Ressam Neriman Oyman; 40 yıllık sanat yolculuğunu, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün üstlendiği, Artists&Collectors ev sahipliğinde Tarihî Hüsrev Kethüda Hamamı’nda “Bir Yokmuş”la Bitmeyen Masallar” isimli sergisi ile taçlandırmaya hazırlanıyor. Oyman, “Resim benim için her zaman bir keşif yolculuğu oldu. Küçüklüğümden beri renklerin, çizgilerin dünyasında kaybolmaktan hep çok keyif aldım” diyor.
Kendini “Renkleri duyan, sesleri gören kadın” olarak tanımlayan ressam Neriman Oyman; 40 yıllık sanat yolculuğunu, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün üstlendiği “Bir Yokmuş”la Bitmeyen Masallar” isimli sergisi ile taçlandırmaya hazırlanıyor. Resmin sadece bir ifade biçimi olmadığı, her fırça darbesinin, her renk geçişinin kendisi için yeni bir keşif olduğunu söyleyen Neriman Oyman’ın masalsı dünyasına ait eserler, 26 Kasım–2 Aralık tarihleri arasında Artists & Collectors ev sahipliğinde Tarihî Hüsrev Kethüda Hamamı’nda sanatseverlerle buluşacak.
Resim benim için her zaman bir keşif yolculuğu oldu
Dört çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak doğan Neriman Oyman, “Resme olan tutkum, çocukluk yıllarıma dayanıyor. Çocukken bulduğum her boşlukta, evin her köşesinde resim yaptığımı hatırlıyorum” diyor. “Elimdeki boya kalemi küçülüp bitene kadar çizerdim” diyen Oyman, “Çok küçükken çamurdan bebekler de yapardım kendime. Resim benim için her zaman bir keşif yolculuğu oldu. Küçüklüğümden beri renklerin, çizgilerin dünyasında kaybolmaktan hep çok keyif aldım. Zamanla, resmin sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda iç dünyamı keşfetmenin ve yansıtmanın en güçlü yolu olduğunu fark ettim. Her fırça darbesi, her renk geçişi, benim için bir keşif; bazen çocukluğumun o ilk anına geri dönmek, bazen de tamamen yeni bir dünyaya adım atmak gibi. Bu yüzden, 40 yıl boyunca resim yapmaya devam etmemin arkasındaki en büyük motivasyonum; bu bitmek bilmeyen keşif arzum. Tatlı anıların yanında çok zorluklarda barındıran bir 40 yıl! Evet, sanat yolculuğu çilelidir. Özveri ister. Getirdikleri kadar götürdükleri de olur. Tüm zorluklara rağmen resim yapmaktan hiç vazgeçmeyen bir kadının öyküsü aslında benimkisi. Zaman zaman ihmal edilen hayatlar, bazen değişen öncelikler, birbirine karışan duygular… Kimi zaman ekonomik nedenlerden dolayı tamamlanamayan resimler… Tüm bunlara rağmen sanat beni her zaman bir adım öteye taşıdı. Dünyayı yeniden ve yeniden farklı açılardan görmeye teşvik etti” sözleriyle resme olan tutkusunu anlatıyor.
“Atölyemde kendimle baş başa kaldığımda bütün dış seslere kapımı kapatıp boş tuvalin karşısına geçerim” ifadelerini kullanan Oyman, “Tuvalin karşısına akıl almaz beyazlığın karşısına geçtiğimde orayla bir bağ kurarım. Bir düşünün, o akıl almaz beyazlığın ortasında bir masal yaratacaksınız. İnsana dair masallar, yaşayan üç canlıya dair masallar. İnsan, hayvan ve bitki temaları. Benim temalarım bunlar. Yani doğanın üçüzleri diyebilirim ben bunlara. Buradan yola çıkarım, doğadan beslenirim, hayvandan beslenirim, insandan beslenirim, bir kıpırtıdan bile beslenirim. O yüzden bazen yalnızca renklerle duyarım. Başka sesler karışmaz o renklerin arasına. Bütün zamanların ve uygarlıkların bilgisinden beslenen iç yansımalarım, çalışmalarımda etkisini gösterebilir. Bu etkileşim içerisinde geçmişin izlerini şimdiye dahil ederken geleceğin belirsizliğine yol aldığımı hissederim. Bu benim hem bilinir hem de bilinemez zamanların içinden izdüşümlerimle geçerek yine ve yeni bir doğuşa varma yolculuğumdur. Ben atölyemde susarak çalışırken çok şey söylüyorum aslında. Çok gevezeyim. Fırçamla sürekli dünyadan aldıklarımı resmediyorum” diyor.
Resim benim dilim, sözlerim
Oyman, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün üstlendiği “Bir Yokmuş”la Bitmeyen Masallar isimli sergisi için de yaklaşık bir buçuk yıldır çalıştığını ama yorgun olmadığını söylüyor. Oyman, “40. sanat yılımı kutlayacağım. İçim kıpır kıpır çok heyecanlıyım. Doğaya, insana, yaşama, dünyaya ve evrene dair duygu ve düşüncelerimi; farklı renk ve kombinasyonlarla buluşturup tuvalime yansıttım” diyor. Oyman, Artists&Collectors ile tanışma hikayesini de şu sözlerle paylaşıyor: “Artists&Collectors’un kurucusu Özgür Karaçak bir koleksiyoner aynı zammanda. Biz de ilk bu şekilde tanıştık.
Ben bu toprakların çocuğuyum
- Neriman Oyman, “Sanat çok renklidir, evrensel bir dili vardır ve güçlü bir iletişim aracıdır. Duygu ve düşüncelerimi sanatın diliyle özgürce, daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Renklerinde her birinin bir dili var. Ben hepsini bir araya getirip nasıl bir dil yaratırım, ona çalışıyorum. Renkler; önce yöreseldir, sonra ulusal, ardından evrensel olurlar benim gözümde. Ben, varlığımı insanda bulurum. Varoluşumu anlamlandırdığım coğrafyayı kapsayan ve oradan dünyaya açılan bir pencereden bakarak yansıtırım iç dünyamı. Ben bu toprakların çocuğuyum. Bu topraklarda acı ve sevinç iç içe baktığınızda. Her duygunun zamansız bir renk değeri var bende. Yaşadıklarım, gördüklerim, dinlediklerimden etkilenirim” diyor.