81 ilden özel olarak dinlediği insan biyografilerini sürreal bir tarzda tuvallere aktaran ressam Vahap Aydoğan, biyografisini çalıştığı kişileri tanımadığını ve görmediğini söylüyor. Aydoğan, “Hiçbirinin yüz ifadesini, fiziksel olarak biyografisini çizdiğim kişiye benzetmem. Hayatlar gerçek, portreler hayalidir eserlerimde” diyor.
Mardin’de doğan ve Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan Aydoğan, 23 yıllık sanat serüveninde kişisel ve karma olmak üzere pek çok sergi açmış. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye ve yurt dışına yüzlerce biyografik çalışmalar içeren eserler vermiş olan Aydoğan, son beş yıldır insan biyografilerini bir meta üzerine yansıtarak çalışmalarına devam ediyor. İçerik olarak 81 ilden özel olarak dinlediği insanların yaşamındaki izleri ve biyografilerini sürreal bir tarzda tuvallere aktaran Aydoğan, sanatını sürreal biyografi çalışmaları olarak kodlamasının nedenini de “Gerçeküstü resim anlayışıyla insan hikâyelerini harmanlamam oldu” sözleriyle açıklıyor. Ressam Aydoğan ile hayatını ve çizimlerini konuştuk.
Ressam Vahap Aydoğan, resim çizmeye eğitimin ilk basamağı olan ilkokulda başlamış. “Akademik temel dersler bana hep ağır gelirdi” ifadelerini kullanan Aydoğan, “Belki güzel sanatlara yönelmem resim sanatına olan tutkum, bir sığınakta kendimi güvene almamla eşdeğerdi benim için” sözleriyle dile getiriyor. Sanatı ve resim çizmeyi tam olarak Diyarbakır’daki keçi burcunda açılan bir sergide keşfettiğini dile getiren Aydoğan, “Sergideki eserlerden o kadar etkilendim ki surlar ile bir bütün olmuşçasına alıp götürmüştü beni” sözleriyle anımsıyor o günü. Resim sanatının kendisine iyi geldiğini ve bu yolda devam edeceğine o gün karar veren Aydoğan, “Yaşadığım deneyimleri, kratif düşünceleri ve yaşantımdan izleri resim sanatı sayesinde dışavurdum” şeklinde ifade ediyor.
Her biyografi üretimlerime de yön veriyor
İnsan yaşamının dinamiklerini sürreal bir sanat anlayışıyla inşa ettiğini söyleyen Aydoğan, tabloların içindeki imgeler ve kişiler tamamen somut; yaşamlarının bendeki yansıması ise tamamen soyut bir zeminde ilerliyor” diyor. Aydoğan, sanatını sürreal biyografi çalışmaları olarak kodlamasının nedenini de “Gerçeküstü resim anlayışıyla insan hikâyelerini harmanlamam oldu” sözleriyle açıklıyor. Aydoğan, biyografilerin gerçeküstü bir üslupla stilize edilmesinin izleyici de hem merak uyandırdığını hem de sanatseverlerin farklı perspektiften bakmalarına vesile olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hiçbirinin yüz ifadesini, fiziksel olarak biyografisini çizdiğim kişiye benzetmem. Hayatlar gerçek, portreler hayalidir eserlerimde. Hem biyografi çizimlerim hem de bu biyografileri ifade biçimim gerçeküstüdür.”
Resimlerini çizerken psikolojik olarak derinliği karmaşık, fikirleri bir potada birleştirmeyi başarmış, öğrenmeye aç, çok renkliliği seven ve gerçek üstü düşünmekten kendisini alamayan bir karaktere büründüğünü ifade eden Aydoğan, “Ruh halim anlık olarak eserlerime yansımaz ama yaşadıklarım ve beslendiğim kaynaklar hakikatleri değiştirmez” diyor. Her eserde farklı bir karakterle çalıştığını söyleyen Aydoğan, “Her biyografide bambaşka bir dünyayı görmek, izlemek ve anlamak bambaşka karakterlerle çalışmak benim üretimlerime de yön veriyor” sözleriyle dile getiriyor.
Kişilerle yazı dili dışında iletişim kurmadım
Biyografisini çalıştığı kişileri tanımadığını ve görmediğini belirten Aydoğan, “Bu bilmemezlik, görmemezlik, yazılı iletişim için inanılmaz bir güvenlik alanı oluşturuyor kişiye. Prensip olarak telefonla ya da sesli, görsel olarak çalıştığım kişilerle görüşmem olmadı. Yazı dili dışında iletişim kurmadım ve kendilerini daha önce hayatım boyunca da hiç görmedim. Tablo bittikten sonrada görmek gibi bir durum söz konusu olmadı. Tanıdığınız yakın bulduğunuz ortak ilişkilerin olduğu ortamda insan yaşamını, biyografisini belki anlatma cesareti bulamayabilir. Ama yazılı iletişim ile çalışma yapmak, biyografisini çalıştığım kişiye inanılmaz bir konfor alanı sağlıyor. Güven, gizlilik, konfor alanının yazılı iletişim içinde yer alması üretimlerim üzerinde bu tarz bir yöntem kullanmamın önünü açtı. Ben yazılı iletişimde doğaçlama sorular sorarım. Sorulara verilen cevaplar imgelere, imgeleri de bir süzgeçten geçirip tabloda kodlamak yazılı iletişim için en doğru yöntem olduğu kanısındayım” şeklinde ifade ediyor.