36. CHP Kurultayı'nda yeterli imzayı toplayamadığı için genel başkanlık yarışına giremeyen İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal, son dönemde "Beştepe'ye çıkan CHP'li" iddialarıyla çalkalanan CHP yönetimine veryansın etti.
Adına ne denilirse denilsin (çete, klik, odak, hareket, grup, konsorsiyum vs), "masalcılar" tarafından ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın bir gerçek apaçık ortadadır: Cumhuriyeti kuran parti, fiziksel ve fikirsel bir işgal altındadır.
Görüldüğü üzere mesele bir "CHP" linin saraya gidip gitmemesinden, bu iddianın ortaya atılış biçimi ve gerçek olup olmamasından, kişilerden daha ötede ve derindedir. Koskoca CHP, ideolojik/düşünsel bir temele dayanmayan bir takım kişi ve grupların sığ çekişmelerine, taht oyunlarına, koltuk kavgalarına, delege kapmacalarına, kurgulu kurultaylara sıkışmış durumda.
Köklü çınar içten içe kemiriliyor. Fikirler değil; kişiler, kişisel hırslar ve beklentiler çarpışmakta. Üstelik hep aynı yüzler ve kişiler, hep aynı bıkkınlık veren boş söylemler, anlamsız ve sonuçsuz kavgalar. Böyle bir ortamda öze dönüş olmaksızın, CHP'nin başına A veya B'nin geçmesinin (geçirilmesinin) yahut mevcut kişi veya kişilerle devam etmesinin (ettirilmesinin) bir önemi, anlamı var mı? Özüne, gerçek kimliğine dönemedikten sonra bir "kahraman" beklemek ve yaratmaya çalışmak, kişilere bağlı bir "değişim", yine zaman yitirmekten, oyalanmaktan öte ne işe yarayacak?
Partinin gerçek sahipleri, Atatürk çizgisindeki yurtsever tabanı/örgütü bir araya gelerek bu gidişata dur demezse, kısır döngüye son vermezse durumun kolay kolay değişmeyeceği de ortada. Oysa Türkiye'nin gerçek kimliğine ve özüne dönecek bir CHP'ye çok ihtiyacı var, ancak fazlaca bekleyecek zamanı da yok. Ya bir yol bulunacak ya da bir yol yapılacak.