Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, efsane boksör Muhammed Ali'nin cenaze töreni için gittiği ABD dönüşünde kendisini takip eden gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Merhum Muhammed Ali, bizler için de önemli bir şahsiyet. Onun önemini sizler zaten çok iyi biliyorsunuz. Köşe yazarı arkadaşlarımız da bu konuyu zaten yazdılar. Vefat haberi gelince, Muhammed Ali'nin cenazesine bizzat katılmamızın isabetli olacağını düşündük. ABD'nin Kentucky eyaletine bu amaçla geldik. Louisville'de merhum Muhammed Ali'nin cenaze namazını kılarak dini vecibemizi yerine getirmemizin ardından da yurda dönüyoruz. Muhammed Ali, hepimizin hatıralarında önemli olan biri. Hele hele 'Muhammed Ali' ismini de almış olması, Müslümanları birbirine bağlayan bir bağa dönüşmüştü. O bir özgürlük savaşçısıydı. Verdiği mesajlarla, bizlerle bir ortak paydayı paylaşıyordu.
Bizim dünyamızda ayrı bir yeri var. Allah ona rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah. Bir Müslüman olarak dini görevimizi yerine getirdik. Cuma günü yapılacak olan tören, daha ziyade genel bir anma etkinliği biçiminde bir tören olacak denildi. Bunu öğrenince, perşembe günü cenaze namazının kılındığı törene katılmakla maksadın hasıl olduğunu düşündük. O nedenle burada daha fazla kalmadan dönelim istedik.
Bizim buraya gelişimizdeki birinci neden, dini vecibemizi yerine getirmekti. Dini törenden sonra orada yapılacak merasim netleşmemişti. Hatta o programdan önce defin işleminin olup olmayacağı bile belli değildi. Siyasi liderlerin katılımına dair bir şeyden de söz edilmedi. Böyle bir şey olsa kalıp ikili temaslarda da bulunma imkanı olabilirdi. Bu da olmadığı için dönmenin daha isabetli olacağını düşündük. 'Ülkemiz hassas bir dönem içerisinde, orada fazlasıyla yapılacak işlerimiz var' diyerek, dönmeyi tercih ettik.
Sayın Obama görevi devraldığında Türkiye'nin de ilk ziyaret ettiği ülkelerden biri olması, bizleri çok umutlandırmıştı. Hatta salt bir stratejik ortaklık değil, biz bir model ortaklık oluşturalım demiştik. Model ortaklık ile Türkiye-ABD ilişkileri çok farklı bir konuma yükselecek diye düşündük. Ne yazık ki beklentilerimiz tam olarak gerçekleşmedi. Ekonomik alanda hatta geriledik, ileri gidemedik. Dış politikada da beklentiler tam gerçekleşmedi. Örneğin Obama, Ortadoğu'da devraldığı Irak meselesini çözeceğini, oradan tamamen çıkacağını söylemişti. Çıkmaya çıktı ama Afganistan'a geçti. Hakeza söz vermiş olmasına rağmen Guantanamo meselesini çözemedi.
Suriye ve Irak olayında ne yazık ki hep birlikte çok güçlü bir varlık ortaya koyamadık. Kendilerine, “DAİŞ terör örgütüne karşı ortak mücadelede biz varız, ne gerekiyorsa biz yaparız. Yeter ki PYD ile YPG ile iş yapmayın” dedik. “İşte onlar DAİŞ'e karşı savaşıyor” falan diyorlar. PYD/YPG'nin DAİŞ'e karşı savaşmasının sebebi orada yarın yeni bir yapılanmanın olmasını sağlamaktır. Onlara yaptıkları silah yardımlarının yarısını DAİŞ'e kaptırıyorlar. Bir bakıyorsunuz Amerikan askerlerinin kollarında YPG amblemleri; tutmuşlar onlarla gayet samimi fotoğraflar veriyorlar. Tüm bunlar benim ülkemde tabiatıyla ABD'ye karşı ciddi bir infiale neden oluyor. Bütün ikazlarımıza uyarılarımıza rağmen de bahsettiğim durum hala devam ediyor. Bu durumlar bizleri tabii ki üzüyor.
Sayın Obama demokratların seçim kampanyasında Clinton'u destekleyeceğini açıkladı. Bizler ABD halkının tercihine saygı duyarız. İnanıyorum ki ABD halkı, kendileri için, kendi ülkeleri için en isabetli en hayırlı tercihi yapacaktır.
Obama'dan tabii ki çok daha kararlı bir duruş bekledim, bekliyorum. Şu anda onu engelleyen ABD'de seçimlerin yaklaşmış olması mıdır bilemiyorum. Ama devlet politikalarında devamlık esas olmalıdır. Kaldı ki ABD'de bir başkan iki dönem görevde kalabiliyor. Obama da ikinci döneminin sonunda artık. Dolayısıyla atılması gereken adımları, kararlı bir şekilde atabilir aslında. Sizin NATO'da ortağınız Türkiye şu anda Suriye'de sınır tehdidi ile karşı karşıya. O tehdidin içinde rol alanlar sizden güç alırlarsa, Türkiye olarak bu durum bizleri tabii ki ciddi manada üzer.
Bu zat bu safhaya gelmeden önce de benzer açıklamaları yapmak suretiyle, terör örgütünün arkasında olduğu siyasi partiyle adeta eş hareket eder duruma girmişti. Eş hareket eder duruma girmesinden sonra, birçok yerde bazı eylemlerin olması bana göre bir başlangıç değil, bir sonuçtur, bir neticedir. Fatih'teki olay, bana gelen bilgilere göre, şehitlerimizin oradaki yakınlarının tavrı. Tabii ki gönlümüz böyle bir şeyi her halükarda arzu etmez, istemez. Keşke öyle bir şey olmamış olsaydı. Keşke yani orada böyle bir boş kovanın konması yaşanmasaydı. Yapılanı tasvip etmek mümkün değil. Fakat tabii ki siyasetçi de, nerede ne konuşacağını gayet iyi bilmeli. Yani siz, hele hele böyle şehitlerimizin arka arkaya geldiği bir dönemde, toplumun hassasiyetlerini göz ardı ederseniz, bu toplum size tepki verir. Toplumu tahrik etmemek lazım. Siyasilere düşen de budur. Fakat orada, bir gün önce yapılan açıklamalar, şehit yakınlarını tahrik etmiş olmalı. Televizyondaki açıklamaları ben de dinledim. 'Biz PKK'lı mahkumları da ziyaret ederiz, DHKP-C'li mahkumları da ziyaret ederiz'den kastedilenin, cezaevleri ile ilgili insan hakları komisyonu üyelerinin ziyareti olduğu iyi belirtilse, ifade yumuşatılmış olurdu. Ama parti olarak ziyaret ederiz ifadesini kullandığınız zaman olay tamamen provoke edildi. İfade provoke edildi.
Benim üzüldüğüm konulardan biri de Rusya'nın Suriye'deki görüntüsüdür. Sayın Putin ile bizim aramızdaki hukuk ikili ilişkileri çok ileri bir noktaya taşıdı. Türkiye-Rusya ilişkileri bizim iktidarımızda en güçlü dönemini yaşadı. Ama bu denli güçlenmiş olan ikili ilişkiler, malum olaydan sonra neredeyse kopma noktasına geldi. Koptu demek istemiyorum, çünkü ben ikili ilişkilerin halen toparlanacağı ümidini taşıyorum. Çünkü ben ve Putin, ikili ilişkileri gerçekten çok ileri bir noktaya taşımıştık. Rusya ile olan ticaret hacmimiz Amerika ile olan ticaret hacmimizden daha fazlaydı. Hedefimiz 100 milyar dolara ulaşmaktı. Biz ABD ile dahi böyle bir hedef koyamadık. Böylesine güçlü olan ilişkilerin bugünkü duruma gelmesi üzücü. Temenni ederim ki ilişkilerimiz kısa zamanda toparlanır, yine o eski günlerimize çok daha güçlü bir şekilde döneriz.
.
Şu anda DDK bu konuda benim adıma tam yetki ile gerekli çalışmaları yürütüyor. Aynı şekilde başbakanlıkta da bir ekip var. Onlar da yoğun şekilde çalışıyor. Ahmet Bey'in döneminde de talimatı verilmişti bunun. Şu anda aynı şekilde Binali Yıldırım Bey döneminde de kararlı bir şekilde bu işin üstüne gidiliyor. Geçenlerde salt buna yönelik bakanlar kurulu toplantısında da, bütün bakan arkadaşlara bu konuda bir çağrı yaptığını da yine bizzat kendisinden dinledim. Bu arada MİT'in de çok yoğun bir çalışması var. MİT'in yaptığı çalışmalarla, ilişkiler ağı da çözülüyor, çözülecek. Bunlar çözülünce bir çok şey de ortaya çıkacak. Kayyum atamalarından ciddi neticeler alınıyor. Tabi yargıdaki gelişmeler aynı kararlılıkla devam ediyor. Son olarak biliyorsunuz MGK'da bunların bir terör örgütü olduğuna ilişkin bir tavsiye kararı alındı. Bunu hükümetimize bildirdik. Hükümetimiz de bunu aynı şekilde bu kararı çıkartarak bu strateji belgesi olarak yayınlanacak. Strateji belgesi olarak yayınlandıktan sonra da yargının eli güçlenecek, mücadelenin yasal zemini daha da güçlenmiş olacak.
Terör şu tarihte biter veya şöyle bir şey olursa orada biter diyebilmek tabii ki mümkün değil. Terör ancak minimize edilebilir. Terör örgütlerinin birlikte hareket etmeye başlamaları, artık son kozlarını oynadıklarının göstergesi olarak yorumluyorum.
Operasyonlar sırasında ortaya çıkan bazı gerçeklikler oluyor. Yasal düzenleme de ortaya çıkan ihtiyaçlara istinaden yapılıyor. Amaç, askerimizin de polisimizin de köy korucumuzun da kendilerini çok daha güvende hissetmelerini sağlamak. Onları güçlü kılmamız lazım ki mücadeleyi çok daha güvenle yapsınlar. Terörle mücadele konusundaki en önemli gelişmelerden biri, asker, polis ve köy korucularımızın adeta etle tırnak gibi artık birbirleriyle tam bir dayanışma ve işbirliği içinde olmaları. Geçmişte bu konuda sıkıntılar vardı.
Biz sadece endişeden hareketle, gerekli yasal düzenlemeleri yapmayacak olursak, bölücü terör örgütünü daha da güçlendiririz. Onlar mücadele verirken hayatlarını ortaya koyuyorlar. Endişelerden söz edenler, halihazırdaki durumlara ne diyorlar peki? Adam tutuyor, teröristin adını parka veriyor. Bu vatanda, devletin işleyişine ters hareket edenler, bedelini de öderler.
Midyat aslında çok milli, yerli ve muhafazakar bir yerdir. Bu tür tepkilerin, oralarda terör örgütünün varsa alt yapısını, Allah'ın izniyle silip süpürebileceğine inanıyorum. Şimdi biliyorsunuz, amonyum nitrat satışı artık yasaklandı. Amonyum nitratın satışı yasaklandı. Tarım Bakanlığı alternatif çalışma yürütüyor. Bu çalışma, çiftçilerin talebine olumlu cevap vermeye yardımcı olacak.
Fırsat buldukça milli takımımızı takip etmek, izlemek isteriz. Aslında o maça gitmek de istiyordum. Ama maalesef şartlar el vermedi. Temenni ederim ki, milli takımımız iyi bir başlangıç yapar. Milli takımımızın moralinin şu anda iyi olduğunu görüyorum. Fatih Hocamızla beraber, yaş ortalaması genç dinamik bir takımımız var. Son hazırlık maçlarında falan çok gol kaçıran ama neticeyi lehine çevirmeyi başaran bir milli takımımız var. Temenni ediyorum inşallah bu şampiyonada netice almayı başarırlar. Hırvatistan maçında da önemli olan, galibiyetle üç puanı kapmaktır. Millilerimiz, İspanya ve Çek Cumhuriyeti ile yapılacak maçları da, inşallah puanlamada lehlerine çevirirlerse, turu atlama imkanını yakalamış olurlar. Doğrusu biz kendilerine güveniyoruz. Ekibimize Allah'tan muvaffakiyetler diliyorum. Bu arada Cüneyt Çakır da hakem olarak orada yer alacak. Hatta final hakemleri için de ismi geçiyor. Ona da ayrıca başarılar diliyoruz.