Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, MIKTA'nın 10. Parlamento Başkanları Toplantısı'na katılmak üzere Meksika'ya ve ardından resmi ziyaret için Küba'ya yaptığı ziyaretlerin dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kurtulmuş, Filistin'e destek verdiği için okuldan uzaklaştırılan üniversite öğrencileri ve akademisyenlerle ilgili konunun daha güçlü bir şekilde gündeme gelmesi için neler yapılacağının sorulması üzerine, Mardin Artuklu Üniversitesince düzenlenen Uluslararası Akademik Sempozyum'da bu konuda çağrıda bulunduğunu ve bu çağrısını tekrarladığını söyledi.
Türkiye'nin, dünyanın dört bir tarafında zor durumda kalan öğretim üyelerine hep kucak açmış bir ülke olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Atatürk zamanında, Almanya'da Nazilerin zulmünden kaçan Yahudi bilim adamları Türkiye'ye gelmiştir ve Türkiye'de bilimsel hayatın gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Dünyanın dört bir tarafında şu anda siyonizmin baskılarıyla işini bırakmak zorunda kalan öğretim üyelerinin, akademisyenlerin tamamına çağrıda bulunuyoruz. Dünya üniversitelerinde Siyonist baskılar yüzünden işinden atılan insanlara Türkiye üniversitelerinin kapıları açıktır" diye konuştu.
Amerika'da ve başka ülkelerdeki üniversiteler ile meydanlarda Filistin gösterileri olduğunun anımsatılması ve "Türkiye'deki üniversitelerde kitlesel bir eylem yok. Bunu aynı zamanda bir akademisyen olarak nasıl değerlendirirsiniz?" diye sorulması üzerine Kurtulmuş, "Ben bir akademisyen olarak bana yapılan ilk teklifi değerlendirdim ve Mardin Artuklu Üniversitesinin sempozyumuna katıldım. Orada çok sayıda yabancı bilim adamıyla da bir arada olduk, dayanışmayı ortaya koyduk. Gazze meselesine duyarlılık konusunda, halkla hükümetin mutabık olduğu ender ülkelerden biri Türkiye'dir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hükümetin ve kendilerinin Gazze konusundaki duyarlılığının, halkın duyarlılığı ile birebir aynı olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Çok büyük gösteriler Türkiye'de de oldu, büyük mitingler oldu. Dolayısıyla her platformda destekler sürdürüyor. Mühim olan bunun istikrarlı bir şekilde sürdürülmesidir. Filistin davasında yeni bir dönemin başladığına inanıyorum. İki gelişme bu kanaate sahip olmamda çok önemli. Birincisi, Batılı ülkelerdeki üniversitelerde yapılan gösteriler, hatta ondan önce hükümetlerinin 'Sakın sokağa çıkmayın' diye tehdit etmesine rağmen büyük kalabalıkların gerçekleştirdiği kitlesel gösterilerdir. İnsaf ve vicdan sahibi insanlar dini, dili, rengi, siyasi fikri ne olursa olsun artık bir araya geliyor. Bu tasarlanamayacak bir şeydir. Bu kadar büyük bir katliamın sonunda, soykırımın sonunda insanlık vicdanı harekete geçmiş ve 'insanlık cephesi' kurulmuştur. Bu kadar güçlü bir insanlık cephesinin kurulması, bütün insanlığın yüz akıdır.
İkincisi ise şu an yaşadığımız için anlamadığımız ancak ileride çok daha net anlaşılacak olan şey, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanı'na başvurusudur. Sorgulanamaz, yargılanamaz, hesap sorulamaz, toz kondurulamaz İsrail hükümetine toz kondurulmuştur. Güney Afrika'yı da bir kere daha tebrik ediyorum. Çok büyük, tarihi bir iş yaptılar. Bundan sonra çok yoğun bir mücadele sürecek. İsrail ve destekçileri her türlü baskıyı ortaya koyacaklar. Sonuçta hükümetler ne yaparsa yapsın halkın vicdanı var, halkın sesi var; bu ses her yerde çok güçlü bir şekilde gündeme gelecek."