Türkiye Libya konusunda hem sahada hem de masada çok yönlü adımlar atıyor. ‘Gambot diplomasisi’ kapsamında gerek Libya topraklarında korgeneral yönetimindeki Türk askerinin varlığı gerekse donanmanın Akdeniz’deki mevcudiyeti öne çıkıyor. Libya anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle donanma unsurları Afrika açıklarında giderek daha çok boy göstermeye başladı. Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait savaş gemileri Libya açıklarında çeşitli görevler nezdinde sürekli varlık gösteriyor.
19 Ocak’ta Almanya’nın başkenti Berlin’de ateşkese ilişkin konferans devam ederken Libya açıklarında 4 Türk savaş gemisi bulunuyordu. Türk Deniz Görev Grubu gemileri, ‘Deniz Güvenliği’ ve NATO’nun ‘Deniz Muhafızı Harekâtına katkı’ gibi başlıkların yanısıra ikili eğitimler kapsamında bölgede bulunuyor. Ancak bu varlık, olası gelişmelere karşı da bir güvence olarak değerlendiriliyor. Berlin buluşması öncesi Libya açıklarında 4 fırkateynin varlığı Atina’da endişe yaratmıştı. Yunanistan’ın en büyük haber kanalı Skai TV bu endişeye yer vermiş, “Türklerin iki fırkateyninin Libya’da sahile çok yakın bir vaziyette bulunduğunu, diğer iki fırkateyn ve bir lojistik destek gemisinin ise açıkta beklediğini” duyurmuştu.
Atina medyası, Akdeniz’deki Türk varlığının Avrupa’ya tehdit olduğu yönünde yaygaralarla Avrupa Birliği ülkelerini Türkiye’ye karşı askeri anlamda kışkırtmak istese de şimdiye dek bu amacına ulaşamadı. 2019’un son günlerinde ABD uçak gemisi USS Harry S. Truman’a Türk fırkateynlerinin eşlik ettiği tatbikatın ardından Deniz Kuvvetleri nisan ayında da Fransızları ağırlayacak. Uçak gemisi Charles de Gaulle’ün nisanda Doğu Akdeniz’deki ilk durağı Türkiye olacak. Eğitim takvimi şimdiden planlandı. Fransızlar Türk limanlarını da ziyaret edecek.
Libya için Berlin masasına davet bile edilmeyen Yunanistan, denizdeki bu gelişmelerle birlikte derin bir hayal kırıklığı yaşıyor. Doğu Akdeniz’deki Fransız ve İtalyan fırkateynlerinin Türk donanmasıyla ortak eğitimleri ve liman ziyaretleri, yakın bir zamana kadar “Türkler uluslararası arenada yalnız kaldı” iddialarını gündeme taşıyan Yunan basınında çaresizlik havası estirmiş durumda. Türk gemileri ocak ayında İtalyan limanlarını 3 kez ziyaret ederken geçen hafta da iki ülke donanması ortak eğitimler icra etmişti.
‘Hellasjurnal’ isimli haber portalında ise Yunanlıların başka bir endişesi yer buldu. Sitedeki habere göre Türkiye, Libya ile Dolmabahçe Mutabakatı’nın ardından Girit yakınına sondaj gemisi göndermeyi planlıyor. Haberde, Türklerin planlarında adım adım ilerledikleri, bu kapsamda ilk etapta deniz yetki alanı anlaşması yaparak Libya bölgesinde hak iddiasında bulundukları, bunun bir sonraki aşamasının bölgeye sondaj gemisi göndermek olacağı belirtildi. Bu ‘kötü’ ihtimale karşı iyimserliği elden bırakmamak için Yunanlılar şunu yazmayı da ihmal etmedi: “Bununla beraber Türklerin Girit yakınına sondaj gemisi göndermesi çok da olası görülmüyor. Esas olarak Türklerin hedefinin Meis açıkları olduğunu düşünüyoruz.”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın gayri askeri statüdeki 16 adayı anlaşmalara aykırı olarak silahlandıran Yunanistan’a tepki göstermesi Yunan medyasında geniş yer buldu. Yunan medyası Akar’ın açıklamalarını, ‘saldırı’ şeklinde duyurdu. Yunan Savunma Bakanlığı kaynakları, ‘herhangi bir saldırıda yasal savunma hakları olduğunu’ belirtti. Yunanlılara göre Türkiye’nin adaların silahsız tutulması için Lozan ve Paris anlaşmalarını hatırlatması ‘saldırganlık’ anlamı taşıyor ve Yunan ordusunu adaları savunmak için her türlü tedbiri almaya zorluyor. Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Miltiadis Varvitsiotis de adalar konusunun son 40 yıldır devam ettiğini belirterek, Akar’ın uyarılarının ise ‘kışkırtıcılık’ olduğunu iddia etti. Uluslararası ittifakları derinleştirme yönünde çalıştıklarını anlatan Varvitsiotis, Yunan Dışişleri’nin çok yönlü bir diplomatik çabayla Akdeniz ve daha geniş bölge konularında pozisyona sahip olan herkesle diyalog kurmaya çalıştığını söyledi.