Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliaht prensi Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da bir Sırp tarafından öldürüldüğü 28 Haziran 1914 tarihi, 4 büyük devletin parçalanmasıyla sonuçlanacak kanlı bir savaşın başlangıcı oldu. Bir yanda Almanya, Osmanlı Devleti ve Avusturya-Macaristan’ın öbür yanda İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya ve ABD’nin bulunduğu taraflar, tam 52 ay boyunca çarpıştı.
“Birinci Dünya Savaşı’nın gerek Avrupa’ya gerek dünyanın diğer bölgelerine getirdiği acıları, sıkıntıları ve yıkımı hatırlamak ve tarihten gereken dersleri almak bir zorunluluktur. 100 yıl önce sona eren kanlı savaş, insanlığa sömürgeciliğin, yayılmacılığın ve saldırganlığın sonuçlarını en açık biçimde göstermiştir. Aynı zamanda bu olayın sonrasında düzen kurma noktasında yapılan hatalar, maalesef İkinci Dünya Savaşı’nın koşullarını oluşturarak tarihte eşi benzeri görülmemiş acıların yaşanmasına sebep olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. yıl dönümünde, yaşanan çatışmaların tamamen tarihe karıştığını söylemek mümkün değildir.”
“Son yıllarda Türkiye’nin güney komşuları Irak ve Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar, artan terör tehdidi ve derinleşen istikrarsızlık ile Filistin’de on yıllardır şahit olduğumuz sistematik mülksüzleştirme ve yurtsuzlaştırma çabaları, bu durumun en somut göstergeleri arasındadır. Birinci Dünya Savaşı, dönemin büyük güçleri tarafından masa başında cetvelle çizilen sınırlar uyarınca birtakım sorunlu siyasi yapıların oluşumunu beraberinde getirmiştir. Dahası bu siyasi yapıların hükmettikleri toplumlarla güçlü bağlar kuramaması Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinin 20. yüzyıl boyunca otoriter rejimler, askeri darbeler ve azınlık yönetimleriyle anılması sonucunu doğurmuştur. Dışlayıcı yapıları yıllarca destekleyenler Arap Baharı olarak adlandırılan demokratik halk hareketlerinin engellenmesi için de seferber oldular. Amaçlarına ulaşmak için askeri darbeler dahil her türlü anti-demokratik yönteme başvurdular. Bu aktörler, karşı devrimci faaliyetlerini bugün de kararlılıkla sürdürmekte; küresel barış ve istikrarı kendi çıkarları uğruna tehlikeye atmaktadırlar.”
Le Figaro’ya yazdığı makalede Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de ve eski Osmanlı topraklarında bulunan şehitlikler gezildiğinde Saraybosnalı, Afrikalı, Bağdatlı, İstanbullu ve Filistinli gençlerin yan yana yattıklarına şahit olunduğunu belirterek, Birinci Dünya Savaşı’nın hatıralarının, Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve Yahudi toplumlarının evlatlarının çağdaş Türkiye toplumuna bıraktıkları ortak bir miras olduğunu kaydetti. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin her döneminde komşularının toprak bütünlüğüne saygı gösterdiğini ve onların barış ve istikrarını destekleyici adımlar attığını ifaden eden Erdoğan, “Bölgemizde yeni Sykes-Picot paylaşımlarının yapılmasına itiraz etmek veya DEAŞ, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele etmek, tam olarak komşularımıza gösterdiğimiz bu saygının ve aralarında bulunduğumuz Avrupa milletlerinin güvenliğinin gereğidir” vurgusunda bulundu. “Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkarılması gereken en önemli ders, kalıcı barışı tesis etmenin ne kadar zor olduğudur” diyen Erdoğan, “Bu itibarla Türkiye olarak Avrupa tarihinin en önemli barış projesi olan Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimize yönelik çalışmalarımızı sürdürecek; aynı zamanda Ortadoğu coğrafyasında kitleleri temsil eden, demokratik ve özgürlükçü yönetimleri desteklemek suretiyle barış ve istikrara katkı sunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Liderler, Elize Sarayı’nda Macron tarafından karşılandıktan sonra topluca törenin yapıldığı alana geldi ve Zafer Takı’nın altında oluşturulan tören tribünündeki yerlerini aldı. Macron, törende yaptığı konuşmada, tam 100 yıl önce ateşkes anlaşmasının imzalandığını hatırlatarak savaş sırasında Avrupa’da 10 milyon kişinin hayatını kaybettiğini ve 6 milyon kişinin yaralandığını söyledi. “Savaş sırasında 4 yıl boyunca Avrupa intihar etmeye teşebbüs etti” ifadelerini kullanan Macron, Fransa’nın hukukun ve özgürlüğün savaşçısı olduğunu iddia etti. Macron, ‘eski şeytanların’ yeniden ortaya çıkmasından endişe ettiğini belirterek, “Yeni ideolojiler dinleri manipüle ediyor. Tarih, trajik seyrine devam etmekle tehdit ediyor” diye konuştu. Konuşmanın ardından 1937’de yaşamını yitiren ünlü Fransız sanatçı Joseph Maurice Ravel’in ‘Le Bolero’ adlı eseri seslendirildi.