Kahramanmaraş depremlerinde binlerce bina yıkıldı, on binlercesi hasar aldı. Yaşanan depremler sonrasında haklı olarak oturduğumuz binanın sağlamlığı konusunda şüpheye düştük. Uzmanlara göre böylesi büyük bir acıyı tekrar yaşamamak için bir deprem ülkesinde olduğumuzu kabul edip gerekli önlemleri almalıyız. Burada vatandaşa büyük iş düşüyor. Yaşadığımız yapıların depreme dayanıklı olup olmadığını bilmek, gerekiyorsa önlem almak şart.
Uzmanlara göre 2001 senesinden sonra yapılan binalar deprem riskini daha az taşıyor. Binayı kurtaran üç şey vardır: demir, beton ve zemin. 1996 senesi sonrasında hazır beton ve nervürlü demir kullanımı yaygınlaşıyor İstanbul'da. Ondan önceki bütün binalarda deniz kumu var ve demirler düz. Deniz kumunun taneleri küçük olduğu için tam taşıyıcılık sağlayamıyor. Ve kumun içindeki tuz demirleri çürütüyor. Düz demir demek tehlike demek. Düz demir deprem anında betona tutunamıyor ve kolonun kopması nervürlü demire göre iki kat kolay oluyor. Hazır beton da aynı yıllarda yaygınlaşmaya başlıyor.
Özellikle 1996 öncesi yapılan bütün binalar riskli. Bu risk 2001 sonrası yapılan binalarda yok.
Birinci deprem kuşağında yer alan binalardan özellikle 4 ve 8 katlı arasındaki binalar deprem yüklerine daha çok maruz kalıyorlar ve hasar durumu çok daha büyük oluyor, yıkım ile karşılaşabiliyor. Deprem, 1 ve 2 katlı binalar ile 20 ve üzeri katlı binaları etkilemiyor, daha az etkiliyor.
Binaların her depremden sonra incelenmesi gerekiyor. Özellikle 2018 yılında yürürlüğe giren deprem yönetmeliği çok ciddi şartlar getirdi. Bu tarihten önce yapılmış binalar konusunda daha hassas davranılması gerekiyor.