TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi (AYÜ) 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı 2. Dönemi açılış törenine çevrim içi katılarak, konuşma yaptı.
Türkiye'nin, Kazakistan'ın 16 Aralık'ta ilan ettiği bağımsızlığını, birkaç saat içerisinde tanıyarak, bu ülkenin bağımsızlığını ilk tanıyan ülke olduğuna işaret eden Şentop, zaman kaybetmeksizin diplomatik ilişkilerin tesis edildiğini vurguladı.
Şentop, Kazakistan kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in, 1991 yılında imza attığı tarihi kararıyla, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından kısa bir süre önce Türkistan Devlet Üniversitesi olarak temelleri atılan AYÜ'nün, kuruluşundan 30 yıl sonra öğrencileriyle buluşmanın, fevkalade memnuniyet verici olduğunu dile getirdi.
AYÜ'nün, Türkiye ve Kazakistan cumhuriyetlerinin ortak üniversitesi olduğunu anımsatan Şentop, bu üniversitenin misyonunun, Türk Dili konuşan devlet ve topluluklara mensup öğrencileri bir çatı altında eğitmek, hür ve bilimsel düşünce gücüne, çağdaş bilgi ve beceriye, toplumsal sorumluluk duygusuna sahip, insan haklarına saygılı, hoşgörülü, milli ve ahlaki değerlere bağlı, sorgulayan, araştıran, girişimci, tarih ve kimlik şuuruna sahip bireyler yetiştirmek; araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile bilim ve toplum hayatına katkıda bulunmak olduğunu kaydetti.
Mustafa Şentop, AYÜ'nün, uluslararası standartlarda eğitim ortamı, bilimsel ve teknolojik araştırma altyapısı ve hizmet anlayışı ile eğitim ve araştırma faaliyetleri yürüten Türk devlet ve toplulukları arasındaki dostluk ve dayanışmanın sembolü, rekabet gücü yüksek bir üniversite olma hedefinin de bulunduğunu ve bunu büyük ölçüde gerçekleştirdiğini belirtti.
Meclis Başkanı Şentop, Türkiye ile Kazakistan arasındaki ilişkilerin geçmişine bakıldığında en köklü ve uzun ömürlü iş birliği projelerinden birinin Ahmet Yesevilerin ve Abayların mirası olarak kabul edilen bilim ve eğitim alanında bir meşale gibi parlayan AYÜ olduğunu ifade etti.
AYÜ'nün, Hoca Ahmet Yesevi'nin kabrine ev sahipliği yapan, Türk dünyasının manevi merkezlerinden Türkistan'da kurulmuş olmasının çok büyük anlam taşıdığına dikkati çeken Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üniversite'nin, Türkistan'dan Balkanlar'a kadar bütün Müslüman Türk yurtlarını etkilemiş Ahmet Yesevi'nin adını taşıması ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Türkiye ve Kazakistan bu üniversiteyle, manevi yaşamımızı asırlarca etkileyen, kardeşliğimizin temeli olan Türk dilinde yazdığı hikmetlerle dilimizin gelişmesine ve zenginleşmesine büyük katkılar sağlayan, Türk tasavvuf geleneğinin kurucusu Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi'ye ve onun manevi mirasına bir anlamda gönül borcunu ödemektedir."
Ahmet Yesevi'nin, Kur'an-ı Kerim'in anlattığı, Hz. Muhammed'in uyguladığı gerçek İslam'ı, İslam'ın tevhid ve adalet nurunu halka anlatan, bunu cihana yaymak için çalışan sembol bir isim olduğunu vurgulayan Şentop, "İslam'ın esaslarını, güzel ahlakı, tasavvufi adabı basit ve yalın dille anlatmaya gayret gösteren biriydi. Ahmet Yesevi, bu gayreti, hikmetleri ve hayatıyla Orta Asya tasavvufunun en iyi bilinen isimlerindendir." diye konuştu.
TBMM Başkanı Şentop, başta Türkiye ve Kazakistan halkları, geniş anlamda ise Türk dünyasını temsil eden çeşitli halklar arasındaki beşeri temasların artmasını, halkların birbirlerini daha iyi tanımasını, bu sayede aslında ne kadar yakın ve ne kadar benzer olduklarını keşfetmelerini sağlamanın, üniversitenin en temel amaçlarından olduğunu anlattı.
Şentop, "Bunun için birbirimizin konuştuğu dili anlamak ve öğrenmek, söyleyiş farklılıklarını tanımak, telaffuzun arkasında zengin bir ortak kelime hazinemizin bulunduğunu görmek, çok önemlidir. Bu sebeple Türkiye'den buraya öğrenim görmeye gelen her öğrenciye Kazakça öğrenmesini tavsiye ediyoruz. Aynı şekilde üniversitede okuyan öğrencilerin ve akademik personelin Türkiye Türkçesini öğrenmelerini teşvik etmek gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de üniversite bünyesinde Türkçe eğitiminin güçlendirilmesi önem arz etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Üniversitenin adını taşıdığı Ahmet Yesevi Hazretleri'nin, yaşadığı dönemin din ve kültür dili olan Arapça ve Farsça yerine, bilinen en büyük eseri olan ve bugün halen önemini koruyan Divan-ı Hikmet'te yer alan tüm hikmetlerini ilim, aşk ve irfan dili haline getirdiği anadili Türkçe ile söylediğine işaret eden Şentop, "Bugün edebi bir Türkçeden söz edebiliyorsak bunun banisinin Ahmet Yesevi olduğu unutulmamalıdır. Adına izafe edilen Yesevilik yolu, aslında İslam'ın Türkçe yorumudur." dedi.
Mustafa Şentop, Ahmet Yesevi'nin, Divan-ı Hikmet'te Türkçeyi kullanmasını "Hoca Ahmed marifet bahçesine rehberdir/Hakikatleri söyler, açar gönül ilini/Miskin zayıf Hoca Ahmed, yedi ceddine rahmet/Farsçayı bilir amma güzel söyler Türkçeyi." şeklinde kendi deyişine konu ettiğini aktardı.
TBMM Başkanı Şentop, AYÜ'nün 30 yıla yakın sürede eğitim alanında yürüttüğü başarılı çalışmalarla Kazakistan'ın ve Türk dünyasının başlıca üniversiteleri arasına girdiğini memnuniyetle gördüğünü dile getirdi.
Üniversitenin başarısının anahtarlarından birinin de kuruluş anlaşmasıyla güvence altına alınmış özerk ve uluslararası statüsü olduğuna dikkati çeken Şentop, bu özel statünün Kazakistan tarafının da desteğiyle güçlendirilerek sürdürülmesinin önem taşıdığını ifade etti. Mustafa Şentop, şunları kaydetti:
"Üniversitemizin her mecrada daha da ileriye taşınması için Kazak kardeşlerimizle elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, önümüzdeki dönemde de göstereceğiz. Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türkiye-Kazakistan kardeşliğinin ve Türk dünyasının birbiriyle yakınlaşması idealimizin bir abidesi olarak Orta Asya'nın tarihi ilim ve kültür merkezi olan Türkistan şehrinde yükselmektedir.
Türk dünyasının dört bir yanından ve hatta ötesinden gelen öğrenciler arasında eğitim yoluyla kurduğu köprülerle ortak manevi mirasımızı canlı tutarak geleceğe taşımaktadır. Bu konuya verdiğimiz önemin altını çizmek için şimdiye kadar yapılanları takdir ettiğimizi, ancak Üniversitemizin çok daha fazlasını yapma potansiyeli bulunduğunu ve bunu harekete geçirmemiz gerektiğini düşündüğümüzü tekrarlamak isterim. Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üniversitemizi her anlamda güçlü bir şekilde desteklemeyi sürdüreceğiz."
Meclis Başkanı Şentop, öğrencilere hitap ederken, gençliğin insanın en taze, en dinç halini, en heyecanlı günlerini, zihninin en açık olduğu zaman dilimini barındıran; ömrün belki de en dinamik dönemi olarak tanımlanabilecek bahar kadar taze bir dönem olduğunu belirtti.
Gençlerin, akademik gelişimlerini gerçekleştirdiği bu dönemde sosyal ve kültürel çalışmalardan da olabildiğince istifade etmelerinin, geleceklerinde önemli bir yer tutacağına işaret eden Şentop, gençliğin bir bakıma sunduğu imkanların güzelliğini yaşarken, aynı zamanda ihtiyarlık için hazırlanan hazine olduğunu söyledi.
Şentop, gençlikte edinilen becerilerin, öğrenilen bilgiler, dinlenen hikayeler, tanışılan, kalben ve zihnen irtibat kurulan tüm insanların hayat yolunda yoldaş olduğunu dile getirerek, gençlere şöyle seslendi:
"Sizler işte bu güzel çağların bu güzel muhabbetlerin kurulduğu dönemdesiniz. Cenabıhak, her birinizin bahtını güzel, yolunu açık ve aydınlık eylesin. Kendi coğrafyamızın çocuklarının istikbali kadar, sizlerin istikbalini ve Kazakistan ile Türkiye arasında kuracağınız çeşitli alanlardaki bağları çok önemsiyoruz. Siz değerli gençlerimiz, Kazakistan ile Türkiye arasında her alanda kadim ve köklü bağlarımızı sürdürecek, yeni bağlarımızı ise inşa edecek sorumluluğu taşıyorsunuz. Kiminiz eğitim hayatının henüz başında, kiminiz ise tamamlamak üzere. İnşallah yeni başlayan kardeşlerimiz üniversitenin zenginliklerinden faydalanabilir, Türkiye'den Kazakistan'a eğitim görmeye giden kardeşlerimiz ise bizlere Kazakistan'ın ilmi, sosyal ve kültürel zenginliğini taşıyabilir, Türkiye ve Kazakistan arasında bir köprü olabilirler. Bu sorumluluk sizlerle birlikte elbette bizlerin de omuzlarındadır. İnşallah her daim üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için gayret göstereceğiz. Bizler, artık gençliğini gerilerde bırakmış insanlar olarak sizlerin iyilik yolunda her daim yanınızda olmak ve çabalarınızı, yeteneklerinizi, ilgi ve meraklarınızı desteklemek için varız. Sizlerin içinde yaşadığı şartları, içinde bulunduğu dünyayı sizlere bırakan aslında bizim kuşağımızdır."
Mustafa Şentop, akademisyenlere de seslenerek, gençlerin ahlakından, hal ve tavırlarından şikayet etmenin, insanların kendi sorumluluklarını görmezden gelmesi olduğunu belirtti.
Şentop, "Zira genç neslin şartlarını, görgü ve kültürünü bizler oluşturuyoruz. O nedenle ben gençlerimizin yaşadığımız çağın sorunlarından sorumlu tutulmasını doğru bulmuyorum. Dönüp kendimize, 'Biz gençler için ne hazırladık?' diye sormak gerektiğini, genç nesli yetiştiren neslin kendisini hesaba çekmesi gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Akademisyenlerin, öğrencilere yalnızca derslerini anlatmakla değil, onları her daim koruyup kollayıp gözetmekle de yükümlü olduğuna dikkati çeken Şentop, öğrencilerin her birinin farklı şartlardan, ailelerden, kültür ve coğrafyalardan geldiklerini anımsattı. Şentop, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz bu çeşitli, nadide güzelliklere sahip öğrencilerimizin her birinin yeteneklerinin farkına ayrı ayrı varmalıyız. Hepsine aynı şartlardan geliyormuş, aynı şartlara sahipmişçesine davranmak doğru bir usul değil. Elbette öğrencilerimize davranışımız, adaletsizliğe yol açmamalıdır. Ancak öğrencilerimizin hasta olup olmadığını fark etmek, ailesinin yaşadığı sıkıntıları bilmek, belki gözündeki aşk parıltısını fark etmek, heyecanlarını duyabilmek, üzüntü ve kederlerini hissetmek, bu en güzel çağlarını yaşayan kıymetli öğrencilerimizin hayatlarına belki de unutamayacakları bir dokunuş bırakmamızı sağlayacaktır. Bu sebeple bizlere farklı coğrafyalardan, farklı yeteneklerle emanet edilmiş öğrencilerimize nadide bir taşa yaklaşır gibi özenle yaklaşmalıyız."
Mustafa Şentop, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının (YTB) burslarına değinerek, "Türkiye tarafından 1992'den bu yana 5 bin Kazak öğrenciye Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bursu verilmiştir. Geçtiğimiz yıl 155 öğrenci kardeşimize bu burs sağlanmıştır." diye konuştu.
Yunus Emre Kültür Merkezi'nin, Kazakistan'da faaliyetlerine devam ettiğini de dile getiren Şentop, Türk Büyükelçiliği'ne bağlı olarak çalışan bu merkezin ziyaret edilmesini ve çalışmalarının takip edilmesini de istedi.
Şentop, Kazakistan vatandaşlarına Türkiye'de vize muafiyeti uygulandığını anımsatarak, programa katılanları, Türkiye'ye davet etti.
Ahmet Yesevi'nin hikmetli mirasının anlaşılması ve yollarına ışık tutması, hakikatin daha fazla insana ulaşması temennilerini dile getiren Şentop, Ahmet Yesevi'nin "Sözü söyledim, her kim olsa cemale talib/Ca'nı ca'na bağlayıp, damarı damara ekleyip/Garib, yetim, fakirlerin gönlünü okşayıp/Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte. Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen/Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol sen/Mahşer günü dergahına yakın ol sen/Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte." dizelerini okudu.
TBMM Başkanı Şentop, katılımcılara eğitim hayatlarında başarılar diledi.
Mart, Nisan veya en geç Mayıs'ta Kazakistan'da gerçekleştirilmesi planlanan TÜRKPA toplantısına katılacağını bildiren Şentop, son görüşmelerinde Kazakistan Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'e, toplantının, bölgenin tanıtımı amacıyla Türkistan Bölgesi'nde yapılmasını önerdiğini; Nazarbayev'in da bu fikri beğendiğini anlattı. Mustafa Şentop, bu toplantı sırasında AYÜ'yü ziyaret etmeyi istediğini de belirtti.
AYÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Muhittin Şimşek, programa katıldığı için TBMM Başkanı Şentop'a teşekkür etti.
Törenin sonunda AYÜ öğrencileri, hazırladıkları bir video ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop başta olmak üzere tüm Türkiye'ye, kendilerine ve ülkelerine desteklerinden dolayı teşekkürlerini ileterek, Türk halkına selamlarını gönderdi.