FOX TV’nin yeni dizisi “Kızıl Goncalar”, Kızılcık Şerbeti’nin ardından muhafazakâr-seküler çatışmasını ele almaya devam ediyor. Dizideki zikir sahneleri, dindar insanların sahtekâr ve başkasının elinden su alamayacak kadar bağnaz tasvir edilmesi, Kur’an kursundaki dayak gibi klişeler, ‘öteki mahalle’deki cahillik ve din düşmanlığının azalmak yerine arttığını gösteriyor.
FOX TV’nin yeni dizisi “Kızıl Goncalar”, Kızılcık Şerbeti’nin ardından muhafazakâr- seküler çatışmasını ele almaya devam ediyor. Her iki dizinin yapımcılarının aynı olması ise dikkatlerden kaçmadı. Dizide zikir sahneleri, dindar insanların sahtekârlığı, başkasının elinden su alamayacak kadar bağnaz tasvir edilmesi, Kuran kursunda dayak, zengin sekülerler, fakir dindarlar, sırtını Atatürk’e dayayarak verilen mesaj soslarıyla daha birinci bölümde kenarda köşede ne kadar değer kaldıysa hepsi harekete geçirildi. Ve dizi şu ayeti kerimeyle başladı: “Hani siz düşman idiniz, o kalplerinizi birleştirmişti.”
DÜŞMANLIĞI AŞK MI BİTİRECEK?
Ali İmran Suresi 103. ayetin tamamına baktığımızda, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” diyor. Allah’ın ayetlerini kirli emellerine alet etmekten çekinmeyenler, ayeti bile kendi çıkarlarına göre yorumladı. “Allah’ın ipine sarılın, kurtuluşunuz İslam’da” diyen ayeti farklı fikirlerde olan insanların düşmanlığına yormak çok masumca olmasa gerek. Peki diziye göre bu düşmanlık nasıl bitecek? Aşık olarak mı? Yoksa dindarları kötü gösterdiğine göre herkesin sekülerleşmesiyle mi son bulacak?
BU SEFER ASIL KIZ BAŞÖRTÜLÜ
Muhafazakâr erkeklerin seküler kadına aşık olması Yücel Çakmaklı döneminden beri işlenen ve hidayet romanlarının da olmazsa olmazlarından. Kızıl Goncalar bunun tam tersi bir senaryoyla karşımıza çıkıyor. Ülkedeki dizi sektörünü domine eden iki yapım şirketi, birisi muhafazakârlar üzerinden diğeri ise sekülerliğin uç noktalarında gezinerek toplumsal değerlerin her birine dokunuyor.
Son yıllarda başörtülü karakterlere yer vermeyi reyting aracı gören dizi yapımcıları, belli ki bir süre daha buradan ekmek yiyecek. Tabii bunu yaparken “Başörtülüler de bu ülkede yaşıyor” anlayışıyla değil, Yeşilçam usulü, dindarları ucube göstermek yine revaçta. Fakat bu sefer, “Gerçek hayatta bunlar da var” demek moda olmuş. Gerçek hayatta yürüyen her türlü olumsuzluğun dizi olarak ekrana gelme mecburiyeti varmış gibi... Dünyada insanlar akın akın Müslüman olurken, ülkemizde dinsizliğin şirin, dindarlığın öcü gibi gösterilmesi, aşağılık kompleksinden başka bir izaha muhtaç.
BÜTÜN DEĞERLERİMİZE SAVAŞ AÇILDI
Kızıl Goncalar yayınlandığı günden beri sosyal medya kullanıcıları RTÜK’ü göreve çağırıyor. Geçenlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, yapımcılarla dizilerdeki aile hassasiyeti üzerine bir toplantı gerçekleştireceklerini söylemişti. Esasında konu sadece aile değil, bütün değerlerimize savaş açılmış durumda. Dindarların tarikat ve cemaatlerden ibaret sayılması, cemaatlerin ise sapık, sahtekâr ve toplumdan soyutlanmış resmedilmesiyle, gencecik zihinlere telafisi mümkün olmayan kodlar yerleştiriliyor.
KEMALİSTLER BUNU BEĞENDİ
Dizi, “Faniler” isimli tarikatın içinde bulunan Meryem (Özgü Namal), Naim ve kızları Zeynep’in, memleketlerinde yaşanan deprem sonrası İstanbul’a göç etmesiyle başlıyor. Üstün zekalı kızını okutma hayalleri kuran Meryem, eşinin ve aslında tarikatın, kızını Şeyh diye bahsettikleri kişinin psikolojik sorunları olan torununa gelin alacağı planından habersizdir. Meryem’in yolu daha ilk bölümde Atatürkçü psikiyatr Levent’le (Özcan Deniz) kesişir. Levent’in Atatürkçülüğü ilerleyen sahnelerde, “Bir daha şartlarınla ilgili kafana bir şey takılırsa şu arkamdaki adamı düşün” diyerek Atatürk’ün fotoğrafını göstermesiyle veriliyor. İşte bu sahne Kemalistleri yakalamaya yetiyor.