Suudi asıllı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki başkonsolosluk binasında kaybolmasını değerlendiren uzmanlar, Türkiye'nin süreci dört dörtlük yönettiğini vurguladı. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran, konsolosluğun aranması ve Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed al Otaibi'ye olası bir sorgulama süreçlerini anlattı. Kuran'a göre Türkiye çok ciddi bir cinayet deliline ulaşırsa Suudi Başkonsolosu ve orada çalışan memurları gözaltına alabilir.
İstanbul'daki Başkonsolosluk binasına girdikten sonra ortadan kaybolan ve 10 gündür kendisinden haber alınmayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında Türkiye'nin tutumunu değerlendiren uzmanlar, sürecin gayet profesyonel bir şekilde yürütüldüğünü vurguladı.
Marmara Üniversitesi Kamu Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran, yenisafak.com'a yaptığı açıklamada "Konsolosluk binası aranabilir mi? Başkonsolosun resmi konutuna polisler girebilir mi ve gerekli görülmesi halinde Başkonsolos hakkında soruşturma ve gözaltı kararı alınabilir mi?" sorularını yanıtladı.
"Şuana kadar diplomasi ve hukuk alanında hatasız gidiyoruz"
- Olayın ortaya çıktığı ilk andan itibaren Dışişleri Bakanlığı ve güvenlik kurumlarının son derece soğukkanlı bir şekilde süreci yönettiğini anlatan Kuran, "Hem içeride hem de uluslararası medyada bu denli dezonformasyona yönelik haberlere rağmen tamamen somut deliller üzerine kurulu bir stratejisi var Türkiye'nin. Ve bu stratejiyle şuana kadar bizi diplomasi ve hukuk alanında hatasız gidiyoruz" dedi.
"Dışişleri'nin izin beklemesi oldukça doğru"
Büyükelçilikler ve konsolosluklar ile burada çalışanların durumlarına ilişkin yapılan Viyana Sözleşmesi'nde hem Türkiye'nin hem de Suudi Arabistan'ın taraf olduğuna dikkati çeken Kuran, şöyle devam etti:
"Sözleşmeye imza atan bir ülke olarak 'cinayet şüphesi var, içeri giriyoruz' diyemezsiniz. Bu noktada çok ciddi delillerinizin olması lazım. Çünkü uluslararası sözleşmede misafir eden ülkelerin bir yabancı misyon alanına girmesi yasaklanmış. Ancak misafir ülkeden izin alınması şartı koşulmuş.
- Dışişleri Bakanlığı da bu gerekçeyle geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan'dan konsolosluk binasında inceleme talep etti ve yanıtını bekliyor. Eğer izin gelmeden bir müdahale olursa bu Türkiye'yi uluslararası zeminde oldukça zorda bırakır. O nedenle Türkiye elinde çok somut bilgiler olmadan bu yönde bir adım atmayacaktır.
Eğer izin gelirse İstanbul Başsavcılığı oldukça geniş bir soruşturma başlatacaktır ve süreç farklı bir şekilde ilerleyecektir.
"Somut delillere ulaşılırsa 41. madde devreye girer ve gerekirse konsolos gözaltına alınır"
Bu gibi durumlarda ancak cinayet vakası varsa gözaltı, soruşturma ve kovuşturma gibi adımlara geçilebileceği bilgisini veren Kuran, böyle bir durumda sözleşmenin 41. maddesinin devreye gireceğinin altını çizdi.
41. maddenin devreye girmesi halinde Başkonsolos ve konsolosluk çalışanlarıyla ilgili farklı bir süreç başlayabileceğine vurgu yapan Kuran, şöyle devam etti:
Eğer böyle bir süreç başlarsa Türk kolluk kuvvetleri, sadece bina dışında değil, konsolosluk ve resmi konutta da gözaltı işlemi yapabilir. 1963 tarihli Viyana Konsolosluk İlişkileri Hakkında Sözleşme'nin 41. maddesi Türkiye'ye bu hakkı veriyor."
Tüm görüşmelerini iptal etti, 3 gün boyunca resmi konuttan çıkmadı
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed al Otaibi, Kaşıkçı olayının ilk anından bugüne gündemde olan bir isim.
Emniyet ve MİT'in takip ettiği araçlardan birinin Başkonsolosluğa çok yakın bir mesafede oturan Otabi'nin evinde saatler kalması ve başkonsolosun 3 gün boyunca resmi konutundan dışarı çıkmaması dikkatlerden kaçmamıştı.
Olayın hemen ertesi günü uluslararası bir haber ajansına Başkonsolosluğun kapılarını açan Otabi, Kaşıkçı'nın orada olmadığını dolap kapaklarını açıp göstererek ispat etmeye çalışması dünya medyasında alay konusu olmuştu.