Türkiye, ABD’nin baskısına boyun eğip PYD’yi ‘terör örgütü’ olarak tanımlamayan NATO’ya rest çekti, Baltık ülkeleri için hazırlanan güvenlik plânını engelledi. NATO’nun 70. kuruluş yıl dönümünde, 4 Aralık Londra zirvesi öncesi yaşanan bu gelişme, ittifakın geleceğine ilişkin endişeleri arttırdı.
NATO’nun geleceğinin şekilleneceği 4 Aralık’ta Londra’da yapılacak liderler zirvesine kısa süre kala ittifakta‘güvenlik planı’ krizi yaşanıyor. Terörle mücadelede ittifakın desteğini yanında göremeyen Türkiye, ittifaka rest çekti.
Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, NATO'nun biri Rusya'ya karşı Baltık ülkeleri için, biri de güneyden gelen tehditlere karşı Türkiye için iki güvenlik planı NATO Konseyi tarafından onaylandı. Türkiye’ye yönelik tehditlerin içinde YPG/PYD/PKK da terör örgütü olarak yer alınca ABD’nin teknik heyetleri tarafından kabul edilmiş ve NATO Konseyinde onaylanmış plan, Pentagon ve ABD Dışişleri’ne gönderilince ABD itiraz etti. ABD’ye birkaç ülke daha katıldı. Türk yetkililer, ABD'nin itirazını “Belge yayımlandığı zaman YPG/PYD'ye destek verdikleri için ABD hukuki olarak sorumlu olacak” şeklinde değerlendirdi. ABD böylece itirazı ile terör örgütü olarak tanıdığı PKK’yı da sahiplenmiş oldu.
ANKARA'DAN ENGEL
Türkiye planı NATO Konseyi’nin onayına karşın yayınlanmayınca, PKK/PYD-YPG terör örgütleriyle mücadelesinde ittifakı yanında göremeyen Türkiye, önemli bir hamle yaptı. NATO nezdinde görev yapan Türk yetkililer, “Türkiye için hazırlanan plan yayımlanmadıysa ötekine de izin vermeyiz” diyerek Baltık Planı’nın yayınlanmasını engelledi. Konu 20 Kasım'da Brüksel'de yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısında da gündeme gelirken, Türk heyeti toplantıda, “Baltık ülkeleri için hazırlanan raporun yayımlanmasını isteyenlerin Türkiye için de aynı duyarlılığı göstermesini” istedi.
ORTAK DİL ARAYIŞI
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, çözüm için yoğun çaba sarf ettiği bildirildi. Stoltenberg, son Türkiye ziyaretinden önce konunun çözümü için yürüttüğü çalışmalar kapsamında toplantı yapmak isterken, Türk heyeti toplantıya gitmesine rağmen ABD heyeti toplantıya katılmadı. Diplomatik kaynaklar, Stoltenberg'in ortak bir dil bulmaya çalıştığını kaydetti. Terörist örgütü PKK/PYD-YPG olarak değil başka bir formatta tanımlamayı amaçlayan “ortak dil” konusu ise Türkiye’nin yakın markajındaki bir konu. PKK/PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğunu belgeleriyle ittifaka ve tüm üyelere sunan Türkiye’yi ikna etmek için bu terörist örgütü açıkça işaret eden bir tanım bulunması gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri konuya yönelik ortak değerlendirmeler yaparken, Türk yetkililer tekliflere açık olduklarını vurguladılar.
Derinleşen kriz, NATO’nun geleceğinin tartışılacağı Londra’da 3-4 Aralık’ta yapılacak 70. Yıl Dönümü Zirvesi öncesinde gerilimi daha da tırmandırdı.
TÜRKİYE’SİZ OLMAZ
Türkiye’nin PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG’yi NATO tehdit değerlendirmesine dahil etmek üzere yaptığı bu girişim, NATO nezdinde yürütülen çalışmalarla paralel şekilde gündeme getirilmiş oldu. Halen Türkiye, bulunduğu stratejik konum itibariyle NATO üyesi ülkeler için güvenlik, üretim ve risk azaltma sigortası olarak büyük önem taşırken, Türkiye’siz NATO olmayacağını anlayan tüm ülkelerin Amerika’nın itirazı öncesi teklifi onaylamış olması büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.
Baltık planı Rusya’ya karşı
- NATO’nun güvenlik planları NATO Konseyi tarafından onaylanarak iki yılda bir güncelleniyor ve yayımlanıyor. Türkiye’ye güneyden yönelen tehditlere karşı plan ile birlikte Baltık ülkeleri ve Polonya’nın olası bir Rus saldırısına karşı savunulması konusundaki askeri plan da bu yıl 2 yıllığına güncellenecekti. Ancak gelişmeler üzerine güvenlik planları yayınlanamadı. Daha önce 2007 ve 2009’da yayınlanan Baltık ülkeleri güvenlik planı doğrultusunda icra edilen NATO görevlerine Türkiye de destek vermişti. Türkiye, NATO görevi kapsamında Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya hava sahalarını korumak üzere F-16 filoları intikal ettirmişti. Katılımcı ülkeler tarafından bir plan dahilinde bölgede Rusya’ya karşı yapılan hava savunma görevine ise hiçbir ülke gönüllü olarak katılmıyordu. Bu tip görevlerin ülkelere yüklediği maliyetler nedeniyle üye ülkeler bu göreve destek vermek istemiyor.