Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Erdoğan'a doğum günü sürprizi
Doğum günü için hazırlanan videonun gösterilmesinin ardından, kutlama için teşekkür eden Erdoğan, duygularını şu sözlerle ifade etti:
"Hazırlanan sürpriz, çok kısa da olsa benim için çok duyguluydu. Çocukluk yıllarıma beni götürmesi, bunun yanında da tercih edilen oradaki birkaç anekdot gerçekten çok çok önemliydi. İşte, bu simitti, bu kitaptı, bu suydu... Bunların üçü çocukluk yıllarımın en önemli başlıklarıydı. Sınıfımdaki bir arkadaşımın kitabevleri vardı. Oradan elde ettiğim bu imkanlarla ilk ufak da olsa kütüphaneme aldığım eser Ömer Nasuhi Bilmen Efendi'nin Hukuk-i İslamiyye Kamusu idi. Taksitlerini simit satarak, su satarak ödemiştim. O günden bu güne de hamdolsun bu şekilde yürüyerek geldik. Arkadaşlarım bunları gerçekten güzel tespit etmiş, yakalamış. Anneciğimin de evdeki makinesinde özellikle komşulara diktiği elbiselerle her hafta sonu yatılı okumam hasebiyle bana vermiş olduğu 3-5 kuruşla haftayı doldurur giderirdim. Böyle başlayan bir hayat ve şimdi de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki bu muhteşem dev kütüphane ile işte tırmandığımız nokta. Şüphesiz ki kitap bizim için en önemli yol arkadaşı. Unutmayalım ki her kitap bir alimdir. Onun için kitap, saygıdeğerdir. Onun için kitap bizim medeniyetimizde büyük önemi haizdir. Bu bakımdan, hazırlanan bu kısa da olsa takdimle emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum."
"Rabb'imizden birliğimizi, kardeşliğimizi, mücadele gücümüzü artırmasını diliyorum"
Erdoğan, İslam aleminin ve milletin dün başlayan mübarek üç ayları ile yarın gece idrak edilecek Regaip gecesini tebrik etti.
Bu mübarek ayların ve gelecek günlerde idrak edilecek mübarek gecelerin Müslümanlara ve tüm millete hayırlar getirmesini Allah'tan niyaz eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"İslam dünyasının her köşesinden feryatların yükseldiği, zalimlerin her geçen gün daha da azgınlaştığı, zulmün adeta arşa çıktığı bir süreçten geçiyoruz. İlk kıblemiz Kudüs'ün mahremiyetine yönelik pervasız saldırılar giderek artıyor. İşte böyle bir dönemde Rabb'imizden idrak ettiğimiz mübarek ayların ve gecelerin hatırına birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, mücadele gücümüzü artırmasını diliyorum.
Merhamet, sevgi, kardeşlik, dayanışma iklimi olan bu mübarek ayların ve gecelerin ne kadar hakkını vererek yaşarsak önümüzdeki meselelerin üstesinden kolayca gelecek gücü de o derece kendimizde bulabiliriz. Şayet çevrede tek bir garip, tek bir ihtiyaç sahibi, tek bir imkansızlıktan dolayı gözü yaşlı, kalbi kırık insan varsa ne bu mübarek ayları ne de bu mübarek geceleri hakkıyla değerlendirebilmiş olamayız.
Müslüman olmak sadece namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, hacca ve umreye gitmekten ibaret olsaydı nefse ve küfre karşı verilen onca mücadeleye gerek kalmazdı. İnancımızın asıl ölçüsü Rabb'imizin bize gösterdiği şekilde iyiliği emredip kötülüğü nehyetme düsturunu ne derece hayata geçirebildiğimizdir. Gelmiş geçmiş tüm peygamberlerin görevi insanlığa işte bu temel ilkeyi vaaz etmek olmuştur. Bize düşen de aynı yolda ilerlemektir. Rabb'im hepimize inancımızın özünün farkında olmayı ve buna uygun şekilde yaşamayı nasip etsin."
"En riskli yapılardan başlayıp bu süreci adım adım yürütmek mecburiyetindeyiz"
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, deprem felaketinin kendini sürekli hatırlattığını, son olarak Van'da can kaybıyla sonuçlanan bir deprem daha yaşandığını anımsattı.
Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen Erdoğan, bilim insanlarının, yeni depremler beklendiğinin haberlerini verdiğini söyledi. Erdoğan, "Son bir asırda ülkemizde 6 ve daha üzeri büyüklüğe sahip 57 deprem yaşadığımızı ve 80 bin vatandaşımızı yıkıntılar altında kaybettiğimizi düşündüğümüzde, bu ikazlara hak vermemek mümkün değil." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin mevcut yapı stokunun, özellikle AK Parti döneminden önce yapılanların önemli bir bölümünün depreme ve diğer tabii afetlere dayanıksız olduğunu belirten Erdoğan, "Öyle ki birçok şehrimizin neredeyse tamamını yıkıp adeta yeniden yapmak gerekiyor. Türkiye gibi 83 milyon nüfusa, 10 milyon binada 30 milyon bağımsız birime sahip bir ülkede, böylesine köklü bir dönüşümü gerçekleştirmenin kolay olmadığı da ortadadır." diye konuştu.
Erdoğan, yapılan değerlendirmelere göre, ilk etapta dönüştürülmesi gereken konut sayısının 6 milyon 700 bin olduğuna dikkati çekerek, "Başka hiçbir şey yapmayıp tüm yatırımları durdurup, tüm maaş ve destek ödemelerini kesip, kamu kaynaklarının hepsini bu işe aktarsak bile bu dönüşüm yıllarca sürer. Devlet ve millet olarak, el ele vererek, en riskli yapılardan başlayıp bu süreci adım adım yürütmek mecburiyetindeyiz." değerlendirmesini yaptı.
Öncelikle durumları aciliyet arz eden binaların yıkılıp yeniden yapılması için bir seferberlik başlattıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hedefimiz her yıl 300 bin yeni konut inşa ederek önümüzde 5 yıl içinde 1 milyon 500 bin konutu dönüştürmektir. TOKİ vasıtasıyla bugüne kadar tamamladığımız ve inşa halindeki 863 bin konut, bu bakımdan önemli bir örnektir. Aynı şekilde bizim dönemimizde kamu faaliyetleri için inşa edilen hizmet binaları, okullar, spor salonları, yurtlar, hastaneler, camiler ve diğer birimler de depreme dayanıklıdır."
"17 milyar lira kaynak kullandık"
"Kentsel dönüşüm çalışmalarını başlattığımız 2012'den bugüne kadar 1 milyon 350 bin konutu bu kapsama aldık." diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu konutlarda oturan vatandaşlarımızın mağdur olmaması için kira yardımı, hibe, destek, kamulaştırma gibi çalışmalar için 17 milyar lira kaynak kullandık. Marmara Depremi'nin ardından altyapısı ve diğer birimleriyle 43 bine yakın konutu tamamlayıp vatandaşlarımıza teslim etmiştik. Van, Kütahya, Bingöl, Dinar depremlerinin ardından da yine altyapısıyla birlikte 38 bine yakın konut inşa edip vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Geçen yıl başlattığımız 65 bin konutluk dönüşüm projesinin bir kısmı tamamlandı, kalanları sürüyor. Kanal İstanbul, tek başına, diğer işlevlerinin yanında 500 bin konutluk bir kentsel dönüşüm projesidir.
Elazığ-Malatya depreminin ardından enkaz kaldırma, ağır hasarlı binaların boşaltılması ve tehlike arz edenlerin yıkımı ile hasar tespiti çalışmaları, 12 günde tamamladı. Buna göre, Elazığ'da yıkık 263 bina, ağır hasarlı 7 bin 698 bina, orta hasarlı 1540 bina tespit edildi. Bu binalarda toplamda 19 bin 821 bağımsız birim bulunuyor.
Malatya'da ise 370 yıkık bina, 2 bin 794 ağır hasarlı bina, 621 orta hasarlı bina olduğu, bu binalarda 6 bin 691 bağımsız birim bulunduğu belirlendi. Netice itibarıyla Elazığ'da 19 bin 180, Malatya'da 4 bin 432 yeni konut yapılması gerektiği ortaya çıktı. Şu ana kadar Elazığ'da 960 ve Malatya'da 678 konutun yıl sonunda teslimleri yapılacak şekilde inşasına başlandı. Elazığ'da TOKİ'nin daha önce inşa ettiği 400 konuta da vatandaşlarımız taşınmaya başladı. Diğer konutların inşasıyla ilgili çalışmalar süratle devam ediyor. Hedefimiz, bir yıl içinde 23 bin 612 konutun tamamını bitirip vatandaşlarımıza teslim etmektir. Bu projeler, konutların yanında okullarıyla, camileriyle, parklarıyla, millet bahçeleriyle, yollarıyla, alışveriş merkezleriyle tam tekmil yaşam alanları olarak planlanıyor ve yapılıyor. Güçlendirme yapılacak yerler için de vatandaşlarımıza konut başına 27 bin liraya kadar destek veriyoruz. Ağır hasarlı binalardaki dairelerin maliklerine AFAD vasıtasıyla 11 bin lira, kiracılarına 5 bin lira, orta hasarlı binalardaki daireler için de yine 5 bin lira yardım yapıyoruz. Devlet, elbette felakete uğrayan vatandaşlarının yanında olacaktır. Ancak depreme hazırlık çalışmalarını devletle vatandaşın birlikte yürütmesi gerekiyor. Vatandaşlarımızdan, sahip oldukları yapının risk seviyesini hemen tespit ettirip, depreme dayanıksız olanları süratle dönüştürmelerini özellikle bekliyoruz."
"Yaklaşık 1 milyon 600 bin lira yardım"
Erdoğan, bugüne kadar 22 milyon vatandaşın oturduğu konutların depreme dayanıklılığının teyit edildiğini, bu sayıyı kısa sürede önce 35 milyona çıkarmak, sonra da nüfusun tamamına teşmil etmek amacında olduklarını bildirdi. Erdoğan, "İnşallah milletimizle birlikte bu meselenin üstesinden gelecek, ülkemizi depreme hazır hale getireceğiz." dedi.
Elazığ-Malatya depreminin ardından AK Parti Meclis Grubu olarak başlattıkları yardım kampanyasında yaklaşık 1 milyon 600 bin lira toplandığı bilgisini veren Erdoğan, grup yönetiminin bu parayı AFAD hesabına aktaracağını dile getirdi. Erdoğan, yardım kampanyasına katılan milletvekillerine ve teşkilat mensuplarına teşekkür etti.
"Bu ülkenin ancak hasmı olabilir"
Erdoğan, Türkiye'nin pek çok sıkıntısı olduğunu ancak CHP zihniyetinin ve onun başındaki zatın hezeyanlarının hala en önemli mesele olmayı sürdürdüğünü söyledi.
"Hayatı kendi ülkesine karşı mücadele etmekle geçmiş bir zatın zırvalarını muhatap almamak için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak milletimize olan saygımız gereği, yalanların ve iftiraların ortada kalmaması için kendimizi gerçekleri ifade etmek zorunda hissediyoruz." diyen Erdoğan, "Açık konuşmak gerekirse, karşımızda hastalıklı bir zihniyet var. Önce adaletten ve yargıya saygıdan bahsedip ardından yargıya, hakimlere, savcılara, adalet kurumlarına her türlü hakareti yapan bir zihniyet, başka nasıl ifade edilebilir, bunu bilmiyorum? Bu ülkede kölelik yoktur ama zihnini ve elindeki imkanları, emperyalistlere gönüllü olarak satmış olan bir kişiyi biliyoruz, onun adı da Bay Kemal'dir. 27 Mayıs ve 12 Eylül darbe yargısını bile yüceltecek kadar alçalabilen bir kişi artık sözün bittiği yere ulaşmış demektir." değerlendirmesinde bulundu.
"Sinek vızıltısı kadar değer taşır"
FETÖ'den PKK'ya kadar tüm terör örgütlerini destekleyen, söylediği her sözde ve yaptığı her davranışta "arkadaşlar" dediği teröristlerin arkalarında duran bir kişinin bu ülkenin ancak hasmı olabileceğini belirten Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, tarihinin en kritik mücadelelerinden birini verirken, sürekli devletini ve milletini tahkir eden, askerinden hakimine kadar tüm kamu görevlilerine saldıran bir kişi, ülkesine değil düşmanlarına hizmet ediyor demektir. Ömrü boyunca ülkenin ve milletin hayrına tek bir icraatı olmamış, devlet nasıl yönetilir, uluslararası ilişkiler nasıl yürütülür, zerre kadar bilgisi olmayan bir kişi, kürsüde mavra keserek sadece kendini tatmin edebilir. Suriye meselesinin ne olduğunu zerre kadar idrak edememiş bir kişinin, bu konuda söylediği söz, ancak sinek vızıltısı kadar değer taşır.
Hele hele, insanoğlunda bir vicdan var değil mi? 'İdlib’de adam kendi toprağını savunuyor' diyerek, kendi ülkesi yerine rejimin yanında yer alan, kahraman askerlerimizin mücadelesine hakaret eden, şehitlerimize saygısızlık yapan, gazilerimizi rencide eden bir kişi, asla bu milletin evladı olamaz. İdlib'deki o yavruları televizyon ekranlarında izlemiyor musun? Üç, beş, yedi yaşındaki o yavruların, ayakları çırılçıplak, o çamur deryalarının içerisinde nasıl sığınacak yer aradıklarını görmüyor musun? Bazen söylüyoruz ya ki bir ayettir; gözleri var görmez, kulakları var duymaz, dili var hakkı konuşamaz. Bu böyle işte, tam kendisi. O yavruların ahı sana yeter. O anneler, o babalar, o çamur deryaları içerisinde başlarını sokacakları bir çadır dahi bulamıyorlar. Bunları bu katil Esed'in insafına mı bırakacağız? Bana yaptığı teklife bak: 'Git Esed ile görüş' diyor. Sen daha Esed'i görmediğin zaman ben onunla görüşüyordum zaten. Ama biz ona hangi teklifi yaparsak yapalım, adam olmadığını gördük. Bunda insaf diye bir şey yok."
"Bunlar kendi vatandaşına dahi insanca müdahale edebilecek durumda değiller"
Erdoğan, Suriye'de Esed rejiminin Kürtlere pasaport dahi vermediğini hatırlatarak, "Ben de kendisine tavsiyede bulunuyordum, 'Bunlar senin vatandaşın. Niye vermiyorsun?' Ama vermedi. Bay Kemal kalkıyor, bize bu noktada ahkam kesiyor. Sen siyaseti bilmiyorsun, siyasetin cahilisin. Nerede ne oluyor haberin yok. Bunları tanımıyorsun. Bunlar cibilliyet fukarası. Bunlar hiçbir zaman kalkıp da kendi vatandaşına dahi insanca müdahale edebilecek durumda değiller. Bunu yapmadılar." diye konuştu.
Bunu Kürt vatadandaşlara anlattığını aktaran Erdoğan, "Onlar da Suriye'nin kuzeyinde, kuzey doğusundaki Kürt vatandaşlarımla ilgili bu durumları bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Ama bildikleri halde hala bunlardaki Erdoğan düşmanlığı ne yazık ki tavan yapmış vaziyette. Terör örgütlerine maalesef destek vermeye devam ediyorlar. " ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Beşşar Esed ile görüşülmesini tavsiye ettiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Sen görüşüyorsun zaten, yeter. Adamlarını gönderiyorsun, onlar görüşüyorlar zaten, yeter. Ama bizim adımıza değil kendi adına. Apo'nun ortaklarıyla da zaten ortaklığı var. Yürüyüşleri beraber yaptılar. Ankara'dan İstanbul'a beraber yürüdüler. Bununla kalmadılar, Avrupa Parlamentosunda yine beraber dirsek dirseğe oturdular, oradan da yine ülkemize saldırdılar. Bunlarda bu ülkenin menfaatlerini, çıkarlarını savunmak diye bir şey yok. Kalkıp da AK Parti'yi Avrupa Parlamentosunda Türkiye düşmanlarına şikayet etmek kadar alçalmak olabilir mi? Millilik, yerlilik derken savunduğumuz ama gayri millilik, gayri yerlilik derken işte temsilcisi bunlar."
"CHP'nin 15-20 yıllık geçmişini dahi bilmez"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya'da Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını anlamamış bir kişinin söylediklerinin deryada damla hükmünde dahi olmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu'nun "Libya'da ne işimiz var?" dediğini anımsatan Erdoğan, "Hani CHP'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'di? Demek ki Gazi Mustafa Kemal'in hayatından da haberin yok. Gazi Mustafa Kemal'in oralarda ne işi vardı, Trablusgarp'ta ne işi vardı, niye oralara gitti? Bizim bir tarihimiz var. Biz tarihimizi inkar eden değil, tarihimize sahip çıkan, tarihimizle geleceğe yürüyen bir siyasi partiyiz." dedi.
Libya'da Türk aşiretleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Ama sorun, bilmez. İnanın bu adam, CHP'nin 15-20 yıllık geçmişini dahi bilmez. Uluslararası ilişkilerde dostluğun ve düşmanlığın ancak ülkemizin ve milletimizin çıkarlarıyla ilgili bir kavram olduğunu fark edememiş bir kişinin bu konularda söyledikleri hezeyandan ibarettir. Tank üretmeyi teneke kutu üretmek, uçak üretmeyi kağıttan model yapmak, savunma ve muharebe sistemleri geliştirmeyi beş taş oynamak sanan birisine elbette ne desek boştur." değerlendirmesinde bulundu.
"Bu anlayışın bayraktarlığını CHP'nin başındaki zat yapıyor"
Bu zihniyetin Türkiye'ye yabancı olmadığını ve bunları tanıdıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle dedi:
"Türk milleti Çanakkale'de yedi düvele karşı mücadele ederken emperyalistlerin borazanlığını yapanlar vardı. Galiçya'dan Libya'ya kadar en geniş manada vatan müdafaası yürüttüğümüz bir dönemde de birileri manda savunuculuğu yapıyordu. İstiklal Harbi'mizde Yunan'a ve onun arkasındaki güçlere alkış tutanlar olduğunu biliyoruz. Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra da CHP çatısı altında varlığını sürdüren bu hastalıklı zihniyet, fırsat buldukça kafasını çıkartıp aynı sapkınlığı sergilemekten geri durmamıştır. Şimdi bu anlayışın bayraktarlığını CHP'nin başındaki zat yapıyor. Yalanlarını ve iftiralarını, mahkemelerde defalarca mahkum olmasına rağmen sürekli tekrar etmekten geri durmuyor. Bu millet dün de istiklali ve istikbali için emperyalistleri de onların ülkemiz içindeki payandalarını da ezip geçmişti. İnşallah bugün de aynısını yapacaktır. Gavurun kılıcını çalarak bu milletin canını acıtabilirsiniz, yüreğini yaralayabilirsiniz ama asla mücadele azmini kıramazsınız. İşte bunun için CHP'yi milletimize başındaki zatı da işinin erbabı olan hekimlerimize havale ediyorum."
"Saman konusu zihin dünyasının çapıyla ilgili"
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin saman ithal ettiği eleştirilerine değinen Erdoğan, "Bu zatın dönüp dolaşıp saman konusunu açması zihin dünyasının çapıyla ilgili yeteri kadar fikir vermeye yeterlidir. Daha bu ülkenin saman meselesini anlayamamış bir kişiden bölgesel ve küresel düzeydeki politikalarını kavramasını beklemenin haksızlık olduğunu da kabul ediyorum. Her ne kadar kendisinin anlamayacağını biliyorsak da saman konusunu bu zatın zihin çapına uygun şekilde tekrar izah edelim de hiç değilse mesele onu dinleyenlerin aklında yanlış kalmasın." diye konuştu.
Türkiye'nin 2019 yılında yaklaşık 24 milyon ton saman ürettiğini bildiren Erdoğan, bunun 85 bin tonunu ihraç ederek 14 milyon dolar gelir elde ettiklerini söyledi.
Geçen yıl yapılan saman ve benzeri ürün ithalatının bedelinin ise 1953 ton karşılığı olarak 428 bin dolar olduğunu açıklayan Erdoğan, "İşte olay bu kadar basit. Hem de Bay Kemal'in bile anlayabileceği kadar basit." dedi.
Yılda 20 milyon ton buğday üretildiğini ve 18,5 milyon ton buğday tüketildiğini aktaran Erdoğan, buna rağmen buğday ithal edilmesinin nedenini şöyle açıkladı:
"Çünkü Türkiye, dünyanın en önemli gıda üretici ve ihracatçılarından biridir. Tarım ürünleri ihracatımız 2002 yılında 3,8 milyar dolar iken 2019 yılında 18 milyar dolara yükselmiştir. Yani yaklaşık 5 katına çıktı. Söylenenin aksine Türkiye, tarım ürünlerinde ithalatçı bir ülke değil, net ihracatçı bir ülkedir. 2019 yılında dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolara ulaştı. Bizim üretimimiz, gıda sanayinin talebini karşılamaya yetmediği için yurt dışından ithal edilen buğday, makarna, bisküvi, un gibi katma değerli ürünlerin üretiminde ve ihracatında kullanıyor. Dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ise ikinci sıradayız Bay Kemal.
Patates ve soğan gibi ürünlerin ihracatına da iç talepte herhangi bir sıkıntıya yol açmamak için kontrollü bir şekilde izin veriliyor. Geçen yıl 226 bin ton soğan, 145 bin ton patates ihraç ettik. Bu bilgileri milletimize olan saygımız sebebiyle kamuoyumuzla paylaşıyoruz. Yoksa CHP'nin başındaki zatın dünyasının saman konusunu bile anlamaya yetmediğini görüyoruz."
"Böyle bir ittifakın, demokrasilerde yeri yoktur"
Erdoğan, CHP yönetiminin bir amacının da kurduğu kirli ittifakları gizlemek olduğunu ifade ederek, "Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, mızrak çuvala sığmıyor. Herkesin zaten bildiği gerçeklerin birileri tarafından ikrar edilmesinin önüne geçemiyorlar." diye konuştu.
Siyasette ittifakların meşru olduğunu belirten Erdoğan, "Meşru olmayan bu işi gizli saklı yapmak, özellikle de ucu terör örgütlerine çıkacak şekilde yürütmektir. Ellerinde milletin kanı olanlarla yapılan ittifakın adı siyaset değil, ihanettir. Böyle bir ittifakın, dünyanın neresine giderseniz gidin demokrasilerde yeri yoktur." ifadesini kullandı.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın CHP'ye ittifak ilişkilerini alenileştirme çağrısı yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Bu ne demektir? 'Bugüne kadar gizli yaptık, şimdi artık açıktan açığa yapalım.' Bu partinin bir diğer eş başkanı da daha önce İstanbul'dan Ankara'ya kadar CHP'nin kazandığı belediyelerin hepsinde de katkıları olduğunu ve haklarını istediğini söylemişti. Bugün pek çok CHP belediyesinin yönetim kademelerinde bölücü terör örgütünün güdümündeki parti tarafından tayin edilmiş kişilerin görev yaptığı biliniyor." diye konuştu.
Bu durumdan rahatsız olan kimi CHP'lilerin partilerinden istifa ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Gerçi mutlaka çıkıp bu gerçeği de inkar edeceklerdir ama bu ittifakla kazanılan CHP'li belediyelerin olduğu yerlerdeki halkın tamamı yaşanan çarpık ilişkiyi gayet iyi biliyor." dedi.
CHP'nin başını çektiği ittifak bloğunda, bu kirli ilişkiyi meşrulaştırmak için kullanılan diğer partideki sıkıntıların da giderek arttığını dile getiren Erdoğan, "Terör örgütüyle böyle gizli saklı yol yürürsen, gün gelir senden bunun bedelini isterler. Bu bedel kimi zaman siyasi ihanet kimi zaman kendini inkar kimi zaman da ekonomik rant olur. Milletin CHP'li başkanlara, hizmet umuduyla teslim ettiği belediyeleri teröristlere peşkeş çekerseniz, bunun bedelini hem siyaseten hem hukuken hem de milletin nefretini üzerinize çekerek ödersiniz." ifadesine yer verdi.
"Terör örgütünün siyasi uzantılarıyla ittifak kuranlar için yolun sonu gözüktü"
Erdoğan, Türkiye'nin kahraman askerleri, polisleri, jandarmaları, korucuları dağ başlarında, sınır boylarında, sınır ötesinde teröristle mücadele ettiğini vurguladı. Erdoğan, terör örgütünün siyasi uzantılarıyla ittifak kuranlar için yolun sonunun gözüktüğünü söyledi.
CHP gibi bir partiyi götürüp bölücü terör örgütünün kadrolarına teslim eden zihniyetin, diğer alanlardaki hezeyanlarına da şaşırmamak gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Bu zihniyet elbette Suriye'deki mücadeleye de karşı çıkar, 'Libya'da ne işimiz var.' diye de sorar, devletin tüm kurumlarını ve çalışmalarını da sabote etmeye çalışır. Bize düşen görev, CHP'li belediyelerdeki bu ihanetleri, hırsızlıkları, yolsuzlukları adım adım takip edip milletimizin huzuruna çıkarmaktır." dedi.
AK Parti il ve ilçe teşkilatları ile belediye meclis üyelerinin tamamının, bulundukları yerlerde tüm güçleriyle bunun üzerine gitmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Bu tür davranışlar içine giren belediye başkanlarını, bizimki dahil hangi partiden olursa olsun affetmeyecek, gözünün yaşına bakmayacağız." diye konuştu.
Erdoğan, bölücü terör örgütünün güdümündeki partilerin belediyelerini de ilgili kurumlar aracılığıyla yakından takip ettiklerini, somut tespit yapıldığı anda gereğini yerine getirdiklerini ifade etti.
Türkiye'nin ve milletin imkanlarının ne bireysel olarak istismarına ne de terör örgütlerinin emrine verilmesine asla müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Milletimiz AK Parti'yi, devletin imkanlarını birilerinin tasallutundan kurtarıp kendi hizmetine sunduğu için böylesine sıkı bir şekilde sahipleniyor. Partimizin misyonuna ve halkımızın beklentilerine uygun şekilde, bu görevimizi sonuna kadar yerine getirmekte kararlıyız." ifadelerini kullandı.
"Talebimiz, rejimin gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesi"
Suriye'de özellikle İdlib'de ortaya çıkan büyük insani krizi önlemek için sahada aktif müdahale dahil her yolu denediklerini bildiren Erdoğan, "Türkiye, halen topraklarında 3,7 milyon Suriyeliyi misafir ederken, İdlib'den ülkemize şu an itibarıyla görünen o ki asgari 1 milyonu aşkın yeni göç dalgasını sessiz sedasız kabullenmeyecektir." diye konuştu.
"Talebimiz, rejimin saldırılarını bir an önce sona erdirip, Soçi Muhtırası sınırlarına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesidir." diyen Erdoğan, böylece Suriye sınırına doğru harekete geçen kitlelerin yeniden evlerine dönebilmelerini sağlayabileceklerini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Rusya, maalesef bu insani hassasiyeti bir türlü kabul etmek istemiyor ama gözlem, gözetleme kulelerimizi kuşatma altına alanlara verdiğimiz süre doluyor. Gereği neyse bu gözetleme, gözlem kulelerimizi bu defa kuşatmalardan öyle veya böyle bu ay sonuna kadar kurtarmanın planlaması içindeyiz. Rejimin, kendi topraklarını kurtarmanın değil, kendi halkını yok etmenin ve bölgeyi çoğu da dışarıdan getirilen mezhepçi fanatiklerin eline bırakmanın hesabını yaptığı, artık inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızdadır.
Suriye'de asıl topraklarını, özgürlüklerini ve geleceklerini kurtarmak isteyenler, ülkemizle birlikte hareket eden gruplardır. Bunların muhalefeti Esed rejimine, muhabbeti ise kendi vatanlarına ve halklarına karşıdır. İdlib'deki askeri varlığımızı hem gözlem ve kontrol noktalarımızdaki askerlerimizin güvenliğini sağlamak hem de halkı Esed rejiminin zulmüne karşı korumak için güçlendirdik. Şu anda en büyük sıkıntımız hava sahasını kullanamıyor oluşumuzdur. İnşallah yakında buna da bir hal çaresi bulacağız. Aynı zamanda diplomatik kanalları da sonuna kadar çalıştırıyoruz."
"Biz coğrafyanın misafiri değil ev sahibiyiz"
Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak istediklerini kabul ettirebileceklerini sananlara, bu coğrafyanın bir özelliğini hatırlatan Erdoğan, "Bu coğrafya, kendini büyük gören nicelerini, daha ne olduğunu bile anlamadan bir anafor gibi savurup yutmuştur. Bu bilinmeli. Biz coğrafyanın misafiri değil ev sahibiyiz. Bunun için İdlib'de en küçük bir geri adım atmayacak, rejimi mutlaka belirlediğimiz sınırların dışına çıkartacak, halkın evlerine dönüşünü sağlayacağız." dedi.
Türkiye'nin bu konuda kararlı olduğunu ve her türlü fedakarlığı göze aldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Hani şair 'Sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile.' diyor ya, bu millet işte böyle bir millettir. Şehadet bizim için bir son değil, payelerin en büyüğüdür. Milletimiz, 15 Temmuz gecesi, topyekun bu ruha sahip olduğunu, yeri geldiğinde hiç düşünmeden ölümün üzerine yürüyebileceğini göstermiştir. Asıl mesele, Suriye'de bize karşı dostluğa ve müttefikliğe sığmayacak tavırlar içine girenlerin ne kadar fedakarlığı göze aldıklarıdır. Savaşta tank, top, uçak, füze, kurşun bir yere kadar işe yarar. Asıl mesele yürektir, asıl mesele inançtır, asıl mesele imandır. 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Hamdolsun bunların hepsi de milletimizde ziyadesiyle vardır. Üstüne, her geçen gün daha da geliştirdiğimiz savunma sanayimizi ilave ettiğinizde, ortaya çıkan tabloyu herkesin tekrar düşünmesini tavsiye ederim."
"Sınırlarımız dışında macera aramıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke olarak "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" ilkesine bağlı olduklarını dile getirerek "Biliyoruz ki bugün Suriye'yle olan 911 kilometrelik sınırımızın ötesinde verdiğimiz her mücadeleyi, yarın kendi topraklarımızda, bugünkünden 10 kat, 100 kat büyük kayıplarla yürütmek zorunda kalacağız." diye konuştu. Terörle mücadeleyle geçen 35 yılın bunun en büyük delili olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Suriye'nin ne topraklarında ne petrolünde ne de başka bir değerinde gözümüz yoktur. Tek istediğimiz, tarihi ve kültürel kardeşlerimiz olarak gördüğümüz Suriyelilerin ne zalim rejimin ne de kukla terör örgütlerinin tasallutu altında kalmadan kendi topraklarında huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır. Çünkü bizim huzurumuz da buradan geçiyor. Milletimden ricam, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz meselesine bu gözle bakmalarıdır. Sınırlarımız dışında macera aramıyoruz. Tam tersine sınırlarımızı güven altında tutmak, şehirlerimizde, evlerimizde huzurla yaşayabilmemizi temin için mücadele ediyoruz. İnşallah bu mücadeleyi tüm cephelerde zaferle neticelendireceğiz. Bunun için bize düşen bir olmak, iri olmak, diri olmak, kardeş olmak, hep birlikte Türkiye olmaktır. İşte bunu başardığımızda, Allah'ın izniyle karşımızda durabilecek hiçbir güç, hiçbir düşman, hiçbir engel tanımıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini Suriye ve Libya şehitlerine Allah'tan rahmet, millete başsağlığı dileyerek tamamladı.