Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Milletin beklentilerine cevap verecek, Türkiye'yi daha güçlü kılacak yasama faaliyetlerini uzlaşı temelli bir yaklaşımla yürüttüklerini dile getiren Erdoğan, bu süreçte diğer partilerden gelen her türlü müspet katkıyı benimsediklerini söyledi.
27'nci Dönem 3. Yasama Yılı'na oldukça yoğun bir gündemle başladıklarına işaret eden Erdoğan, ilk iş olarak Mehmetçiklerin yurt dışında bulunmalarını bir yıl daha uzatan iki ayrı asker gönderme tezkeresinin büyük bir ittifakla kabul edildiğini anımsattı.
Ardından kamuoyunda, "Yargı Reformu" olarak bilinen reform paketlerinden ilkinin çalışmalarına başladıklarını hatırlatan Erdoğan, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tüm siyasi partiler ve milletvekillerinin katkılarıyla yasalaştığını anlattı.
Erdoğan, ithalatçı ve ihracatçıların mali yüklerini azaltacak düzenlemeleri içeren Gümrük Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerinin de tamamlandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
"Bunların yanında çok sayıda uluslararası sözleşme Genel Kurul'da görüşüldü. Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi'nin aldığı sözde soykırım kararını kınayan Türkiye Millet Meclisi Başkanlık Tezkeresi, HDP hariç tüm partilerin ortak katılımıyla kabul edildi. Su ürünlerinin sürdürülebilir yönetimini sağlayan, balıkçılığı ve balıkçılık kaynaklarımızı koruyan biyoçeşitliliği muhafaza eden, kaçak avcılığın önüne geçen önemli bir düzenleme yasalaştı. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'ndaki ödeme alanına ilişkin yetkilerin Merkez Bankası'na devredilmesinin önü açıldı. Bu amaçla meslek mensuplarının birbirleriyle ve ödeme hizmeti kullanıcılarıyla ilişkilerini düzenleyecek olan Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği kurulmuş oldu."
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta Genel Kurul'a gelen Dijital Hizmet Vergisi ile ilgili kanun teklifi görüşmelerinin devam ettiğini belirterek, "Teklif, bilgi teknolojisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak, dijital hizmet sunan çok uluslu şirketlerin vergilendirilebilmelerini sağlıyor. Bu teklif ayrıca vergide adalet, vergi rekabeti, basitlik, etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde mükelleflerin vergi sistemine gönüllü uyumunu gözeten düzenlemeler içeriyor" ifadelerini kullandı.
Gece geç saatlere kadar yoğun mesai harcayarak, yasama faaliyetlerinde bulunan milletvekillerine şahsı ve Türk milleti adına teşekkür eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Bütçenin Genel Kurul görüşmeleri 9 Aralık'ta başlayacak, 20 Aralık'a kadar sürecek. Görüşmeler tatil günleri dahil, her gün saat 11.00'de başlayacak ve çalışmalar programın bitimine kadar devam edecek. Her bakanımız kendi bütçesinin görüşüldüğü günlerde ekibi ile birlikte tam mesai Meclis'te bulunacak. Milletvekili arkadaşlarımızın büyük gayret ve fedakarlıkla yürüttüğü Meclis çalışmaları bizim için hayati öneme sahiptir."
Yeni yönetim sistemindeki güçler ayrılığının keskinleştirilmesinin, yasamanın, dolayısıyla milletvekillerinin üzerindeki yükü artırdığına işaret eden Erdoğan, kanun teklifi hazırlamanın ve bu teklifleri tüm sayfalarıyla takip ederek yasalaştırma sorumluluğunun artık tamamen milletvekillerine ait olduğuna dikkati çekti.
Genel Merkez'de ve Cumhurbaşkanlığı'nda bu konuda çalışma yürüten birimler olsa da asıl işin milletvekillerine düştüğünü kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Grup yönetimimizin ve Meclis idaresinin de bu konuda sizlere gereken desteği sağladığına inanıyorum. Kanun tekliflerinin en mükemmel şekilde hazırlanması ve yasalaştırılması süreçlerinde milletvekillerimizden çok daha fazla gayret bekliyoruz. Meclis aşamasındaki çalışmaları ne kadar verimli yürütürsek, yürütme tarafında o kadar etkin hareket etme imkanına kavuşuruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde milletvekillerinin seçim bölgelerini kesinlikle ihmal etmemeleri gerektiğini de vurguladı.
"AK Parti grubundaki her bir arkadaşımın bu iki ağır vazifeyi hakkıyla yerine getirebilecek kapasiteye, dirayete ve beceriye sahip olduğuna yürekten inanıyorum." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bundan böyle kesinlikle her milletvekilimiz kendi seçim bölgesini ihmal etmemeli. Bölgesine gidecek ve bölgesinde sadece her zamanki uğrak yerlerine değil, bölgesinin tüm ilçelerine, mahalle veya köylerine kadar gidip, oralardaki vatandaşlarımızın hal ve hatırını soracak, muhtarlarla görüşmeleri yapacak ve ondan sonra da bize ulaşması gerekenleri bize ulaştıracak. Bakan yardımcılarımıza ulaştırılması gerekenleri de bakan yardımcılarımıza ulaştırmak suretiyle bu çalışmalarımızı çok daha zinde olarak yürüteceğiz. Yani AK Parti milletvekili olmak demek, sadece salı, çarşamba, perşembe Ankara'ya gelmek değil, Ankara'daki çalışmaları takip edip, ondan sonra da bunu kendi il ve ilçeleriyle sağlıklı bir şekilde koordine etmektedir."
Erdoğan, Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı olarak tüm milletvekillerinin daima yanlarında olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, gayretleri ve fedakarlıkları için her birine ayrı ayrı teşekkürlerini iletti.
'Son ziyaretimiz bu bakımdan oldukça faydalı geçmiştir'
ABD Başkanı Trump'ın davetine icabeten ABD'de çalışma ziyareti gerçekleştirdiğini anımsatan Erdoğan, "Başkan Trump ile dar kapsamlı ve heyetlerimizin katılıyla oldukça verimli toplantılar yaptık. Türkiye-Amerika ilişkilerinin oldukça zor bir dönemden geçtiği, takdir edersiniz ki sır değil. Amacımız bu zor dönemi her iki ülke için de en makul, kabul edilebilir ve sürdürülebilir şekilde yöneterek geride bırakmaktır" ifadelerini kullandı.
Gerek bölgedeki, gerek dünyadaki gelişmelerin Türkiye ve Amerika'nın çok daha yakın ve birbirlerini destekleyici ilişkiler içinde olmasını gerektirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Aramızdaki sorun alanlarının pek çoğu küçük pürüzlerden ibarettir. Bu sıkıntılar, Amerika'daki ülkemiz karşıtı çevrelerin köpürtmesiyle suni olarak büyütülmüş ve ilişkilerimize zarar verecek boyuta taşınmıştır. İki ülke arasındaki ilişkileri bozmaya yönelik çabaların gerçek mahiyetini en iyi gören de Sayın Trump'tır. Bunun için sistemin ve siyasetin tüm baskılarına rağmen Türkiye-Amerika ilişkilerinin belirli bir seviyenin altına düşmemesi konusunda inisiyatif kullanmaktadır.
Biz de aynı anlayışla, yüzümüzü geleceğe çevirerek, kronik sorunları derinleştirmek yerine iş birliği yapabileceğimiz alanlara odaklanıyoruz. Son ziyaretimiz bu bakımdan oldukça faydalı geçmiştir. Yaptığımız görüşmelerde aramızdaki birçok meseleye kökten bir çözüm getiremedik ama bu meselelerin ilişkilerimizi esir almasına da izin vermediğimizi tüm dünyaya gösterdik. Öncelikle 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha karşılıklı teyit etti. Bu konuda gümrük vergilerinin düşürülmesinden tercihli ticaret anlaşmasına kadar kısa sürede katedebileceğimiz çok mesafe bulunuyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bununla ilgili gerekli adımları atacağız.
"Patriot alma talebimizi de tekrarladık"
S-400 meselesinin sorunların kilit noktası haline getirilmeye çalışıldığını bildiren Erdoğan, "
S-400 meselesinde görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız vasıtasıyla çözüm yolları aranması konusunda da mutabık kaldık. Sayın Trump'a, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi alma noktasına nasıl geldiğini bir kez daha ifade ettim. Zaten kendisi de bu konuda bize hak veriyor. Ülkemizin artık bu savunma sisteminden vazgeçmesinin söz konusu olamayacağını, çözümün bu gerçek ışığında bulunması gerektiğini söyledik
" diye konuştu.
NATO'nun kendi savunma konsepti açısından herhangi bir mani teşkil etmediğini açıkladığı S-400 konusunda kopartılan fırtınanın başka amaçlara matuf olduğunu da Trump'a anlattığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu husustaki aşırı ısrarın Türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik tecavüz anlamına geleceğinin de altını çizdik. Amerika'dan Patriot Sistemi alma talebimizi de tekrarladık. F-35 uçaklarıyla ilgili ülkemize yapılan haksızlığı tekrar dile getirdik. Türkiye'nin F-35'in proje ve üretim ortağı olduğunu belirttik. Zira F-35'te Türkiye malum müşteri değil, ortaktır. Bu projede taahhüt ettiğimiz 2,1 milyar doların 1,4 dolarını ödediğimizi tekrar hatırlattık. Şayet F-35 meselesindeki mevcut uzlaşmaz tavır sürerse Türkiye orta vadeli ihtiyaçlarını karşılamak için başka arayışlara girmek zorunda kalacağını da ayrıca söyledik."
Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen sözde Ermeni soykırımı kararının tarihi gerçeklere aykırı ve haksız olduğunu belgeleriyle ortaya koyduklarını bildiren Erdoğan, "Nitekim görüşmemizin ardından Ermeni iddialarının Senato gündemine getirilmesiyle ilgili teşebbüsler bildiginiz gibi akamete uğratılmıştır, bloke edilmiştir. Diğer meselelerde de zaman içinde küçük de olsa ilerlemeler kaydedilmesini umuyoruz" ifadelerini kullandı.
"Türkiye, Suriye'de DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren ülke"
Başkan Trump'la ilgili Amerika'da hala devam eden azil sürecine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları bildirdi:
"Amerika'da halen süren azil süreci ve yaklaşık 1 yıl sonra yapılacak seçimlerin Başkan Trump'ı temkinli hareket etmeye yönelttiği de açıktır. İnşallah bu süreç bittiğinde ilişkilerimiz o gün gelene kadar meseleyi suhuletle sürdüreceğiz. Suriye meselesi, Amerika ziyaretimizin en önemli başlıklarından biriydi. Türkiye'nin Suriye'de DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren ülke olduğunu her fırsatta tekrarlıyoruz. Sadece Fırat Kalkanı Harekatı'nda 3 binin üzerinde DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdik. Diğer operasyonlarımızla bu rakam 4 binin üzerine çıkıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki cezaevlerinde bin 200'den fazla, Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki yerlerdeki cezaevlerinde 310'dan fazla, geri gönderme merkezlerinde ise binden fazla DEAŞ'lı bulunduğunu bildirdi.
Erdoğan, Amerika tarafından düzenlenen bir operasyonla öldürülen DEAŞ teröristbaşı Ebubekir El Bağdadi'nin eşi, kız kardeşi ve diğer fertlerinden oluşan çok sayıda kişinin yakalandığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bu kişilerden çok değerli istihbari bilgiler elde edildi. Buna karşılık, PKK/YPG, Suriye'deki cezaevlerinde ve kamplarda bulunan binlerce DEAŞ'lıyı şantaj malzemesi olarak kullanarak serbest bıraktı. Kim bunlar? Hani ortaklar vardı ya YPG/PYD, ortak davranıyorlardı ya, işte bunlar şimdi o DEAŞ'lıları serbest bıraktılar. Amerikalı muhataplarımıza bunları da anlattık. DEAŞ'a karşı sahada bir başka terör örgütüne ihtiyaçları olmadığını, Türkiye'nin bu mücadeleyi yürütebilecek imkana ve kararlılığa sahip bulunduğunu da söyledik, söylüyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunlara rağmen ABD'deki bir kesimin Suriye'de bölücü terör örgütünü destekleme ve güçlendirme yönünde çaba gösterdiğinin anlaşıldığına işaret ederek, "Türkiye'nin başarıyla sürdürdüğü Barış Pınarı Harekatı, bu projeyi önemli ölçüde akamete uğrattı. Ülkemize yönelik öfkenin gerisindeki sebeplerden biri de bu büyük oyunu bozmuş olmamızdır.
Barış Pınarı Harekatı'nda kontrol altına aldığımız yerleşim yeri sayısı 600'ü aşarken etkisiz hale getirdiğimiz terörist sayısı bin 200'e yaklaştı.
Hem Amerika'nın hem de Rusya'nın vardığımız mutabakatlara uygun şekilde belirlediğimiz bölgeleri teröristlerden tamamen arındıramadığı açıkça ortadadır" değerlendirmesinde bulundu.
Harekat alanı sınırları dışında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu mensuplarına yönelik neredeyse her gün saldırı düzenlendiğine, sivillere yönelik bombalı eylemlerin gerçekleştirildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Saldırıların tamamının müsebbibi PKK/YPG terör örgütüdür. Türkiye'nin yürüttüğü harekata şiddetle karşı çıkıp bize akıl, mantık dışı ithamlar yürütülenlerin hiçbiri bu insanlık dışı saldırılara ses çıkarmadı. Bölücü terör örgütünü DEAŞ'a karşı savaşan bir yapı gibi göstermek için çırpınanlar, bugün aynı örgütün sivil katliamlarını örtmeye çalışıyor. Terör örgütünün mevzi haline getirdiği okul, cami, hastane, kilise gibi yerleri görüntüleriyle dünya kamuoyunun dikkatine getirmemize rağmen kimse dönüp de bunlara bakmıyor. Çünkü mesele ne Türkiye'nin yaptıkları veya yapmadıklarıdır, ne de terör örgütünün gerçekte nasıl bir eli kanlı katiller sürüsü olduğudur. İşte bakıyorsunuz, ne diyorlar? Mazlum Kobani... Ne Mazlum Kobani'si? Böyle birisi yok, bu biliyorsunuz Ferhat Abdi. Bu adam bizim ülkemizde yüzlerce insanın öldürülmesinin başını çekmiş olan bir katildir, bir terör örgütünün başıdır. Bunu biz defaatle Amerika tarafında da anlattık, Rusya tarafına da anlattık. Bütün bunlara rağmen en sonunda Amerika'da Sayın Trump'a, Senatörlere video kaydından da bunları kendilerine anlattım. Görüntülü olarak kendilerine bunları orada da kendilerine gösterdim. Tabii bu onları ciddi mana da etkiledi. Bunu anlatmaya devam edeceğiz."
'Biz Kürt kardeşlerimize değil, terör örgütü olan PKK'ya, PYD'ye, YPG'ye karşıyız'
Erdoğan, "Dünyanın dört bir yanında, zira öyle bir yere bu işi bulaştırıyorlar ki, bizim Kürtlere karşı olduğumuzu anlatıyorlar. Parlamentodaki HDP gibi. Arkasında PKK terör örgütünün olduğu HDP gibi. Biz de dedik ki lütfen bunu birbirine karıştırmayın. Biz Kürt kardeşlerimize değil, terör örgütü olan PKK'ya, PYD'ye, YPG'ye karşıyız. Sizin bu ifadeleriniz Kürt kardeşlerimize saygısızlıktır. Lütfen bunu yapmayın. Bunu onlara söyledik" ifadesine yer verdi.
Bütün bunlarla beraber, meselenin, Türkiye'nin sınırları boyunca bir terör koridoru oluşturarak, Türkiye'yi güneyden kuşatma gayreti olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Biz ne yaptık? Bu kuşatmayı bozduk. Bunların sıkıntısı burada" diye konuştu.
Erdoğan, güneyden kuşatma bozulunca, bunların çılgına döndüğünü belirtti. 32-33 bin tır silah, araç, gereç, mühimmatın Suriye'nin kuzeyine geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bütün bunlar gelmesine rağmen bunlar, bu operasyonu başarılı bir şekilde yürütemediler. Niye? Çünkü Mehmet'imiz ve Suriye Mili Ordusu el ele, omuz omuza bütün bu oyunları, ölümü korkutarak üzerlerine giderek bozdu" dedi.
Barış Pınarı Harekatı kapsamında asker ve sivillerden, Suriye Milli Ordusundan şehitlerin de verildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, Suriye Milli Ordusu'nu terör örgütü olarak tanımlıyor. Suriye Milli Ordusu orada niye var? Suriye Milli Ordusu orada, bizim ülkemizi taciz eden, bizim ülkemize saldırıda bulunanlara karşı hem kendi topraklarını savunan hem de Mehmetçiğimizle beraber bu mücadeleyi sürdüren oradaki yiğitlerdir, mücahitlerdir ama ne yazık ki bu CHP, teröristlere terörist diyemiyor. Hiç PKK'ya, HDP'ye, PYD'ye, YPG'ye terörist dediğini duydunuz mu? Demez. Niye? Ortaklar ya, beraber yürüyorlar ya... Daha çok beraber yürüyecekler ama benim milletim teröre omuz veren, onlarla beraber yürüyenlere gereken dersi inşallah 2023'te de 2024'te de verecek."
Erdoğan, ne pahasına olursa olsun bu alçak plana izin vermediklerini ve vermeyeceklerini belirterek, tüm bu gerçekleri Amerika seyahatinde görüştüğü herkese anlattığını belirtti.
Amerika'da muhatap alınan PKK/YPG'nin yönetici kadrosundaki kimi isimlerin gerisindeki kanlı geçmişinin belgeleriyle, fotoğraflarıyla, filmiyle ABD Başkanı Donald Trump'a ve senatörlere gösterdiklerini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ortaya koyduğumuz tablonun, muhataplarımız nezdinde karşılık bulduğunu müşahede ettik ancak Amerika'nın terör örgütüyle Suriye'de girdiği angajmanın bir anda bitmeyeceğinin de ne yazık ki farkındayız. Bununla birlikte terör örgütünün Suriye'deki işinin giderek zorlaştığı bir gerçektir. Buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum, Suriye ve Kuzey Irak başta olmak üzere ülkemize yönelik terör tehditlerinin tamamı sona erene, son terörist etkisiz hale getirilene kadar bu mücadelemiz devam edecektir.
Aynı şekilde Amerika'da faaliyetlerini yürüten FETÖ elebaşı ve mensuplarıyla ilgili taleplerimizi bu ziyaretimizde bir kez daha tekrarladık. Bu konudaki kararlılığımızdan en küçük bir taviz vermiyoruz, vermeyeceğiz. Ülkemize ve milletimize yapılan ihanetin hesabını sormak için son nefeslerine kadar bu hainlerin peşinde olacağız. Teröristler kimin arkasına saklanırlarsa saklansınlar hangi kisveye bürünürlerse bürünsünler bu akıbetten kurtulamayacaklardır. Türkiye'yi bu haklı davasından tehditle, şantajla, yaptırımla, yalan yanlış argümanlarla döndüremeyeceklerini aklı selim sahibi herkesin anlamaya başladığını umuyoruz. Bölgemizdeki hiçbir hesabın Türkiye'nin rızası ve desteği olmadan hayata geçirilemeyeceği gerçeğini herkese anlatmaya devam edeceğiz."
'Dışarıdan gelen her saldırıya karşı ülkemizin hakkını, hukukunu sonuna kadar savunuruz'
Erdoğan, Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatlerini savunmak için dünyanın dört bir yanında mücadeleyi sürdürdüklerini ifade etti.
"Bu mücadelede, gücümüzü önce Rabb'imizden sonra aziz milletimizden alıyoruz. Milletimizin desteği, 17 yıldır olduğu gibi bugün de elhamdülillah yanımızdadır." ifadesini kullanan Erdoğan, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet yolunda verdiğimiz mücadelenin her adımını, 82 milyon vatandaşımız ve duası bizimle olan yüzlerce milyon kardeşimizle birlikte atıyoruz. Bir olarak, iri olarak, diri olarak, kardeş olarak hep birlikte Türkiye olarak, önümüze kurulan tüm tuzakları bozuyor, tüm senaryoları parçalıyoruz" diye konuştu.
Türkiye'yi hedef alanların, önceliklerinin en başına millet ile aralarındaki bağı koparmayı koymalarının sebebinin bu olduğunu belirten Erdoğan, "Dışarıdan gelen her saldırıya, yöneltilen her türlü iftiraya karşı biz ülkemizin ve milletimizin hakkını, hukukunu, menfaatlerini sonuna kadar savunuruz. Bu konuda en küçük bir sıkıntımız yok. Üzüntü verici olan, içimizdeki bazı kesimlerin de Türkiye düşmanlarıyla aynı kafayı taşıyor olmalarıdır. 'Tayyip Erdoğan gitsin, AK Parti yıkılsın da Türkiye'ye ne olursa olsun...' Bu anlayışın ürünü söylemler adeta birilerinin var oluş gayesi haline dönüşmüştür" değerlendirmesini yaptı.
CHP Genel Başkanı'nın yalancılığı, yanlışlığı, eksikliği, çarpıklığı defalarca ortaya konan hususları tekrar tekrar gündeme getirmesinin "artık siyasetle izah edilemeyecek bir garabet halini aldığını" dile getiren Erdoğan, CHP Genel Başkanı'nın diline doladığı konulardan birinin, Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası olduğunu anımsattı. Bu konuyu defalarca izah ettiklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben izah ettim, parti sözcüm de izah etti. Arkadaşlarımız defalarca bilgileri, belgeleri kamuoyuyla paylaştılar. Savunma Bakanlığımız detaylı bir açıklama yaptı. Bugün buradan tekrar açıklıyorum, bu adamın nasıl bir yalancı olduğunu, hakikatleri nasıl saptırmaya çalıştığını, bugün bir kez daha anlatıyorum. Fabrikanın mülkiyetinin devlette olduğu, sadece işletme hakkının belli bir süreyle Katar ve Türk iş birliğinden oluşan BMC'ye devredildiği; yapılacak yatırımlarla fabrikanın daha etkin ve verimli şekilde çalışacağı tekrar tekrar anlatıldı. Bu süreçte 50 milyon dolarlık yeni bir yatırımla da buranın çok daha işlevsel hale gelebileceği, bu anlaşmanın kayıtları içerisinde de ayrıca vardır.
Tabii CHP Genel Başkanı hala Tank Palet Fabrikası'nın Katar ordusuna satıldığına kadar vardırdığı yalanlarını tekrarlamakta ısrar ediyor. Yalanın sonu yok ki ama yalancının mumu da malum yatsıya kadar yanıyor. Geçmişte bilinen tek icrai faaliyeti SSK'yi batırmak olan birisinin böyle bir işlemi anlamasını beklemenin zor olduğunun elbette farkındayız. Onun için dün Merkez Yürütme Kurulu toplantımızda arkadaşlarıma şu talimatı verdim: Bu konuyu sayın Genel Başkana, ilkokul bile değil tıpkı anaokul öğrencisine anlatır gibi tane tane yeniden izah edecekler. Ta ki anlayana kadar, bu izahı sürdüreceğiz. Hatta görüntülü olarak, görüntüsüz anlamayabilir."
"Bu zatın diline doladığı bir başka mesele de istihdam rakamlarıdır. 'İstihdam artıyor' diyoruz, bu kişi rahatsız oluyor. Bir şahıs, insanların iş bulmasından, çalışmasından, evine ekmek götürmesinden niye rahatsız olur, anlamak mümkün değildir." diyen Erdoğan, ülkedeki her bir işsizin kendileri için de üzüntü kaynağı olduğunu ifade etti.
Çalışabilir yaştaki herkese iş oluşturmanın "boyunlarının borcu" olduğunu belirten Erdoğan, "
Ancak 'bal bal' denilerek ağız tatlanmıyor. Yani 'iş iş' denilerek istihdam artmıyor.
İstihdamı artırmanın yolu ülkeyi büyütmekten geçiyor.
Bunun için yatırımı, üretimi ihracatı artırmanın, turizmi geliştirmenin mücadelesini veriyoruz" diye konuştu.
AK Parti döneminde istihdam yaklaşık 9 milyon kişi artmasına rağmen işsizlik oranının hala yüzde 14 gibi yüksek bir seviyede olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu yüksek işsizlik oranının, geçtiğimiz yıl yaşadığımız ekonomik saldırının yol açtığı sıkıntıların ötesinde sebepleri vardır. Eskiden ülkemizde çalışma çağına gelen nüfusun bir kısmı iş aramadığı veya aile işinde çalıştığı için istihdam istatistiklerine girmiyordu. Şimdi eğitim düzeyinin yükselmiş olmasının da etkisiyle çalışma çağına gelen hemen her kadın ve erkek vatandaşımız iş arıyor. Mesela, 2002 yılına göre 2018'e kadar olan dönemde iş gücüne katılma oranında 3,6 puanlık bir artış yaşandı. Bu oran kadınlarda 6,3 puanı buluyor. Toplam istihdam oranında artış 3 puanı bulmasına rağmen iş gücüne katılımdaki bu yükseliş sebebiyle işsizlik rakamlarımız nispeten yüksek çıkıyor. Bunun sebebi bizim istihdam oluşturamamış olmamız değildir. Mesele işgücüne katılım oranının eskisine göre fevkalade yükselmiş olmasıdır.
Bizim buradan çıkardığımız ders, ülkemizi çok daha fazla büyütmemiz, çok daha fazla üretmemiz, çok daha fazla istihdam alanı oluşturmamız gerektiğidir. Bu polemiği yapılacak değil hep birlikte seferberlik anlayışıyla çalışılarak üstesinden gelinecek bir meseledir. Geçtiğimiz 17 yıl boyunca neredeyse yaptığımız her yatırımı engellemek için davalar açan, nümayişler yapan, kürsülerde nutuklar atan kimdi? Bunlardı. Aynı CHP'nin şimdi işsizlikten yakınıyor olmasının takdirini biz milletimize bırakıyoruz."
"Ana sınıfı öğrencisine anlatır gibi..."
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun bir başka yalanının da "Türkiye'de hala bin liranın altında emekli maaşı alan 847 bin kişinin bulunduğu" şeklinde olduğunu ifade ederek, "
Buradan, tıpkı bir ana sınıfı öğrencisine anlatır gibi tekrarlıyorum, Türkiye'de bin liranın altında emekli maaşı alan yoktur Bay Kemal.
Kılıçdaroğlu, kendi SSK Genel Müdürlüğü döneminde takılıp kalmış olabilir.
Kendi döneminde bırakınız bin lirayı, 60 lira emekli maaşı alanlar bulunuyordu. Bay Kemal, sen hala oradasın. Gel, gel buralara bir gel
" dedi.
Bugünkü Türkiye'de durumun farklı olduğunu, aslında bunun böyle olmadığını Kılıçdaroğlu'nun da bildiğini dile getiren Erdoğan, "Güya şark kurnazlığı yaparak hak sahipleri arasında paylaştırılan ölüm aylıklarını, her biri ayrı emekli maaşıymış gibi anlatıyor. Halbuki ortada, tek bir emekli maaşının birden fazla hak sahibi arasında paylaştırılması vardır. Maalesef bunların her işi böyle. Hakikatleri anlatmak yerine, eğerek, bükerek, çarpıtarak, hatta çoğu defa yalan ve iftiradan da kaçınmayarak, gözünün içine baka baka milleti kandırmaya çalışıyorlar. Milletimiz de işte bunun için, ne yaparlarsa yapsınlar, hangi taklayı atarlarsa atsınlar, kendilerini yüzde 25'in üzerine çıkarmıyor. Buna rağmen ders çıkartıp dürüstçe, delikanlıca, mertçe siyaset yapmaya yönelmiyorlar. Biz, Allah ömür verdikçe milletimize hizmet etmeye, eser ortaya koymaya, mücadeleye devam edeceğiz" diye konuştu.