Gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında çember her geçen gün daralıyor. Suudi Arabistan'ın olayı 'itiraf' edeceği ve 'ekip içindeki bazı kişilere yıkacağı' iddiası beraberinde bazı soru işaretlerini de getirdi. Hatırlanacağı üzere Türkiye'de, 1991 yılında Beyoğlu'ndaki Irak Büyükelçiği'nden açılan ateş sonucu hayatını kaybedenlerle ilgili de benzer bir süreç yaşanmıştı. Yenisafak.com, herhangi bir itirafta suçluların hangi ülkede yargılanacağı sorusuna cevap aradı.
Suudi Arabistan'ın Levent'teki İstanbul Başkonsolosluk binasına girdikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı soruşturmasında Türk ve Suudi yetkililer dün ilk kez ortak arama çalışmalarını başlattı.
UV ışınlarıyla oldukça derinlemesine yapılan araştırmalarda Türk heyetin, konsolosluk binasının farklı noktalarında Kaşıkçı'nın öldürüldüğüne dair kanıtlar bulduğu uluslararası medyada yer aldı.
Suudi Arabistan cephesinden, dünyanın en büyük haber kuruluşlarına 'sızdırılan' haberlerde ise, sürecin bir 'itiraf' ile yeni bir boyut kazanacağı ve "Sorgulamak için Kaşıkçı ile konuşan ekibimizin acemice davranışları nedeniyle Kaşıkçı hayatını kaybetti" tezinin ortaya atılacağı kaydedildi.
"İstanbul'daki Irak Konsolosluğu'nda da benzer bir olay yaşanmıştı"
Türkiye, daha önce de başka bir ülkenin İstanbul'daki konsolosluk binasında gelişen olaylar ve ölümle neticelenen bir sürece şahitlik etmişti.
Altınköprü’de 102 Türkmen’in katledilmesini protesto etmek isteyen Türkmenler, 5 Nisan 1991'de İstanbul Beyoğlu'ndaki Irak Konsolosluk Binasına yürümüş, burada göstericilerden bazıları konsolosluk binası taş atmıştı.
Göstericilerin bu davranışa konsolosluk binası içerisinden otomatik silahla ateş açılarak cevap verilmiş, olaylarda Nejdet Bakkaloğlu ve Yılmaz Hacı Sait hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi yaralanmıştı.
Polisler ablukaya almıştı
- Olayın hemen ardından konsolosluk binasını adeta ablukaya alan güvenlik güçleri, binaya giriş ve çıkışları kapatmış, Dışişleri Bakanlığı hemen adımlar atmıştı. Bakanlık, otomatik silahı kullanan kişinin kimliğini Iraklı mevkidaşlarıyla paylaşmış ve şahsın Türk güvenlik güçlerine teslim edilmesini istemişti.
'İçeriye gireceğiz' mesajı
Günlerce devam eden olayda Iraklı yetkililerin konsolosluk çalışanını teslim etmemesi üzerine, Türk Dışişleri'nin Irak'a 'Gerekirse girip alacağız' mesajı o gün karşılık bulmuş ve Irak hükümeti, 25 Nisan 1991 tarihinde Türk polisinin binaya girebileceğini açıklıyordu.
Türk polisi, Ayad Faik Taha adındaki konsolosluk görevlisini gözaltına alıp dışarı çıkarmış, olayda kullanılan kalaşnikof da teslim alınmıştı.
İdam cezasına çarptırıldı Irak'a teslim edildi
- 10 Mart 1992'de yargılandığı Türk mahkemelerince 'idam' cezasına çarptırılan Faik Taha, 'tahrik' indirimi nedeniyle 30 yıl hapis cezası almış, 8 ay Türkiye'de hapis yattıktan sonra özel bir anlaşmayla Irak'a teslim edilmişti.
Kaşıkçı olayının faillerini kim yargılayacak?
Türkiye, aradan geçen 27 yılın ardından yeniden bir konsolosluk binasında yaşanan ve büyük ölçüde ölümle sonuçlanan bir olayla karşı karşıya.
Yenisafak.com'un sorularını yanıtlayan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran, söz konusu suçla ilgili yasaların açık olduğunu anlattı.
Konsolosluk içi olması bir şeyi değiştirmez
Prof. Dr. Kuran, suçun konsolosluk binasında olmasının bir şey değiştirmeyeceği vurgusunda bulunarak, "Suç eğer orada işlendiyse her halükarda gözaltı işlemleri Türk polisi tarafından yapılacaktır. Polis gözaltı işlemlerini yaptıktan sonra savcılık devreye girer. Eğer dava açılmasına karar verilirse, söz konusu kişiler Türk yargısı tarafından yargılanmaya başlar. Söz konusu kişilerin cezası TCK'ya göre belirlenir" ifadesini kullandı.
"Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki anlaşmaya göre iadeleri gündeme gelir"
Türkiye'nin de Suudi Arabistan'ın da 'suçluların iadesine yönelik' uluslararası anlaşmada imzası olduğunu hatırlatan Kuran, şöyle devam etti:
- "Türkiye, Arabistan'ın böyle bir itirafta bulunması durumunda mutlaka bu kişileri yargılayacak ve öyle kolayca iade etmeyecektir. Uluslararası hukukun getirdiklerinin yanı sıra uluslararası siyasi sürecin de bazı yansımaları olabilir. Örneğin Türkiye ile Arabistan özel bir ikili anlaşma yoluna gidebilir ve bu yolla suçluların Suudi Arabistan'a iadesinin yolu açılabilir. Ancak böyle bir durumda mutlaka Türkiye'nin talepleri yerine getirilecektir. Türk tarafının da Suudi tarafından bazı talepleri olur ve iki ülke anlaşırsa süreç iade yönünde gelişebilir."