Denizli Servergazi Devlet Hastanesi Kardiyoloji Uz. Dr. Sara Çetin Şanlıalp, kalp krizinin oluşma şekli, risk faktörleri ve korunma yollarını anlattı. Sigara, kolesterol açısından zengin beslenmek, obezite, yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolestrolün kalp krizini tetiklediğini söyleyen Dr. Şanlıalp, pasif içiciliğin de kalp krizine neden olabileceğini ifade etti.
Servergazi Devlet Hastanesi Kardiyoloji Uz. Dr. Sara Çetin Şanlıalp, kalp krizine yönelik bilgiler verdi. Kalp krizinin en önemli belirtisinin göğüste oluşan ağrı olduğunu, bu ağrının 20 dakikadan uzun süren ağırlık ve basınç gibi hissedildiğini anlatan Dr. Şanlıalp, yaşlı hasta, kadınlarda, diyabet hastalarında nefes darlığı, bayılma, bulantı-kusma, halsizlik şeklinde görülebileceğini belirtti. Mide rahatsızlığıyla gelen hastaların kalp krizi geçiriyor olabileceği ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Şanlıalp, şöyle dedi:
"Kalp krizinin en kötü belirtisi ise ritim bozukluğuna bağlı gelişen ani kalp durmasıdır. Vücutta fazla olan kötü kolesterol ve kalsiyumun damarlarda çökmesiyle kolesterol plakları oluşmakta ve bu damarları daraltmaktadır. Eğer plaklar herhangi bir nedenle kırılacak olursa beyaz kan hücrelerinin etkisiyle kalp damarlarını tam tıkayarak yani pıhtı oluşturarak kalp krizine neden olabilir. Bu en kötü kalp krizi şeklidir ve hasta hemen acil servise getirilmelidir. Eğer plaklar damarları zamanla yavaş yavaş daraltıyorsa hasta fiziksel ya da duygusal stres anında sadece göğüs ağrısı çeker. Hastaya bu dönemde teşhis konulursa hiç vakit kaybetmeden hasta tıbbi tedavi ya da anjiyografi ile tedavi edilir."
Sigara içmek, kolesterol bakımından zengin beslenmek, obezite, yüksek tansiyon, diyabet hastalığı ve yüksek kolesterolün kalp krizini tetiklediğini ve bu etmenlere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Şanlıalp, kalp krizinden korunma yollarını, şu şekilde sıraladı:
"Erkeklerde 40 yaşından, kadınlarda ise 50 yaşından sonra ya da menopoz sonrası risk faktörleri taranmalıdır. Sigara içmek kalp damar hastalıkları için güçlü ve bağımsız bir risk faktörüdür. Pasif içicilik de yine risk artırmaktadır. Doymuş yağ asitleri yerine doymamış yağlar tercih edilmeli, günlük tuz alımı 5-6 gram ile kısıtlanmalıdır. İşlenmiş gıdalardan uzak kalınmalı, lifli ve kepekli besinler tüketilmelidir. Günde 200 gr sebze ve meyve tüketilmeli, haftada 2 kez balık yenmelidir."