Türk edebiyatı tarihinde Baki'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" unvanına sahip olan, şair, yazar ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek vefatının 41. yılında anılıyor. 26 Mayıs 1904'te dünyaya gelen Kısakürek'in çocukluğu, "Terbiyemi borçluyum" dediği, dönemin hakimlerinden büyükbabası Maraşlı Kısakürekzade Mehmet Hilmi Bey'in Çemberlitaş'taki konağında geçti.
"Kaldırımlar" eserini 1928'de yayımlayan şairin bu eseri, okurun hayranlığını kazandı. Abdülhakim Arvasi ile 1934'te tanışan Kısakürek için bu tarih bir milat kabul oldu ve eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlandı. Kısakürek'in "Bir Adam Yaratmak" herkes tarafından büyük ilgi gördü ve kendisinin "Türk Shakespeare'i" olarak anılmasının yolunu da açtı. İlk kez Eylül 1943'te haftalık olarak yayımlanmaya başlanan ve dönemin ünlü isimlerinin yazılarına da yer verilen "Büyük Doğu" dergisinde Necip Fazıl, ana hatlarıyla "İdeolocya Örgüsü" bakış ve fikri ortaya koyar. Kısakürek, 1949'da "Büyük Doğu Cemiyeti"ni kurmasından yaklaşık bir sene sonra, eşi Neslihan Kısakürek ile cezaevine girdi ve aynı yıl yapılan genel seçimlerden sonra af kanunu ile serbest kaldı.
Kısakürek, Büyük Doğu Hareketi'yle geniş kitlelere ulaştı. Almanya'ya 1972'de giden şair, 1973'te oğlu Mehmed ile Büyük Doğu Yayınevi'ni kurdu. Türk Edebiyatı Vakfınca 1980'de "Sultanu'ş Şuara (Şairler Sultanı)" unvanı verilen Necip Fazıl Kısakürek, Baki'den sonra bu unvana sahip ikinci şair olarak tarihe geçti. 25 Mayıs 1983'te vefat eden usta şair, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.