Gazze Ticaret Sanayi ve Tarım Odası Başkanı Ayed Awni Abu-Ramadan, Gazze’de son yaşananları Yeni Şafak Pazar’a anlattı. Gazze’de şu an hiçbir yerin güvenli olmadığını ifade eden Ramadan şu bilgileri veriyor: “Temiz su neredeyse hiç yok, yaşam koşulları insani değil. Çoğunluk çadırlarda yaşıyor, bir şekilde evde kalabilen kişiler ise bir evde 50-60 kişi birlikte yaşıyorlar. Yemek bulmak mümkün değil, insanların yemek alacak parası da yok.” “Burada yaşadıklarımızın sadece bir kısmı basına yansıyor” diyen Ramadan, “Bugün itibarıyla kadın, erkek, yaşlı, çocuk ayrılmadan öldürülmüş otuz binden fazla şehidimiz, yüz binin üzerinde yaralımız var. Evlerin yarıdan fazlası yıkıldı, altyapımız yok edildi. Çocuklarımız travmatize oldu ve hiçbir sağlık hizmetine erişimimiz yok” diyor.
Gazze Ticaret Sanayi ve Tarım Odası Başkanı Sayın Ayed Awni Abu-Ramadan ile konuştuk. Abu-Ramadan işgale rağmen Gazzeli çocukların gittiği bir spor klubünün de başkanlığın yapıyor. Abu- Ramadan ile Gazze’nin 7 ekim öncesini ve mevcut durumunu, boykotun etkisini, Gazze’de Ramazanların nasıl geçtiğini konuştuk. Abu-Ramadan aylardır ailesiyle birlikte bir soykırımın ortasında olmasına ve durumun basında yansıtılandan çok daha vahim olduğunu ifade etmesine karşın şehirlerini yeniden, daha güçlü bir şekilde inşa etmeye kararlı olduklarını söylüyor.
İsmim Ayed Awni Abu-Ramadan. Gazze’de doğup büyüdüm. 1995 yılında NewYork Syracuse Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nden mezun oldum. İtalya Torino’da Gelişme Yönetimi üzerine master yaptım. Eğitimimin ardından Gazze’ye döndüm. Gazze Belediye Başkan Yardımcılığı ve bakan danışmanlığı yaptım. Şu anda Gazze Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası Başkanıyım.
Aslında Amerika’ya yalnızca eğitim amaçlı gittim, Gazze’ye zaten dönmek istiyordum. Anne babalarımız bizlere, memleketimizi, toprağımızı nasıl sevmemiz gerektiğini, içinde bulunduğumuz koşullardan ötürü Filistin’e geri dönmenin önemini, burada kalmanın bir nevi toprağımızı savunmak, direniş ve sağlam bir duruş göstermek anlamına geldiğini hep öğretmiştir. Ülkemi seviyorum ve onu savunabilmek için onunla kalmam gerekiyor.
İşgal kendimi bildim bileli var
Kendimi bildim bilelim topraklarımızda işgalci İsrail vardı. Ben çocukken de, eğitimimi tamamlayıp ülkeme döndüğümde de işgal vardı. Daha sonra Oslo anlaşmaları yapıldı, o dönemde, her şey hâlâ İsrailliler tarafından kontrol ediliyor olsa da biraz nefes alabildik, umut belirdi, hayat öncesine göre az da olsa kolaylaştı. Ancak 2001 yılında İsrail Gazze’yi tekrar kuşatma altına alıp işgal etti ve kısıtlamalar giderek artmaya başladı. Örneğin elektrik; İsrail elektrik tesislerini bombaladı, günde en iyi ihtimalle en fazla sekiz saat elektriğimiz oluyordu. Bu her şeyi etkiledi. Çok az suyumuz vardı, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak konusunda her gün zorlanıyorduk. Atık su tesisi elektrik olmadığından çalışmıyor ve kanalizasyon doğrudan denize akıyordu. Deniz kıyısında olmamıza rağmen kirlilikten ötürü denize giremiyorduk.
Aile üyeleri bile bir araya gelemiyor
Evet, çok ciddi kısıtlamalar vardı. Filistin içerisinde, örneğin Batı Şeria’ya gidebilmek için bile seyahat izni almamız ve çoğunlukla aylarca beklememiz gerekiyordu. Aile üyeleri dahi bir araya gelemiyor, Gazze dışında yaşayanlar ya ziyaret izni alamıyor ya da ziyarete geldiklerinde işlerine, hayatlarına geri dönemiyorlardı. Bu nedenle insanlar ailelerini, akrabalarına ziyaret etmeye korkar haldeydiler. Diasporada ya da ülke dışında yaşayan Filistinliler bile İsrail izin vermedikçe -ki İsrail nadiren izin verirdi- Gazze’ye gelemiyor, Filistin pasaportuna veya Gazze kimliğine sahip olamıyordu.
Başkan seçildiğimden bu yana başka zorluklarla mücadele ettik. Hem insanlara hem de ürünlere yönelik hareket kısıtlamaları sebebiyle, kabul edilebilir bir ekonomiye sahip olmak çok zordu. İhtiyacımız olan hammaddeleri ithal edemiyorduk, ürünlerimizi ihraç edemiyorduk, tüccarlar fuarlara katılmak için seyahat edemiyordu ya da yurtdışından ekipman getiremiyordu. Ekipman getirmek için İsrail’e onay başvurusu yapmak gerekiyordu ve onay en az 6 ay-1 yıl sonra çıkıyordu, o da şansımız yaver giderse. Bu kısıtlamalar hayatın tüm alanlarını etkiliyordu, elektrik çok az olduğu için çok pahalıydı, bu nedenle fabrikalara ekstra maliyet oluyordu. Endüstriyel kullanım amaçlı su da, su kıtlığından ötürü çok pahalıydı. Hammadde eksikliği nedeniyle fabrikalar tam kapasite çalışamıyordu, bu nedenle işsizlik ve yoksulluk oranı çok yüksek olmasına rağmen çalışan alamıyorlardı. Dünyadan arkadaşlarımızla birlikte sürekli İsrail’in insanların ve ürünlerin hareketine yönelik kısıtlamaları kaldırması için çağrılarda bulunduk ama İsrail farklı gerekçelerle hep reddetti. Gazze’nin dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olduğu ve bizim de yıllardır rehine olarak yaşadığımız söylenebilir.
Elbetteki her tür öldürme veya rehin alma eylemine karşıyız. Bununla birlikte Gazze’de İsrail ordusu bizi yıllardır öldürüyor ve mümkün olan tüm yönlerden yaşamımızı kısıtlıyor. Gazze’de iki milyon kişi, tabiri caizse rehine gibi. Son 20 yılda İsrail ordusu, bir yandan kuşatmayı sürdürürken, bir yandan da Gazze’de çok sayıda bombalama yaptı, saldırılarda bulundu, çiftlikleri yağmaladı, tarlalardaki ürünler söküldü, okullar, hastaneler, fabrikalar, altyapı, yollar yerle bir edildi. Her iki yılda bir şu anki soykırım benzeri büyük bir saldırı yaşıyoruz ve her hafta, her ay mutlaka bir bombalama, bir saldırı oluyor. 2000 yılından bu yana zaten sürekli savaşta gibiyiz. İsrail yetkilileri bizim için ne düşündüklerini nihayet söylediler, bizim insansı hayvanlar olduğumuzu ve Gazze’yi yaşanamaz bir yer haline getirene kadar, elektriğimizi, suyumuzu, hareket kabiliyetimizi keseceklerini söylediler. Bunu yıllardır yapsalar da bu kadar direkt ifade etmiyorlardı, artık ediyorlar.
Evin içinde 50-60 kişi birlikte yaşıyor
2 milyon Gazzeli evlerimizden zorla çıkarıldık, güvenli bölge olduğu söylenerek Gazze’nin güneyine gitmemiz emredildi ama ne yazık ki, güneyde, kuzeyde, her yerde bombalamalar devam etti. Gazze’de şu an hiçbir yer güvenli değil. Temiz su neredeyse hiç yok, yaşam koşulları insani değil. Çoğunluk çadırlarda yaşıyor, bir şekilde evde kalabilen kişiler ise bir evde 50-60 kişi birlikte yaşıyorlar. Yemek bulmak mümkün değil, insanların yemek alacak parası da yok. Sağlık ve eğitimden bahsetmiyorum bile. Beş aydan uzun süredir çocuklarımızın ne eğitim ne düzgün beslenme imkanı var ne de sağlık hizmetlerine erişimimiz.
Yaşadıklarımızı tarif etmek çok zor
Bugün itibarıyla kadın, erkek, yaşlı, çocuk ayrılmadan öldürülmüş otuz binden fazla şehidimiz, yüz binin üzerinde yaralımız var. Evlerin yarıdan fazlası yıkıldı, altyapımız yok edildi. Çocuklarımız travmatize oldu ve hiçbir sağlık hizmetine erişimimiz yok. Bu durumun basında doğru biçimde yansıtılabileceğini düşünmüyorum, yaşadıklarımızı gerçekten tarif edebilmenin yolu yok, biz bile tam olarak söyleyemiyoruz, yaşıyoruz, hissediyoruz, tarif etmek çok zor. Basın olanların yalnızca bir kısmını yansıtıyor. Tüm gerçeği, acının, öfkenin, haksızlığın, adaletsizliğin boyutunu yansıtamaz. Bu kolay değil.
Boykota devam edilmesini istiyoruz
Dünyadaki insanların İsrail işgaline karşı hareket etmesi çok önemli ve İsrail ürünlerini boykot etmek de direnişin bir parçası. İsrail herhangi bir bedel ödemeden insanları öldürmeye devam edemeyeceğini anlamak zorunda. Bu nedenle boykotun şu anda da uzun vadede de yararlı olduğunu ve işgal bitenede dek boykotun devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm dünyada bizi destekleyen dostlarımızın, işgalci İsrail karşıtı gönderiler, yazılar yazmayı, insanlara Filistin’de olan biteni hatırlatmalarını, boykotu devam ettirmelerini ve hükümet temsilcilerine gerekli eylemleri yapmaları için baskıyı sürdürmelerini umuyoruz.
İbadet mekanları yerle bir oldu
Ramazan tüm müslümanlar gibi Gazze için de çok özeldir. Tüm evler ışıklarla ve süslerle dekore edilir, mağazalar, işyerleri, caddeler de aynı şekilde süslenir. Özellikle teravih ve sabah namazlarından sonra insanlar ailelerini ziyaret eder, Kur’an okunur, ihtiyaç sahiplerine yardım edilir. İftar ve sahur sofralarında topluca bir araya gelinir. Bu çapta büyük bir yıkımın ardından, camilerimizin çoğu yerle bir edildiği için bu yıl Ramazanda cemaatle namaz kılmak çok zor olacak. Hep yaptığımız bir sürü geleneğimizi yapamayacağız ve özleyeceğiz. Şehit olan sevdiklerimizi özleyeceğiz.
Çok az insani yardım tırı giriyor
İsrail çok az sayıda tırın girişine izin veriyor, ihtiyaç duyulan miktarın çok çok altında bir sayı giriyor. “Normal” zamanlarda Gazze’ye insani yardım için ve ayrıca özel sektörden ortalama 800 tır girişi olurdu, şimdi günde 100 kadar tırın girişine izin veriliyor. Ve insani yardıma yalnızca Güney Gazze’deki insanların bir kısmı, çok sınırlı miktarlarda ulaşabiliyor. Kuzey Gazze’de insanlar açlıktan ölüyorlar, yiyecek yok. Hayvan yemi yiyorlardı ancak artık o da bitti.
Dostların desteğiyle ayağa kalkacağız
Yalnızca şunu söylemek istiyorum. Bu işgal 76 yıldır devam ediyor ve bugün durum çok daha kötü. Temiz suya, gıdaya, ilaca, elektriğe ulaşmakta çok zorlanıyoruz. Açıkçası aldığımız her nefeste zorlanıyoruz. Ne yazık ki durumumuz bu.
Türk Halkına ve devletine uzun yıllardır devam eden destekleri için, yanımızda durdukları için gerçekten teşekkür etmek istiyorum. Bu desteğin bir örneği olarak bu yıl ailesi Gazze’de olan Filistinli öğrenciler üniversite ücretlerinden muaf tutuldu. Bunun bizim için ve orada okuyan çocuklarımız için anlamı çok büyük.
Son olarak şunu söylemek isterim; Gazze Ticaret Odası olarak İstanbul Ticaret Odası ile işbirliği anlaşmamız var. Geçen yıl İstanbul’u ziyaret ettiğimde Ticaret Odası ile ortak projeler yapma konusunda anlaşmıştık. Bugünler geçtikten sonra projelerimizi gerçekleştirebilmemizi umuyorum. Biz Gazze Ticaret Odası olarak, soykırım bittikten sonra inşallah dostlarımızın yardımıyla şehrimizi yeniden inşa etmeye kararlıyız.