Müslümanların büyükleri musibet zamanlarında ne yaptılar

04:007/12/2024, Cumartesi
G: 7/12/2024, Cumartesi
Ömer Lekesiz

ABD-İsraili, 8 Ekim 2023 tarihinden bugüne Gazze’de yaptığı katliamı, şiddetinde hiçbir azalma olmaksızın sürdürüyor. Bir yıl boyunca göze görünen tüm binaları tahrip gücü korkunç bombalarla yıkan ABD-İsraili, bu kez de aç ve biilaç insanların içinde barınmaya çalıştıkları iğreti çadırları aynı şiddetle yakıyor. Son bir haftadır da güney sınırımızda, zalimlerin en gözü dönmüşlerinden biri olan Esad’ın diktatoryasına artık bir son vermek isteyen Suriye Müslümanlarının Şam’a yönelen destansı bir harekâtına

ABD-İsraili, 8 Ekim 2023 tarihinden bugüne Gazze’de yaptığı katliamı, şiddetinde hiçbir azalma olmaksızın sürdürüyor. Bir yıl boyunca göze görünen tüm binaları tahrip gücü korkunç bombalarla yıkan ABD-İsraili, bu kez de aç ve biilaç insanların içinde barınmaya çalıştıkları iğreti çadırları aynı şiddetle yakıyor.

Son bir haftadır da güney sınırımızda, zalimlerin en gözü dönmüşlerinden biri olan Esad’ın diktatoryasına artık bir son vermek isteyen Suriye Müslümanlarının Şam’a yönelen destansı bir harekâtına tanık oluyoruz.

Gazze için ezilen kalplerimiz, Suriye için
mülemmalı
bir umudu aşırı temkinle de olsa yükleniyor. Öte yandan gerek lafzı gerekse manası itibariyle dünya-perestlik kokan “
Hayat devam ediyor
” klişesini -Rabbimiz muhafaza buyursun- imanımızın ve telaşlı kalbimizin önüne geçirmiş olarak yaşamayı sürdürmenin çelişkisi ve bungunluğu içinde yüzüyoruz.

Kendim de o yüzenlerden biriyim ve bu yüzden -her hale göre zorunlu olarak değiştiği için- kalbimden değilse de imanımdan yana mutmain olmanın bir yolunu biteviye arayıp duruyorum.

Bu bağlamda İslam ümmetinin yaşadığı büyük acılarda, zulüm tanımlı fetret devirlerinde büyüklerimizden bazılarının ne yaptığını, nasıl davrandıklarını ve hayatlarını nasıl sürdürdüklerini öğrenme gayretimden bir medet umuyorum.

Büyüklerimizin en hatırlılarından biri olan
Hasan-ı Basrî
(rahimehullah), Hz. Osman’ın şehadetine, Cemel, Sıffîn, Harre savaşlarına, Yezid’in evladı-Resûlü katlettiği Kerbelâ olayına tanık olmuş ve özellikle Emevî zulmünün Irak Valisi Haccâc-ı Zâlim eliyle yaygınlaştığı zamanlarda ne yapmıştı mesela?

Hasan-ı Basrî, Müslümanların ona karşı isyan etmelerini onaylamadığı halde Haccâc-ı Zâlim’in ölüm haberinin kendisine ulaşması üzerine bu sonuca şükretmesinin berisinde bir an bile “emir bi’l-ma’rûf nehiy anil münker / iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma” gayretinden geriye düşmemiş olarak üstadı olduğu kıraat, tefsir ve hadis ilimlerinde öğrenciler yetiştirmeyi, zühd ve tevekkül üzere ısrarlı yaşayışıyla Müslümanlara örnek olmayı, yeni emirleri fitne, zulüm vb. konularda mektuplarıyla uyarmayı sürdürmüştü.

Onun bu tutum ve yaşayışının her devrin ve hadisatın geçici, Allah’ın varlığının ve şeriatının ise edebî oluşundan kaynaklandığı kesindir. Nitekim onun da içinden geçtiği onca olumsuzluklara rağmen ne İslam tarihi bitmiş ne de fetihler kesilmiştir. Bilakis Müslümanlar “İ’lâ-yi kelimetullah / Allah’ın dinini, tevhid inancını yüceltilip yayma” uğruna batıda Atlas Okyanusu’na doğuda Hind’e ve Çin’e, kuzeyde ise Hazar Denizi’ne dayanmışlardır.

Zikrine memur olduğum bir diğer örnek ise
İmam Gazâlî
’dir (rahimehullah).

Büyük Selçuklular, Melikşah’ın oğulları arasındaki çatışmalar nedeniyle yaşanan ağır bir fetret devrini geride bırakıp tam Batınîlerin belini nihai olarak kırmaya yönelecekken, bu kez Haçlıların saldırılarına maruz kalmıştır. Gazâlî’nin Şam-Kudüs-el-Halil ve Hicaz hattında süren on bir yıllık çilesini tamamlayıp, doğum yeri olan Tûs’a (Meşhed’e) döndüğü tarihte Haçlılar Doğu-Anadolu Bölgemizi işgal ederek, Urfa’da bir kontluk kurmuş ve akabinde Kudüs’ü işgal etmişlerdi (1099).

“Dünyanın çivisi çıktı” sözüyle ancak özetlenebilecek olan o karışıklık ve savaş günlerinde Gazâlî, Taberân’da yaptırdığı medrese ve hankâhta insan yetiştirmiş, irşat faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürmüştür.

El-Halîl’i ziyaretinde Hz. İbrahim (a.s.) ile diğer peygamberlerin kabirlerini ziyaretinde “hiçbir sultanın malından almamak, onlarla bu konuda bir hesap ve münazaraya da dahil olmamak için” söz verdiği sözden de -tıpkı çile günlerindeki gibi- asla şaşmayan Gazâlî, Emir Sencer’e yazdığı mektupta da dünyanın geçiciliğine, ahiret hayatının değerine vurgu yapmıştır:

“…Yeryüzü devletleri Doğu’dan Batı’ya kadardır ancak ve insan ömrü de yüz seneden fazla değildir. Bütün zamanlar ve tüm yeryüzü mekânları Allah Teâla’nın ahirette vereceği sultanlığın yanında toprak yığınından ibarettir. Bütün yeryüzü illeri de tozu ve toprağı ile bu toprak yığınının birer parçalarıdır. Bir toprak yığını ve tozlarının ne kıymeti vardır, ezel ve ebed arasındaki yüz yıllık bir ömür ve hüküm sürmenin ne kadri vardır ki; kendisiyle mutlu ve bahtiyar olunsun!”

Yine o hengâme içinde Sahih-i Buhari’yi ezberlemeye, Sünen-i Ebû Dâvud’u incelemeye çalışan ve yeni kitaplarını yazan Gazzâli’nin vefatından sonra da İslam tarihi ve Müslümanların dünya düzenini kurma çalışmaları hep sürmüş, Anadolu Selçukluları’nın üstünde adı Osmanlı olan yeni bir cihan imparatorluğu daha doğmuştur.

Bu iki örnekten sonra diyebileceğim tek şey şudur:

“La havle velâ kuvvete illâ billâh”

#Suriye
#Şam
#ABD
#İsrail