Kovid-19 ile mücadelede pandemi hastanelerinden biri olan Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen, Türkiye’nin korona ile verdiği mücadele başta olmak üzere Hacettepe’de yürütülen tedavi ile ilaç ve aşı çalışmalarını Yeni Şafak’a anlattı. Prof. Özen şu bilgileri verdi:
Kovid-19 salgınıyla mücadelede, dünya geneline bakıldığında Türkiye’deki rakamların listenin üst bölümünde yer aldığı net olarak görülmektedir. Aslında bu değerlendirmeyi Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi Direktörü Dr. Hans Kluge yapmış, Sağlık Bakanımızla geçen hafta yaptığı ikili görüşmede “Türkiye çok başarılı bir süreç yönettiğini açıkça ortaya koymuştur” demiştir. Bizdeki ölüm oranı, diğer bazı ülkelerle kıyasladığında oldukça düşük düzeyde… Ancak, diğer ülkelerle kıyaslama yaparken bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Kıyaslama için, ülkelerdeki hastaların aynı yaş grubundan olması, aynı yaş grubunda olanların bile kırılganlık, yani eşlik eden hastalıkları açısından karşılaştırılabilir durumda olması, test yapılan sayının benzer düzeyde olması, ölüm nedenlerinin her ülkede aynı standart ile tanımlanması, hasta başına düşen yoğun bakım ve normal hastane yatağının benzer sayıda olması gerekir. Aksi takdirde gerçekçi bir karşılaştırma olmaz. Ama nereden bakılırsa bakılsın ölüm oranımız gerçekten düşük düzeyde.
Kovid-19 salgını ile mücadeledeki bu başarının birden fazla nedeni olduğu açık… Bunlardan en önemlilerinden biri kuşkusuz, virüsün ülkemize geç girmesi. Gecikme elbette tesadüfen olmadı. Bu gecikmede Türkiye’de Sağlık otoritesinin zamanında ve etkin tedbirler alması çok önemli bir rol oynadı. Salgın, ABD’de bile ciddiyetten uzak bir şekilde tartışılırken ocak ayından itibaren Bilim Kurulu’nun da katkıları ile zamanında alınan etkin önlemlerle salgın uzun süre sınırlarımız dışında tutuldu.
Bu gecikmenin nasıl bir faydası oldu derseniz; bu süreçte toplum, hastalığı öğrendi. Bilgilendirme ve bilgilenme çok iyi yürüdü. Toplumun kötü örnekleri görmesi, önlemlerin içselleştirilmesini sağladı. Daha da önemlisi, bu arada yapılan tedavi yöntemleri ile ilgili çıkan bilimsel yazılar, bizim de ülkemizde deneme yanılmaya gerek olmadan ve zaman kaybetmeden uygulamaya geçmemizi sağladı. Belki de virüsün, bu zaman aralığında gelişen mutasyonlar sonucunda daha az ölümcül forma geçmiş olma ihtimali bile düşünülebilir. Hepsinin yanı sıra, tabi ki burada sağlık çalışanlarımızın özverili çalışmalarını ve çok önemli katkılarını unutmamamız gerekiyor.
Ancak, rehavete kapılıp tedbirleri elden bırakmamalıyız. Çünkü tüm zorlukları aşarak önemli bir yere geldik. Denizden geçip çayda boğulmayalım ve tüm kazanımlarımıza yazık etmeyelim. En azından haziran ayının ortasına kadar, ciddiyetimizi koruyarak tüm kısıtları kabullenip daha kötüsünden kendimizi, tüm sevdiklerimizi ve ülkemizi korumak için Sağlık Bakanlığının ve Devletimizin önerilerini harfiyen uygulamalıyız... Tekrar önemle vurgulamak istiyorum ki, en azından Haziran ayı ortasına kadar; gevşemeyelim, rehavete kapılmayalım ve önlemleri elden bırakmayalım. Tüm emeklerimize ve kazanımlarımıza yazık olmasın.
Etkin bir aşı bulunulup yaygın uygulamaya sunulmasının ne kadar süre alacağı ve ne düzeyde koruyuculuğa sahip olacağına yönelik, çok tedbirli konuşmak ve toplumu ciddi bir beklentiye sokmamak gerektiğine inanıyorum. Son haftalardaki yayınlara göre ABD’de, aşının bulunarak uygulamaya geçilmesi konusunda en erken zaman olarak 2021 Haziran işaret ediliyor. Ama aşı çalışmalarına elbette başlandı. Aşı Enstitümüzün, bu konudaki projesi TÜSEB tarafından onaylandı... Aynı şekilde yeni bir ilaç geliştirmek de çok yoğun araştırma ve çalışma gerektiren, hatta aşıdan daha da uzun ve zorlu bir süreç. Ama var olan ilaçların kullanım alanlarını, endikasyonlarını genişleterek çözüm arayabiliriz. Yani başka bir hastalık için kullanılan ilacın, Kovid-19’da etkin olup olmadığını araştırabiliriz. Örneğin şu anda bu hastalıkta en etkili diye bildiğimiz ilaç, aslında sıtma için kullanılan bir ilaç.