Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarını her ne pahasına olursun olsun koruyacağını açıklaması ve bu açıklamalarını Yavuz, Fatih, Barbaros gibi sondaj ve araştırma gemilerini bölgeye göndererek kararlılığını göstermesi yeni bir süreç başlattı.
Bölgede kendi başına bir şey yapamayan ve ABD, İsrail, İtalya, Mısır gibi ülkelerle yaptığı ortaklıklar üzerinden Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışan Yunanistan, son dönemlerde tansiyonu daha da yükselten açıklamalar yapıyor. Yunanistan Başbakanı Çipras'ın "Yunan Ordusu hazır bir şekilde bekliyor" açıklaması, gözleri bir kez daha bölgeye çevirdi.
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz ile Yunanistan'ın bu tutumumun 'ne kadar gerçekçi?' olduğu ve Türkiye'nin 'tek bir askerini dahi riske etmeden' atabileceği muhtemel adımları konuştuk.
Yunanistan'ın herhangi bir Türk unsurunu vurması halinde Türkiye'nin de aynı şekilde mütekabiliyet göstereceğini vurgulayan Oğuz, atılabilecek 'cezalandırma' adımlarından da bahsetti.
Oğuz, bu tür 'ceza' adımlarının taktik üstünlük anlamına geleceği, kesinlikle kalıcı stratejik üstünlük sağlamayacağına veya tek başına savaşı kazanmak için yeterli olmayacağına dikkati çekerek, teorik adımları şöyle anlattı:
Tüm bu maddelerin ‘can kaybı’ olmadan, 'mühimmatlarla gerçekleştirilmesi muhtemel adımları' kapsadığına dikkati çeken Oğuz, "Eğer bunların dışında ne olabilir derseniz, o zaman iş gerçek bir savaşa ve dolayısıyla farklı savaş senaryolarına gider" ifadesini kullandı.
Oğuz, Çipras başta olmak üzere Yunanistan'ın yönetiminde bulunan isimlerin son dönemlerde bu tür açıklamaları daha sık yapmasını '7 Temmuz'da gerçekleşecek erken seçimlere' bağlayarak, şöyle devam etti:
"Seçim döneminde oldukları için bu tür söylemleri iç politika malzemesi olarak rahatça ve sık bir şekilde kullanıyorlar. Ancak iş 'gerçek bir savaş' durumuna gelirse kimse böyle rahat konuşamaz. Yunanistan'ın tek başına Türkiye'nin karşısına çıkma lüksü yok. Onlar, kendilerini destekleyeceklerini düşündükleri güçlere güveniyorlar.
Eğer bu tür ilişkileri olmasa Yunanistan bu tür adımları atmaya kolaylıkla karar veremez. Çünkü Kıbrıs adasına sürpriz, ani ve sürekli bir müdahale, lojistik olarak da Yunanistan'ın rahatlıkla altından kalkabileceği bir süreç değil. Benzer savaş kabiliyetleri yok. Kıbrıs bizim ise 'yan kapımız'.
Daha önce 1974'te kimse Yunanistan için sıcak bir çatışmayı göze almayınca tek başlarına kaldılar. Kardak krizinde de ilk anda acil ve sorgusuz bir destek geleceğini hayal ettiler ama bulamayıp hayal kırıklığına uğradılar."