MİT’in, DEAŞ’ın esir aldığı 49 Türk vatandaşını kurtarma hikayesini konu edinen “49” filmi yarın gösterime giriyor. Senaryo yazılırken operasyona vakıf görevlilere de danışıldığı tahmin edilen film çekimleri etkileyici. Operasyonda bir şey verirmiş gibi görünüp hiçbir şey vermeden rehineleri kurtarmanın kurgusu da iyi kotarılmış.
Terör örgütü DEAŞ’ın, 2014 yılında Musul’un Türkiye Başkonsolosluğu’nda 49 vatandaşımızı esir alması olayı zihinlerde hâlâ çok canlı. Rehinelerin burnu dahi kanamadan kurtarılmasının ardından, “ABD’de yaşansa Hollywood bu hikâyeden en az birkaç film çıkarır” yorumları yapılmıştı. Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bu büyük başarısı nihayet film oldu. Büyük oyuncu kadrosu, aylar süren çalışma sonunda “49” ismiyle çekilen film, yarın vizyona girecek.
Filmin ön gösterimine davet edildiğimizde aşağı yukarı neyle karşılaşacağımızı biliyorduk. Akıllarda, “Bilmediğimiz bir şey görecek miyiz?” sorusu vardı. Hatta bunu yapımcıya sorduğumda, “Ona seyirci karar versin” dedi. Gösterimin sonunda devasa bir prodüksiyon, kaliteli bir yapım, müthiş bir başarı hikayesiyle karşılaştığımızdaysa çok duygulandık. MİT’in küçük bir ekibinin kelle koltukta yaptığı işe şahit olmuş, ne kadar becerikli olduklarını görmüştük. Ve en önemlisi de bu coğrafyaya ne kadar hakim olduğu izleniminin verilmesiydi.
İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN
Başrollerinde İsmail Hacıoğlu, Hande Doğandemir, Sinan Tuzcu, Doğukan Polat, Hasan Küçükçetin ve Kerem Alışık gibi başarılı oyuncuların yer aldığı film, bütün televizyon kanallarının Musul’da rehin alınan vatandaşlarımızın haberini vermesiyle başlıyor.Operasyonu yöneten yetkilinin, “İnsanımızı yaşatacağız ki devletimiz yaşayacak” sözünü filmin her karesinde bulabiliyorsunuz. Tam da bu sebepten bir kişinin burnu bile kanamadan operasyon tamamlanıyor. Yapımcısı gerçeklerden esinlenerek kurguladıklarını söylese de izleyenler hangisinin kurgu hangisinin gerçek olduğunu az çok tahmin edebilir. Öyle veya böyle, filmin can alıcı çok önemli noktaları var. Rehin alınanların içinde bir annenin çocuğuna, “Şu anda bizim için mutlaka bir şey yapıyorlar” diyerek verdiği koşulsuz güven, kimin gururunu okşamaz ki? Operasyonda bir şey verirmiş gibi gözüküp hiçbir şey vermeden rehineleri kurtarmanın kurgusu da çok iyi yapılmış. Filmin hazırlık aşamasında oyuncuların silah ve yakın dövüş eğitimi aldığı çok belli. Hollywood yapımlarını aratmayacak bir şölen de işte burada karşımıza çıkıyor.
ÇEKİMLERDE ÜÇ BİN KİŞİ GÖREV ALDI
- Gaziantep, Kilis ve İstanbul’da çekilen filmin yönetmen koltuğunda Hakan İnan yer alıyor. Yapımcılarından Mehmet Canpolat, üç bine yakın kişinin çekimlerde görev aldığını söyleyerek, “Türk milleti olarak gurur duyduğumuz bir kurumumuzun bu başarısını sinema perdesine taşımak istedik. İki yıllık bir araştırma sonucunda çıkan bu filmde teknik olarak dünyanın sinemada önde olan ülkelerinden hiçbir eksiğimiz yok. Hatta kalite olarak onlardan daha ilerideyiz” diyor.
Filmin genel koordinatörü Hande Canpolat ise her izlediğinde duygulandığını belirterek, “Uzun süredir beyaz perdeye küskün olan seyirciyi yakalayacağımızı düşünüyorum” temennisinde bulunuyor.
Buz dağının ucunu biliyormuşuz
Filmi özellikle gençlerin izlemesini istediğini söyleyen filmin danışmanlarından gazeteci Faruk Demirel, “Filmi oluştururken o dönemin istihbaratçılarıyla sohbet ederek senaryoyu şekillendirdik. Konuya hakimdik. Fakat biz buz dağının bir ucunu biliyormuşuz. Filmde gördüğümüz olayların hepsi hemen hemen her hafta yaşanıyor. İşte bu operasyonların arkasında çok iyi bir organizasyon, çok iyi bir disiplin ve adanmışlık var. Gençler abilerinin oralarda neler yaşadığını bilsin istedik. MİT’in bölgede yaptığı şeylerin diğer gizli servislerden fersah fersah ileride olduğunu biliyoruz. Eskiden MİT’in yaptıklarını anlatmak gibi bir alışkanlığı yoktu. Artık bunları göstermenin zamanı geldi” diyerek filmin yapım amacını anlattı.