Terör devleti İsrail’in Gazze’deki soykırımı bazı Batı ülkelerinin desteğiyle devam ederken, katliamları durdurmak için birçok ülke diplomatik temaslarda bulunuyor. Gazze’deki katliamların durması için Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi nezdindeki girişimler ise ABD’nin vetolarına takılmış durumda. Filistin’in İngiltere’deki Misyonunun Başkanı Büyükelçi Hüsam Zomlot ise Batı ülkelerinin İsrail’e desteğine karşın, Arap ve Müslüman dünyasının da işgalci güce karşı Filistin yanlısı tutumlarının eyleme geçmesi gerektiğini söyledi.
En az 75 yıldır devam eden bir halk mücadelesini görmeliler. İşgali, sömürgeciliği, kuşatmayı ve apartheid’i sona erdirmek için ulusal özgürlük hakları için mücadele eden bütün bir ulusu görmeliler. Bir halkın hak ve eşitlik mücadelesini diğer tüm uluslar gibi. Resme biraz geniş açıdan bakıp şunu gerçekten anlamalılar; bu her milletin, her halkın, her insanın üstleneceği, destekleyeceği ve olumlu anlamda sonuçlanmasını isteyeceği bir mücadeledir. Genellikle durumu bağlamın dışına çıkarıyorlar, bağlamdan çıkıyorlar. Yaklaşımları daha çok anlık görüntüye odaklanıyor, ana akım Batı medyasını kastediyorum. Sanki tarih belli bir noktada başlıyormuş gibi bir görüntü ve genellikle seçtikleri nokta İsraillilerin zarar gördüğü nokta oluyor. Ama Filistinliler zarar gördüğünde, rakamlar çok daha çarpıcı olduğunda ve baskı çok daha uzun sürdüğünde bunlara asla odaklanmıyorlar. İşte bu yüzden son birkaç haftadır ana akım medyaya meydan okumak ve onların mantığını ve sorularını reddetmek zorunda kaldık ki bu sorular çoğu zaman yönlendirici ve tuzaklı sorulardı.
BBC Birleşik Krallık’taki, ABD’deki ve dünya çapındaki diğer tüm ana akım medya, aslında olayları tarihsel, siyasi ve hukuki bir bağlama yerleştirmeden, yalnızca belirli bir olaya tekrar tekrar odaklanmayı direterek yanlış bir noktadan başladılar. İsrail’i işgal edenin Filistinliler olduğu izlenimini yaratıyorlar. Yani tam tersi değil, şiddet uygulayanın Filistin halkı olduğu ve İsrail’in meşru müdafaa hakkına sahip olduğu izlenimini yaratıyorlar. Ancak bazen medya İsrail’in ileri giderek meşru müdafaa hakkını abarttığını kabul edebiliyor. İsrail için her zaman savunma, ancak bizimle ilgili olduğunda, sadece şiddet söz konusu. Bu adil değil, doğru değil, insaflı değil çünkü tüm bu şiddetin anası, tüm bu şiddetin kökü işgaldir. İşgal en şiddetli eylemdir çünkü işgal, askeri işgal, insanları kimliklerinden, topraklarından, haklarından, özgürlüklerinden, hareket etme özgürlüğünden, çalışma özgürlüğünden, sevme özgürlüğünden ve istediği kişiyle evlenme özgürlüğünden yoksun bırakıyor.
Açıkcası, bu avukatların meselesi ama avukatlar ve kanunlar çok açık. Soykırım iki unsuru gerektirir birincisi eylemdir, bir topluluğu, bir grubu kısmen veya tamamen öldürme, katletme ve yok etme eylemidir. İkincisi ise niyettir bunu yapmaya niyetin vardır ve bence, Başbakan Netanyahu ve en üst düzeydeki İsrailli yetkililerin son 8 haftadır söylediklerini takip ettiyseniz bunların hepsinin soykırım söylemi olduğunu görürsünüz. Hepsinin her erkeği, kadını ve çocuğu, her hayvanı, her deveyi ve eşeği vs. öldürmek zorunda olduklarını anlatan İncil’deki bir hikaye olan Amalek’ten alıntı yapan İsrail Başbakanı’ndan tutun da hayvanlarla savaştıklarını, bu nedenle elektriği, suyu, ilacı ve her şeyi keseceklerini söyleyen İsrail savunma bakanına kadar Gazze’ye nükleer bomba atılmasını isteyen diğer bakana kadar liste uzayıp gider.
Filistinli olduğumu biliyorsun ve birçok Filistin bölgesinde yaşadım ama Gazzeliyim. Ben Gazze’de doğdum, dolayısıyla ailemin çoğu Gazzeli ve aynı zamanda İngiltere’deki Filistin misyonundaki ekibim, büyükelçiliğin en az yarısı Gazze’den. Açıkçası kişisel kısım çok zordu çünkü işimizi yaparken aynı zamanda mesajı da iletmemiz gerekiyordu. Ülkemizi, halkımızı hükümetle, parlamentoyla, partilerle, medyayla ve ne varsa, insanlarla, halkla, gösterilerle temsil etmek açısından diplomat olmamız gerekiyor. Ayrıca kendi ailelerimiz için de endişelenmek zorundaydık ve ben de dahil olmak üzere birçok ekip arkadaşımız aile üyelerini kaybettiler. Dolayısıyla en zor kısım Gazze ve Batı Şeria’daki halkımızın yaşadığı acı, üzüntü ve endişeydi.
Bu çok büyük bir trajedi ve suç ve bu artık Filistin halkına karşı bir suç değil, uluslararası sisteme karşı, Birleşmiş Milletler’e karşı bir suç. İsrail sadece uluslararası hukuku ihlal etmiyor, İsrail uluslararası hukuku bombalıyor, uluslararası kurumları bombalıyor, Birleşmiş Milletler’i bombalıyor, ve işte bu nedenle, daha birkaç gün önce BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in eşi benzeri görülmemiş tarihi bir şekilde 99. maddeyi devreye soktuğunu gördük. Çünkü Bay Guterres, artık yalnızca Filistinlilerin hayatlarını kurtarmakla kalmayıp, kendisini de kurtarması gerektiğini ve uluslararası sistemi de kurtarması gerektiğini biliyor.
Biliyorsunuz, İsrail bazı Batılı hükümetlerden siyasi, mali ve askeri destek alıyor. Arap ve Müslüman dünyasından çok iyi niyet ve sözlü destek alıyoruz. Böyle bir dengesizlik durumu yaşayamayız. Açıklamalardan daha fazlasına ihtiyacımız var. Tabii açıklamalara minnet duyuyoruz, ortak bir duruş sergilenmesine minnet duyuyoruz. Arap ve Müslüman dünyası arasında Riyad’da gerçekleşen zirveyi gördünüz. Ortak bir duruş vardı ama bu ortak duruşun eyleme ihtiyacı var. İsrail’in yasa dışı hareketlerinin ve suçlarının sonuçları olduğunu anlamasını sağlayacak eylemler, Filistin halkını koruyacak ve bize kendimizi koruma ve hayatta kalma araçlarını sağlayacak. Dolayısıyla bu, kelimelerden çok daha fazlasını gerektirir.