İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "21. yüzyılın gelişmiş medeniyetleri ne yazık ki Orta Doğu'da istikrarsızlığa ve teröre senaristlik ve rejisörlük yapmaktadır" dedi.
Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde bir otelde düzenlenen "Suriye Görev Gücü Değerlendirme Çalıştayı"nda Suriye'de görev yapan İçişleri Bakanlığı personeliyle bir araya gelen Soylu, programın açılışında değerlendirmelerde bulundu. Soylu, 20. yüzyıldan 21. yüzyıl perspektifine bakıldığında daha özgürlükçü, serbest, dünyanın sınırlarının ortadan kalktığı, demokratik, katılımcı, çoğulcu, silahsız, ülkelerin birbirlerine ellerini uzattığı, ulaşılamayan noktalara ulaşıldığı, suyun, eğitimin, adaletin olmadığı noktalara bütün dünyanın yardım etmeye çalıştığı, bilginin paylaşıldığı bir dünya beklendiğini söyledi.
Tarihin milletlere, ülkelere, komşulara, coğrafyalara sorumluluklar verdiğini belirten Soylu, şöyle devam etti:
"21. yüzyılda ayakta kalabilmek için bu adımları atmak şarttır"
Türkiye'de 2015'in son ayları ile 2016'da yaşanan terör saldırıları ve can kayıplarına değinen Soylu, şöyle konuştu:
"10 Ekim 2015'te 100, 17 Şubat 2016'da 29, 13 Mart 2016'da 36, 12 Mayıs 2016'da 16, 28 Haziran 2016'da 46, 20 Ağustos 2016'da 57, 10 Aralık 2016'da 46, 31 Aralık 2016'da 39 kişi. Sadece 14 ay içinde ve sadece 8 adet olan bu saldırılardaki kayıplar, toplam 369 kişi ve bunların hiçbiri, fiilen 3'e bölünmüş Irak'ta, 9 yıldır iç savaş yaşayan Suriye'de veya 20 yıldır terörle anılan Afganistan'da yaşanmamıştır. Bunların hepsi, bizim ülkemizde yaşandı. Bunların hepsinin yurt dışı destekli ve kurulumlu, DEAŞ ve PKK gibi küresel terör örgütlerinin işidir. Ana eylem sahaları, yaşam alanları Orta Doğu'dur ve bunlara çizilen ana hedef, bunlara verilen talimat, bu bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır.
21. yüzyılın gelişmiş medeniyetleri ne yazık ki Orta Doğu'da istikrarsızlığa ve teröre senaristlik ve rejisörlük yapmaktadır. Elbette ki bu analizin küresel güçlerle ilgili boyutu, keza Türkiye'nin 15 Temmuz öncesi yaşadığı güvenlik süreci, 15 Temmuz'da yaşadığımız elim hadise, bunun yanı sıra maruz kaldığımız göç baskısı, çok sayıda analize konu olmuştur. Burada odaklanmamız gereken konu, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekatlarının, bu gelişim süreci içinde bizim için neyi ifade ettiğini doğru tarif edebilmektir.
15 Temmuz sonrasında, bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesi ve yönetimiyle uyguladığımız yeni güvenlik konseptimiz, gerçekleştirdiğimiz bu üç harekat ve bu harekatlar doğrultusunda bölgede izlediğimiz ilkeli siyaset, DEAŞ-PKK ve bunların uzantılarına karşı kurduğumuz saha baskısı, içerde terörle mücadelemiz, güvenliğimizin esas itibarıyla sınırlarımızın ötesinde başladığını net şekilde ortaya koymuştur.
- Bunu 'Türkiye'nin orada ne işi var?' diye düşünenlere anlatıyorum. Libya'ya gidiyoruz, 'Libya'da ne işin var? Suriye'de ne işin var? Doğu Akdeniz'de ne işin var? Irak'ta ne işin var?' Keşke bir işimiz olmasaydı ama vekalet savaşına ciro ettikleri, güvenlik sömürgeciliğiyle yönetmeye çalıştıkları 21. yüzyılda ayakta kalabilmek için bu adımları atmak, şarttır."
"Terörü kaynağında yok etmek" prensibiyle hem terörün tasfiye edildiğini hem de o bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin elinden alındığını, bölgede güvenli bir şekilde yaşam alanı tesis edildiğini aktaran Soylu, sınır ötesinde bunu sağlamaya çalıştıklarını vurguladı.
"Dünyadaki terör örgütlerinin dizaynına bakmak isteyen, gözünü okyanus ötesine çevirsin"
Terör örgütleriyle petrol pazarlığı yapılan bir dünyada hayatın normalleşmesi için çalıştıklarını dile getiren Soylu, şunları kaydetti:
"Amerika eliyle PKK/PYD, Rakka'ya girdiği zaman oradaki DEAŞ'lılar ne oldu? Bu sorunun cevabını dünyada bir tane aklı başına adam versin. Ne oldu onlara? Onlar nereye ve nasıl gittiler? Dünyadaki terör örgütlerinin dizaynına bakmak isteyen, gözünü okyanus ötesine çevirsin. Avrupa, yumuşaktır, sadece siyasetin zihni tahkimatını yapmakla görevlendirilmiştir. Bir de kendi milli gelirlerinden kazandıklarını okyanus ötesinin talimatıyla istikrarsızlaştırılmak istenen bölgelere para aktarmakla mükelleftir. Görevi de bununla sınırlıdır."
Soylu, Türkiye'nin yaptığı işin insanlık ve dünya adına kutlu bir iş olduğuna dikkati çekerek "Bugün birçok bela ve musibetlerden Allah bizi kurtarıyorsa Türkiye'nin hiçbir ön şart aramadan, hiçbir hesabilik içinde olmadan, sadece dininin kendine emrettiği, geleneğinin, göreneğinin kendisine buyurduğu ve anasından, babasından, atasından öğrendiklerini hiç sulandırmadan ortaya koymasındandır." ifadelerini kullandı.
Soylu, Suriye'de görevli personelin, istikrarsızlaştırılmak istenen bir bölgeyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin verdiği alan çerçevesinde istikrara kavuşturmak için ellerinden geleni ortaya koyduklarını vurguladı.
Personelin bir dünya savaşının en acımasız noktasında, o acımasızlıkla karşı karşıya kalan masum insanlara el uzattığına dikkati çeken Soylu, şöyle devam etti:
"Yerinden yurdundan edilmiş, yaşlı, çoluk çocuk hepsine el uzatıyorsunuz. Allah bizi böyle bir imtihanda yanlış yapma tercihine yöneltmedi. Bunun için de şükretmek lazım. Komşularımıza sırtımızı döndürmedi. 'Neme lazım' demedik. 'Bize ne' demedik. Diyenler var da... Belki de gelecek nesillerimize bırakabileceğimiz, en önemli asalet mirasını, insanlık mirasını bugünkü nesiller geleceğe bırakmaktadır. Büyük zorluklardan ve sınavlardan geçiyoruz, doğru ama sınıfta kalmadık. Açık ve net. Türkiye'nin güvenliği için Suriye ve Irak'ta hayatın tam normalleşmesi şarttır. Suriye'de DEAŞ'ın boşalttığı bütün yerler, bugün YPG'nin elinde. Burada bir devlet otoritesinden söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla en azından sınırımıza yakın yerlerde normal hayat düzenini tesis etmek durumundayız.
Bizim, o bölgenin hiçbir varlığına ihtiyacımız yoktur, ne petrolüne ne de başka bir doğal zenginliğine. Bizim oralarla bir hayat ve kültür bütünlüğümüz var. İnanç, tarih ve akrabalık ilişkilerimiz var. Dolayısıyla orada yapılanlara hem güvenlik hem de kültürel açıdan bigane kalamayız. Birilerinin oradaki demografiyi değiştirmesine hatta kendilerine yakın olmayan Kürt aşiretleri bile sürmesine göz yumamayız. Terörle mücadelenin başarısı için de bu şarttır, insanlık onurunu yeniden ayağa kaldırmak için de bu şarttır. Silahı ve parası Batı'dan, elemanı, eğitimi, eylemi sınırın altından gelmektedir. Bu tabloya seyirci kalamayız veya sadece içeride operasyon yaparak bunu sıfırlamamız mümkün değildir."
Soylu, terör örgütlerinin, Türkiye'nin üç operasyonla huzur getirdiği bölgelerde sadece fiziki yıkım değil aynı zamanda toplumsal ve kurumsal hafızayı yok etmeye çalıştığını dile getirdi.
Bu bölgelerde ilk tahrip edilen binaların tapu kayıtlarının tutulduğu yerler olmasının tesadüf olamayacağına dikkati çeken Soylu, "Aynı şekilde göç ve terör nedeniyle eğitimsiz hatta ailesiz kalan milyonlarca çocuk ve genç var. İdlib merkez ve kırsalında savaş öncesi 1,5 milyon insan yaşıyordu. Savaş süresince de yaklaşık 3,8 milyon kişi İdlib'e sığındı. 1 Aralık 2019'dan bugüne kadar da 1 milyondan fazla kişi İdlib'i terk etmeye mecbur kaldı. Bunların yüzde 81'i kadın ve çocuklardır. Öyleyse hem ülkemizin terör tehdidine karşı güvenliğini tesis etmek hem ülkemize yönelik göç baskısını azaltmak hem de bu insani trajediyi önlemek için hayatın normalleşmesi adına bazı adımları hep birlikte atmak durumundayız." diye konuştu.
"20 bin ev, ekim ayının sonunda İdlib'de tamamlanacak"
Avrupa'nın Suriye'de ev yapmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a önceden söz verdiğini hatırlatan Soylu, şunları söyledi:
"Hala kendi ülkelerinde bunun için çırpınıyorlar ama samimiyetleri yok. Eylül ayının sonu diye bahsetmiştik ama 20 bin ev, ekim ayının sonunda İdlib'de tamamlanacak. 18 binine de aileler çoluk çocuk geçtiler ve oturdular. Bunu Avrupa'dan ve Amerika'dan gelen parayla yapmış değiliz. Bu milletin yardımları ve destekleriyle oldu. Allah razı olsun. Bu ülkedeki sivil toplum örgütleriyle, orada sizin ortaya koyduğunuz gayretle, burada Sayın Cumhurbaşkanımızın yönettiği, yönlendirdiği kampanyalarla hem de çok da fazla Türkiye'ye yaymadan oradaki insanlara el uzatılıyor. Sadece ev yapılmıyor, binlerce tır gıda, giyecek ve sağlık malzemesi gönderiliyor. Bu nereden geliyor? Anadolu'nun derinliklerinden geliyor, başka bir yerden değil. Anadolu'nun ahlakından geliyor. Anadolu'nun bu meseleye sahip çıkma gücünden, kudretinden ve asaletinden geliyor. Komşusunun aç yatmasını kendine sorumluluk bilen bir inancın bize yüklediği bir anlayıştan geliyor. 'İnanlar kardeştir' diyen, kardeşliğimizi bize doğduğumuz, kulağımıza ezan ve kametin okunduğu ilk andan itibaren öğreten medeniyetimizden geliyor. Bu kadar açık ve net. Avrupa'nın bunu bilebilme şansı yoktur. Bu insanlığı anlayabilme kabiliyeti yoktur. Ondan bir şey beklemek de beyhudedir. Onun için iş milletin başına düşmüştür. Hem terörden arındıracağız hem istikrarsızlıktan normalleşmeye döndüreceğiz hem ekonomik altyapısının tahkim edilmesini, yeniden kurulmasını sağlayacağız hem de geleceğe birlikte kürek çekeceğiz. Bu kadar sorumluluğu elbette ki taşıyabiliriz. Bu kanarya bu sorumluluğu, bu yükü taşır."
"414 bin 61 Suriyeli kardeşimiz gönüllü olarak yaşadığı yere geri döndü"
Bakan Soylu, Barış Pınarı, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı alanlarında 15 mülki idare amiri, 1776 jandarma, 1087 emniyet personeli olmak üzere toplam 2 bin 878 milli danışmanın Suriye Görev Gücü kapsamında çalıştığını belirterek, "Barış Pınarı, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatlarımızla oluşturulan güvenlik sayesinde bugüne kadar ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyelilerden 414 bin 61 Suriyeli kardeşimiz gönüllü olarak yaşadığı yere geri döndü." bilgisini paylaştı.
Operasyonların akabinde, o bölgelerde hayatın normalleşmesi ve istikrarın kalıcılığı için çalışmalara devam edildiğini aktaran Soylu, şöyle konuştu:
"Bu kapsamda 139 kilometre yol yapıldı ve 61 kilometre yol yapımına da devam edilmektedir. Barış Pınarı Harekatı'nın yapıldığı bölgenin haricinde, 600 okulun onarımı tamamlandı. Hastaneler yapıyoruz, sağlık ocakları açıyoruz ve var olan hastaneleri onarıyoruz. Keza, seralar kuruyoruz. Sulamayla ilgili sorunlar çözülüyor ve bu sayede, bölgedeki tarımsal faaliyet yeniden canlanıyor. Hayvancılığı da geliştirmek için bölgedeki veteriner hekimlere 2 haftalık eğitim verildi. 1 milyon 122 bin 380 büyük ve küçükbaş hayvana aşı yapıldı. 3 bin 200 kutu zirai ilaç dağıtımını da yine bu kapsamda gerçekleştirdik. Cinderes merkezli Zeytin Dalı Ziraat Odasındaki kayıtlı üretici sayısı bugün itibarıyla 24 bin 278'e yükseldi. Zeytin Dalı Harekat Bölgesi'nde, Hatay Valiliğimizce, kısa adı ZESKİ olan 'Zeytin Dalı Su ve Kanalizasyon İdaresi' kuruldu, yaklaşık 2 yıldır faaliyette. Bölge elektriksizdi, öncelikle Cinderes ve Afrin'den başlanarak elektrik temin edildi."
"PKK ile DEAŞ ikiz kardeş gibi gelir elde ediyorlardı"
Bölgede 2 yıl öncesine kadar yerel elektrik şirketlerinin mazotla elektrik üretip dağıttığını dile getiren Soylu, "Buradaki mazottan da PKK gelir elde ediyordu. Hatta sadece PKK değil ondan önce DEAŞ da gelir elde ediyordu. Aslen PKK ile DEAŞ ikiz kardeş gibi gelir elde ediyorlardı. Birisi bir tarafa kadar getiriyor para alıyor, ötekisi öteki tarafa geçiriyor para alıyor birlikte gelir elde ediyordu. Avrupa ve Amerika da bize üç maymunu oynuyor, maymuna bak diyordu. Bunun farkındayız. Bizim hat temin etmemizle Türkiye'nin yatırım yapmasıyla örgütün bu geliri de kesilmiş oldu." dedi.
Soylu, 100 yataklı Afrin ilçe hastanesini o bölgede hızlıca faaliyete aldıklarını ve buna yenilerini ekleme çalışmalarının devam ettiğini vurgulayarak, "Yani sadece güvenlik konseptinde, buradaki arkadaşlarımızın sorumluluk alanında değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğitimden sağlığa kadar, elektrikten tarıma ve imara kadar birçok meselenin altına elini sokmuş, bundan imtina etmeyen, bunu kendine dert edinmiş bir anlayışı orada sürdürüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Güvenlik konusunda her türlü teknolojik imkanı kullanıyoruz"
Bölgede yaşayanların ilk zamanlar sadece güvenlik beklentisi içinde olduğunu dile getiren Soylu, şu anda normal şekilde ticari ve ekonomik faaliyet beklentisi içine de girdiklerini ve bunu karşıladıklarını aktardı. Soylu, şunları kaydetti:
"Türkiye’nin büyüklüğünü tartışanlara, Türkiye’nin büyüklüğünü ve geleceğini siyasetine meze yapanlara sesleniyorum: Kafanızı biraz o bölgeye çevirin de bakın. Bakın bakalım sizin ülkeniz Fransa gibi sömürücü müdür? Her yerde yere vurmaya çalıştığınız bu ülkeniz Amerika’nın gittiği yerlerde petrol, silah ve sömürme hesabı mı yapıyor? Tam 20 yıldır Amerika Afganistan'da işgalcidir. Hangi birini yaptı? Hala insanlar sokaklara çıkamıyor, hala su, adalet, eğitim yok. Hala korku var, hala milyonlarca insan göç ediyor. Seçim yapsanız ne olacak yapmasanız ne olacak. Geçmiş dönemlerde yapılan denizlerden karalara korsanlıkla işgal hareketlerini bugün vekalet savaşlarıyla yapıldığını tarih yazıyor.
Güvenlik konusunda da her türlü teknolojik imkanı kullanıyoruz. Kamera sistemleri kurduk, menfez taraması yapıyoruz. Menfezlerin fotoğraflarını çekip değişimleri inceliyoruz ve olası eylemlerin önüne geçmeye çalışıyoruz. Yol kontrolleri, trafik denetimleri yapılıyor. Ayrıca yerel meclisleri ve yerel güvenlik birimlerini kuvvetlendirmeye de gayret ediyoruz. Yerel güvenlik teşkilatlarında bölgenin kadınları da görev alabiliyor. 2019 şubat ayında Afrin Sanayi ve Ticaret Odası kuruldu. Herkese oranın kendi usulüne ve yöntemine göre kimlik dağıtılıyor. Silahların ruhsata bağlanması, araç tescilleri gibi çalışmaların tamamı, bu bölgelerde hayatın hızlıca normalleşmesi için attığımız idari adımlardır. Oxford Üniversitesi, Amerika’daki anlı şanlı üniversiteler ders vermek istiyorlarsa burada Türkiye'nin ne yaptığına baksın? Nasıl bir süreç yürüttüğüne baksın."
"Bu insanlık gelecek nesillerimize yeter"
Bu adımlara devam edilip ileriye taşınmasının ve bu yapılanların, orada yaşayan insanlar tarafından sahiplenilmesinin temin edilmesi beklentisi içinde olduklarını ifade eden Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye, devlet tecrübesi çok yüksek bir ülkedir ve bu hafıza, sizlerde vücut bulmaktadır. Dolayısıyla sizlerin gayreti ve becerisi, bu noktada kilit bir rol oynamaktadır. İşte bu toplantının hedefi, oradaki çalışmaları daha ileriye taşımanın ve oluşturduğumuz istikrarı kalıcı hale getirmenin yollarını aramaktır. Ben bu noktada, hem gayretleriniz hem de katkılarınız için çok teşekkür ediyorum. Ben bu noktada özellikle her birinize, gayretlerinize, katkılarınıza, fedakarlıklarınıza, adanmışlıklarınıza, çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki İçişleri Bakanlığı sorumluluğu alanında bulunan görevlerle ilgili yapacağımız, yaptığımız değerlendirmeler, ortaya koyduğumuz çalışmalar bundan sonra bir ahengin elde ettiğimiz tecrübe ve birikimin sahaya hep birlikte yansımasının tercümesi olacaktır. Buna olan inancım tamdır. Çünkü bugüne kadar dünyada görülmeyen hem bir yönetim anlayışını hem de bir insanlığı gerçekleştirdiniz. Dünyanın hiçbir müzesine sığmayacak bir insanlık resmidir. Yalandan oluşturulmuş tarihler değil, 21. yüzyılda bugün sıcağı sıcağına yaşanan bir insanlık resmidir. Bu şeref bize yeter. Bu onur bize yeter. Bu insanlık bize yeter. Bu insanlık gelecek nesillerimize yeter. Allah bize fırsat verdi, zenginlik bizi şımartmadı. Beraber, şurada hemen yanı başımızda Çanakkale'de, bu coğrafyanın başı derde düştüğü her yerde bizimle omuz omuza olan o insanları yalnız bıraktırmadı. Günü sadece bugün zannedenler yanılmaktadırlar, yanılacaktırlar. Gün, sadece bugün değildir. Bugün dündür, bugün yarındır, bugün evveldir, bugün ahirdir. Eğer bu bilinirse, yapacağımız işi Allah mazhar eder. Bunu hiç unutmayalım. Çalıştayımızın hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum."
Üç gün sürecek çalıştayın açılışına, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, Hatay Valisi Rahmi Doğan, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Gaziantep Valisi Davut Gül, Kilis Valisi Recep Soytürk, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürü Şefik Aygöl, İller İdaresi Genel Müdürü Kürşat Kırbıyık, Göç İdaresi Genel Müdürü Savaş Ünlü ile diğer ilgililer katıldı.