Ekonomisi çöküş sürecine giren Türkiye’de, 1945 yılına gelindiğinde yeni bir siyasi düşüncenin rol alması gerektiği fikri konuşulmaya başlandı. Meclis’te görüşülen ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ CHP içindeki muhalefeti gün yüzüne çıkardı. Kanun görüşmeleri esnasında kürsüde uzun bir konuşma yapan milletvekili Adnan Menderes dikkatleri üzerine çekti. Türkiye siyasetini yeni bir sürece sokan bu ilk adım, “Dörtlü Takrir” adıyla bilinen 7 Haziran 1945 tarihli önerge ile atıldı.
CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü’nün imzaladığı önergede, anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması istendi. Kabul edilmeyen ve açıktan bir meydan okuma olan bu önerge CHP’de deprem etkisi yaptı.
21 Eylül 1945’te Menderes ve Köprülü partiden ihraç edildi. Böylece bir yıldız gibi parlayan Adnan Menderes’in 15 yıllık CHP serüveni sona erdi, Celal Bayar da milletvekilliğinden istifa etti.
Türkiye’yi yeniden çok partili siyasi hayata sürükleyen birbirinden önemli hem dış hem de iç etkenler vardı. Bu etkenlerden dış kaynaklı olanlar II. Dünya Savaşı’na katılmayan Türkiye, savaş koşullarının ağır ekonomik şartlarını kaldırmakta zorlandı.
Savaşın sona ermesi ile birlikte oluşan iki kutuplu dünya, birçok ülkeyi bir tercih yapmaya zorladı.
Bu koşullarda Batı’dan gelen taleplerin en açığı ise tam anlamıyla ‘demokratik’ bir siyasal sistemin oluşturulmasıydı.
Bunun üzerine Celal Bayar, 1 Aralık’ta parti kuracaklarını açıkladı ve 3 Aralık günü CHP’den istifa etti. Bayar ve arkadaşları, 1946 başında Demokrat Parti’yi (DP) kurdu. Artık Türkiye’de CHP dışında bir parti vardı. Halk, CHP dışında bir tercih yapabilecekti.
İlk günlerde olumlu ilerleyen iktidar-muhalefet ilişkisi DP’nin kısa zamanda teşkilatını hızla genişletmesi ile bozuldu. Gelişmeler; İnönü’nün küçük bir muhalefet partisi olarak kalacağını düşündüğü Demokrat Parti’nin hedeflerini gerçekleştirebileceğini gösteriyordu.
26 Nisan’da toplanan CHP Meclis Grubu, Eylül 1946’da yapılması gereken belediye seçimlerinin Mayıs 1946’da yapılmasını sağlayan tasarıyı kabul etti. Bu kanun iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkileri bozarken giderek artan bir gerginlik sürecinin de başlamasına neden oldu.
DP Genel Merkezi, 8 Mayıs’ta Celal Bayar imzasıyla bir bildiri yayınlayarak belediye seçimlerine katılmayacaklarını açıkladı. DP’nin halktan büyük ilgi görmesi ile tehlike çanlarının sesini duyan CHP, genel seçimleri de erkene alma hamlesi yaptı. 5 Haziran 1946 günü Meclis Başkanlığı’na sunulan önerge aynı gün kabul edildi. 6 ay önce kurulan DP hazır değildi. Fakat seçimlere katılmama hamlesi halktan kabul görmedi. Meydanlardaki coşku ve kalabalıktan cesaret alan DP, 21 Temmuz günü yapılacak seçimlere katılma kararı aldı. Yoğun ilgi DP’ye yönelik yeni bir baskıyı da beraberinde getirdi. Demokrat Parti mitinglerinde olaylar çıktı, partililer polisler tarafından baskı altına alındı.
Adnan Menderes, 17 Temmuz günü memleketi Aydın’da yaptığı konuşmada CHP’lilerin üzerlerinde nasıl bir baskı kurmak istediğini çarpıcı iddialar ile dile getirdi. Sözlerine “Arkadaşlar ben size hesap vermeye geldim” diye başlayan Menderes konuşması gazetelere de haber oldu. Kendilerinden istenilenleri şöyle aktardı:
“Bu memlekete hürriyet gelsin diye çırpındık. Dinlemediler. Bizi sorguya çektiler. Yedi saat küfrettiler. Bize kızmalarının yegane sebebi, istedikleri yolda yürümeyişimizdi. Şark vilayetlerinde ve hudut vilayetlerimizde teşkilat yapmamamızı, köylere asla uzanmamızı istemediler. Halk Partisi'ne karşı hiç olmazsa 40-50 sene iktidara gelme iddiasında bulunmamamızı istediler. Görülüyor ki arkadaşlar, bizden beklenilen demokratik manzarayı tamamlayan bir süs olarak kalmak.”
CHP’li Nihat Erim 30 Mayıs 1946 günü Ulus gazetesinde yayınladığı “Şal” başlıklı makalesinde, İnönü’nün nabzını yoklayarak başarısız seçim propagandasından yakındı. İnönü ise Erim’e, “Demokrat Parti kazanırsa yönetime el koyarız” şeklinde yorumlanacak şu yanıtı verdi: “Ben ihtilalci ve Kuva-i Milliyetçi İsmet’im. Biz bu ülkeyi yoktan bu hale getirdik, üç beş çapulcuya maskara etmeyeceğiz. Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursak ne ala, olamazsa vazgeçer eski usulde birkaç sene daha devam ederiz.”
Dönemin gazeteleri, Vatan, Cumhuriyet, Son Posta ve Tanin ikiye bölünmüştü. Zaten CHP’nin yayın organı olan Tanin’in sert DP karşıtı haberlerine yanıt ise Son Posta’dan geliyordu. İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa gibi illerde DP’ye olan ilgi CHP’yi panikletti. Celal Bayar her gittiği ilde omuzlara alındı, Ege’de Adnan Menderes rüzgârı esti. Seçimin gölge lideri ise Milli Mücadele kahramanı Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Çakmak, gittiği her ilde yoğun bir kalabalık tarafından karşılandı.
Seçim sonuçlarına itiraz edilmesi ise bir sonuç getirmedi.
21 Temmuz günü, halkın ilk defa birden fazla partiye oy vereceği seçim günüydü... Demokrat Parti'nin teşkilatlanamaması ve seçmen baskı altına alınmasına rağmen bu çok önemli bir başlangıçtı. Seçim sonuçlarına ilişkin Demokrat Parti’ye gelen ilk mesajlar “kazanıyoruz” yönündeyken bu bilgiler akşama doğru değişti. İddialar vahimdi.
Çok sayada bölgede sandıklar kaçırılıp saklanmıştı. Oylar açık kullanılıp, gizli tasnif ediliyordu. Gazetelere göre seçimlerde hile yapılmıştı. Sonuçlar CHP’nin kazandığını gösterdiğinde DP genel merkezine öfke hakimdi. 'Sine-i Millet' lafı ilk kez o gün söylenmişti. DP, CHP iktidarını tanınmayacaktı. Celal Bayar bu fikre sıcak bakmadı. Fakat DP, hakkını meydanlarda arama kararı verdi ve seçimden hemen sonra başta İstanbul olmak üzere Bursa, Balıkesir, Adana, Konya ve Ankara’da büyük mitingler düzenledi. Seçim sonuçlarına itiraz edilmesi ise bir sonuç getirmedi.
İlk seçim deneyimini, kurulduktan hemen 7 ay sonra Temmuz 1946 yaşayan Demokrat Parti, her ne kadar ülke genelinde yeterince örgütlenememiş olsa da seçimlerde ciddi başarılar elde etti. 7 ay gibi kısa bir sürede meclise 62 milletvekili sokma başarısını gösterdi. 1946 seçimleri hem Türkiye hem de CHP için bir şeylerin değişmeye başladığının apaçık bir göstergesiydi. Sağ tarafa DP’liler, sol tarafa ise 397 CHP milletvekili yerleşti. Cumhurbaşkanlığı seçimi için CHP’nin adayı İsmet İnönü, DP’nin adayı ise Mareşal Fevzi Çakmak’tı. İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Fevzi Çakmak ise CHP’lilerin de oy vermesi ile çok partili Meclis’in ilk başkanı oldu.