman ayarlı’ bir kriz olduğu görüşünde.
Amerika’ya yakın bir çizgide olan Maliye Bakanının “Ne olur ne olmaz” diye havlu attığını söylersek yanlış olmaz. Trump’ın siyasetine uygun bir şekilde Ukrayna’ya gönderilecek Alman yardımını engellemiş oluyor. Her ne kadar toplum önünde konuşulmasa da Almanya’nın kayıtsız şartsız Gazze ve Lübnan’daki kıyımı destekleyen politikası hükümet üzerinde uluslararası bir baskı yaratmış görünüyor.
Şimdi ne olacak? SPD, Yeşiller ve FDP'den oluşan koalisyon artık yok. Başbakan Olaf Scholz, FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner’in yerine atamalar yaptı. FDP’li Ulaştırma Bakanı ise parti liderini izlemeyerek FDP’den istifa etti ve hükümette kaldı. Alman Maliye Bakanlığına Jörg Kukies atandı, Ulaştırma Bakanı Volker Wissing’in ise partisinden istifa ederek görevine devam edeceğini bildirildi.
Başbakan Scholz, 15 Ocak 2025 tarihinde parlamentoda güven oylamasına gideceğini ve en geç mart sonunda erken seçim yapılacağını açıklasa da, ‘Merkel’in Partisi’ olarak bilinen CDU oy oranını yüzde 34’e çıkartmış durumda. CDU Genel Başkanı Friedrich Merz Almanya’nın 6 aylık bir belirsizliği taşıyamayacağına inanıyor ve parlamentonun feshedilmesini istiyor. Bu süreçte hükümete seçime ilişkin düzenlemelerin yapılabilmesi için dışardan destek olabilir. Zira Yeşiller ile SPD şu an bir azınlık hükümeti konumunda. SPD ile koalisyonu sürdüren Yeşiller Partisi Tarım Bakanı Cem Özdemir de Tarım Bakanlığı'nın yanı sıra hükümette Eğitim Bakanlığı'nı da üstlenmiş durumda.
Başbakan Olaf Scholz, CDU lideri Friedrich Merz ile ekonomi ve savunma konularında iş birliği teklifi yapmayı amaçlayan bir görüşme gerçekleştirdi.
Üçlü koalisyonun dağılmasıyla Almanya siyasi belirsizliklere gebe bir döneme girerken Amerikan’dan gelen bir haber yeni dönemin habercisi niteliğinde. Zira Rusya’ya yönelik 3 yıla yakın süredir Amerika ve Avrupa’nın sürdürdüğü tecrit politikasının sona ereceği anlaşılıyor.
Donald Trump Moskova’dan gelen ardı arkası kesilmeyen açıklamalara verdiği bir cevapta Rusya Devlet Başkanı Putin ile temas sürecini başlatacağını ima ediyor.
Aslında gözler Amerika’da olduğu kadar bir yandan da Budapeşte’de. Budapeşte’de Macaristan’ın ev sahipliğinde Avrupa Topluluğu Siyasi Zirvesi gerçekleşiyor. Bu zirveye Kırgızistan’daki Türk devletleri toplantısından dönen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katılıyor. Birbiri ardına Avrupa’nın güvenlik mimarisini belirleyecek toplantıların yapıldığı Budapeşte’de bir resim dikkat çekiyor.
Resimde Erdoğan’ın etrafını Yunan Başbakanı Mitsotakis, Kıbrıs Lideri Kristodolides, Arnavutluk Başbakanı Rama ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın çevrelediğini görüyoruz.
Avrupa’daki siyasi istikrarsızlık bir yana “Erdoğan yönetimini indirme vaadiyle” gelen Biden ve dört Amerikan Başkanını geride bırakan Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin kendi etki alanını güçlendirmeye devam edeceği malum. Her ne kadar Almanya’da yeniden Amerikasız, Kanadasız ve Türkiyesiz NATO fantezileri gündem getirilmiş olsa da…