Sinemanın yumuşak karnı: Edebiyat uyarlaması

Abdulhamit Güler
00:0018/09/2021, Cumartesi
G: 18/09/2021, Cumartesi
Yeni Şafak
Anna Karenina
Anna Karenina

Sanat eserlerinin girift ilişkisinin en çok soru doğurduğu alan belki de edebiyat-sinema tablosunda... Edebiyat uyarlamaları, bir sanatın başka sanatı beslemesi olarak gözlemleniyor. Peki, uyarlamaların başarısı neye bağlı? İlişkiyi belirleyen başlıklar neler? İyi bir edebiyat uyarlaması filmi nasıl anlaşılıyor?

Sinemanın en önemli kaynaklarından biri elbette edebiyat eserleri. Hikaye, roman, şiir, deneme ve daha niceleri bir filmde anlatılacak olan hikayeye kaynaklık etme ve hatta hikayenin kendisi olma durumunda olabilir.
Fekat burada büyük avantajların yanında ciddi sorunlar doğma ihtimali de güçlü. Müstakil sanat olan sinema, bir başka müstakil sanattan ne kadar beslenmeli?
Uyarlanan edebiyat eseri filmi ne oranda beslemeli? Film, edebiyat eserinin diline teslim olmalı mı?
  • Soruların çoğalıyor olması sorun değil imkandır. Sanat, soru olmadan üretemez ve yöntem çoğaltamaz.
    O halde biz de sinema ile edebiyat ilişkisine sorular ve imkanlar çerçevesinde bakalım.

BESLENME, BAĞIMLILIK DEĞİLDİR

Öncelikle altı çizilmesi gereken mesele, sinema ile edebiyatın birbirinden bağımsız sanat dalları olmasıdır.
Bir sanat dalının diğerinden daha önce uygulanmaya başlaması onu daha kıymetli kılmaz.
Diğer taraftan, bir sanat dalanın daha taze olması ve kitlelere daha çok hitap ediyor olması da kıymette öne geçirmez. Sanat, var olduğu her an kıymetlidir.
  • Sinemanın ilk dönemlerinden filmler görüntülü tiyatro eserleriydi. Çünkü sahneleme denen şey o dönemde sadece tiyatro için söz konusu idi.
    Sonrasında sinemanın özel imkanları keşfedildi ve özgün diline kavuştu. Aynı şekilde edebiyat eserleri de sinemanın hikaye anlatım kısmı için kaynaktı.
    Bu bağ hiç bozulmadı ancak sinemanın müstakil sanat olma özelliği oturdukça oran değişti.

FİLMLER HAYAL ETMEYE MANİ Mİ?

Edebiyatın, okura vaat ettiği hayal dünyası sinemada somuttur. Hayal değil, gerçektir. İzleyicinin hayal dünyasının sınırlandırılmasın meselesi burada tehlike olarak belirir.
Diğer taraftan, sinemacı da edebiyat eserini hayal eden okuyucu konumundadır. Oysa film, hayal edilmeye müsait olan edebiyat eserini hayal edilmeye müsait olmayan görsel malzemeye dönüştürebilir.
Bu bir tehlike olarak vardır. İşte edebiyattan uyarlama yaparken buna dikkat etmek gerekir. Edebiyat eseri, yeni bir sanat eseri için kaynak oluşturmuştur ve o kadarla kalmalıdır.
  • Bunu söylerken elbette sinemanın sadece görüntü özelliği olduğunu ve ‘görsel sanat’ denen kapsama mahkum kaldığını söylemiyoruz.
    Sinema, anlam ve duygu üretme bağlamında görüntüye sığmayacak imkanlara sahip. Ve bunu yaparken de görüntünün yanındaki her aracı kullanır.

SANAT İÇİNDE BAŞKA SANAT TADI OLUR MU?

Sinema için önemli olan şu ki; bir filmde, başka sanat dalının tadı alınıyorsa, o eser başarısızdır.
Edebiyat uyarlamasında, eserin dilinden, yazım tekniğinden kurtulamamış, sadık kalma namına diğer sanat eserine mahkum kalmış ise film başarısızdır.
  • Film yapmak aslında yemek yapmaya benzer.
    Birçok malzeme kullanırsınız lakin sonuçta ortaya yeni bir tat, yeni bir yemek çıkar.
    Artık yemeğe ismi ile hitap edersiniz.


BAŞARILI EDEBİYAT UYARLAMALARINA ÖRNEKLER

Tam da burada başarılı bulduğumuz bazı edebiyat uyarlamalarından bahsetmek isteriz. Meramımızın daha iyi anlaşılması için somut gösterge olmasını arzu ederiz.

-Anna Karenina - J. Wright (İngiltere)
-Kayıp Kız - D. Fincher (ABD)
-Guguk Kuşu - M. Forman (ABD)
-Bizim Büyük Çaresizliğimiz - S. Teoman (Türkiye)
-The Godfather - F. F. Coppola (ABD)
-Kevin Hakkında Konuşmalıyız - L. Ramsay (İngiltere)
#Anna Karenina
#Sinema
#Edebiyat
#The Godfather
#Bizim Büyük Çaresizliğimiz