Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap etti.
BM kürsüsünden 13'üncü kez hitap edecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar yaptığı konuşmalarda dünyanın çözemediği birçok soruna vurgu yaptı, tarihi mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu'na ilk kez 2005'te "Başbakan" sıfatıyla hitap etti.
BM 60. Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan ortak irade vurgusu yaparak, "Her şeyden önce kendini yenileyen, daha demokratik ve şeffaf, tüm üyelerin ortak iradesini temsil kabiliyetine sahip, uluslararası ihtilafların çözüm zemini olan, dünya barışının teminatı olarak görülen, saygınlığı, tüm üyeleri tarafından yüceltilen, daha aktif ve daha dirayetli bir BM teşkilatı, insanlığın ortak yararınadır." açıklamasını yaptı.
İkinci hitabını 2007 yılındaki BM 62. Genel Kurulu'nda yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajı bu kez terörle mücadele oldu.
Konuşmasında ‘dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan terör eyleminin herkesi hedef alan bir insanlık suçu’ olduğunu ifade eden Erdoğan, “Sınır tanımayan terörü lanetliyor, terörün acı tecrübesini bizzat yaşamış bir ülkenin Başbakanı olarak tüm insanlığa yönelik bu tehditle mücadelede dayanışma ve daha etkin işbirliği çağrısını buradan yineliyorum." mesajını verdi.
Üçüncü hitabını 2009'da katıldığı BM 64. Genel Kurulu'nda yapan Erdoğan, konuşmasında Birleşmiş Milletler'in yapısının reforme edilmesi gerektiğine dikkati çekerek adil ve katılımcı bir küresel düzenin kurulması için BM’nin etkinliğinin artması gerektiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler’in iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma, yoksullukla mücadele, kadın-erkek eşitliği, insan hakları ve insan onurunun korunması konularında daha etkin bir kurum haline gelmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Bu amaca matuf reform girişimlerine tam destek veriyoruz. Fakat Birleşmiş Milletler sistemindeki reformun, Güvenlik Konseyi de reforma tabi tutulmadığı müddetçe başarılmış sayılamayacağı muhakkaktır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Başbakan’ olarak son kez hitap ettiği 2011'deki BM 66. Genel Kurulu'ndaki gündemi bu kez Karabağ sorunuydu.
Geniş bir perspektifle bölgesel konuları değerlendiren Erdoğan, Suriye, Libya, Somali, Filistin'e ilişkin mesajlar verdi, Azerbaycan topraklarının yıllardır süren haksız işgalinin sona ermesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karabağ sorununun bu şekilde çözümsüz kalması asla kabul edilemez, uluslararası sorunlara, kangren haline gelmeden çözümler bulunması, hepimizin siyasi ve ahlaki sorumluluğudur." dedi.
Erdoğan, ilk kez “Cumhurbaşkanı” unvanıyla katıldığı 2014 yılındaki 69. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda küresel çapta geniş yankı uyandıran ve karşılık bulan “Dünya beşten büyüktür” mesajını verdi.
"Daha fazla gecikmeden, daha fazla mazlum insan, masum insan hayatını kaybetmeden, küresel vicdan daha fazla yaralanmadan, Birleşmiş Milletler sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki, dünya beşten büyüktür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde Birleşmiş Milletleri etkisiz hale getirmesi, küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tüm alınan kararlar, bakıyorsunuz bir ülkenin iki dudağı arasındadır. Eğer 'hayır' derse hayır, 'evet' derse o zaman icraata geçilebiliyor. Filistin'de sadece birkaç ay içinde 2 binden fazla masum insan katledilirken, Birleşmiş Milletler beklenen çözümü üretememiştir. Suriye'de 4 yıldır 200 binden fazla kişi katledilirken, 9 milyona yakın insan yer değiştirirken, Birleşmiş Milletler yine etkili çözümler sunamamıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’na altıncı hitabını ise 15 Temmuz hain darbe girişiminden iki ay sonra yaptı.
BM 71. Genel Kurulu'nda başta FETÖ olmak üzere terörle mücadele konusunda önemli mesajlar veren Erdoğan, dost ülkeleri FETÖ'ye karşı önlem almaya çağırarak şu ifadeleri kullandı:
"Bu darbe girişimi, milletimizin demokrasisine, hükümetine, özgürlüklerine, geleceğine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla bertaraf edildi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum. Demokrasisine sahip çıktığı için iftihar ediyorum. 29 gün, gece sabahlara kadar demokrasi nöbetleri tuttukları için iftihar ediyorum. Hain darbe teşebbüsünü canını hiçe sayarak bedenini tankların önüne siper ederek engelleyen milletimle iftihar ediyorum. Şayet bugün karşınızda bulunuyorsam, milletimizin işte bu cesur ve asil duruşu sayesindedir. Unutulmasın ki Türkiye’deki darbe girişimi, aynı zamanda dünya demokrasisine de yapıldı. Milletimiz o gece darbe heveslilerine tarihi bir ders verirken, demokrasiye inanan tüm halklar için de ilham kaynağı oldu. Bu yeni nesil terör örgütü, sadece Türkiye’nin değil, varlık gösterdiği 170 ülkenin tamamı için bir milli güvenlik tehdididir. Diğer bir deyişle, bugün bu Genel Kurul’da temsil edilen ülkelerin büyük bölümü bu yapılanmanın tehdidi altındadır. Bu örgüt Türkiye’nin ötesinde tüm dünyayı boyunduruğu altına almak gibi derin bir zihni sapkınlık içindedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2017'daki BM 72. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında ise Suriye ve terörle mücadele mesajları öne çıktı.
"Türkiye, Suriye ve Irak’taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ ve PKK gibi bölgenin en eli kanlı terör örgütleriyle kıyasıya bir mücadele içindedir. Bunun yanında ülkemizin meşru, demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden FETÖ terör örgütüyle mücadelemiz de devam ediyor" ifadelerini kullanan Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin işgalinden bu yana DEAŞ'a karşı elde edilen en büyük başarı olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sekizinci hitabını ise 2018'deki BM 73. Genel Kurulu'nda yaptı.
Konuşmasında, "Birleşmiş Milletler’in insanlığın barış ve refah beklentilerini karşılamaktan uzaklaştığı da bir gerçektir" sözleriyle BM’yi eleştiren Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin sadece veto hakkına sahip beş üyenin çıkarlarına hizmet eden, dünyanın diğer bölgelerine, yaşanan zulümlere seyirci kalan bir yapıya büründüğünü vurguladı.
Geçmişte Bosna'da, Ruanda'da, Somali'de, yakın tarihte Myanmar'da, Filistin'de yapılan katliamların hep Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gözü önünde gerçekleştiğini vurgulayan Erdoğan, “Filistinlilere uygulanan zulme ses çıkarmayanların, onlara yapılan yardımları kısma konusundaki gayretleri sadece zalimlerin cesaretini artırmaktadır. Tüm dünya arkasını dönse bile, Türkiye olarak biz mazlum Filistinlilerin yanında yer almaya, ilk kıblemiz Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne sahip çıkmaya devam edeceğiz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihe geçen mesajlarından birisini de 2019'daki BM 74. Genel Kurulu toplantısındaki konuşmasında verdi.
Muğla'nın Bodrum ilçesinde, sahile vuran minik bedeniyle düzensiz göç meselesinin sembolü haline gelen Aylan bebeğin fotoğrafını gösteren Erdoğan, "Dünya, canlarını kurtarmak için çıktıkları yolculukları ya Akdeniz’in karanlık sularında, ya da sınırlara gerilen tel örgülerin önlerinde sonlanan milyonlarca mazlumu maalesef çok çabuk unuttu. Özellikle işte gördüğünüz gibi Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki, bir gün ola ki aynı durum sizlerin de başına gelebilir. Çünkü Aylan bebekler bir değil binler, milyonlar, bütün bunlara karşı tedbirimizi almak durumundayız." şeklinde konuştu.
Erdoğan, buradaki konuşmasında Filistin sorununa da dikkati çekti.
"Ben merak ediyorum, bu İsrail neresidir? Acaba bu İsrail’in toprakları nereleri kapsıyor? 1947'de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967’de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? Bakınız sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin. Sene 1947, paylaşım planı var ve Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967’ye 1949’la birlikte, İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Ve geliyorum bugüne, güncel durum şu: Artık adeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail... İsrail doyuyor mu? Hayır, doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletlerin İsrail’le ilgili almış olduğu bunca kararlar var, bu kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır, geçmiyor. Peki, o zaman Birleşmiş Milletler ne işe yarıyor? O zaman bu çatının altında bizler aldığımız kararla tesirli olamıyorsak, adalet nerede temerküz edecek? İşte sıkıntımız burada."
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’na 10’uncu hitabı dünyayı sarsan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) gölgesinde oldu.
Genel Kurula video konferans yöntemiyle katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada salgınla mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok taraflı örgütlerin reform ihtiyacı bulunduğunu belirten Erdoğan, “Mevcut küresel mekanizmaların bu krizde ne kadar etkisiz kaldığını gördük. Öyle ki Birleşmiş Milletlerin en temel karar alma organı olan Güvenlik Konseyi’nin salgını gündemine alması haftalar, hatta aylar sürdü. Salgının başlarında ülkelerin kendi hallerine terk edildiği bir manzara ortaya çıktı. Böylece yıllardan beri bu kürsüden ısrarla dile getirdiğim, 'Dünya beşten büyüktür' tezinin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. İnsanlığın kaderi sınırlı sayıdaki ülkenin keyfine bırakılamaz. Uluslararası örgütlerdeki itibar kaybının önüne geçmek için öncelikle zihniyetimizi, kurumlarımızı ve kurallarımızı gözden geçirmeliyiz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021'de BM 76. Genel Kurulu konuşmasında ise iklim değişikliğine dikkati çekerek mücadele çağrısında bulundu.
Dünyanın farklı bölgelerinde sıcaklık artışının neden olduğu afetlerin yaşandığını hatırlatan Erdoğan, Asya ve Avrupa’da seller, Amerika’da kasırgalar, Afrika’da kuraklık, Akdeniz ülkelerindeki yangınlar, Grönland’ın zirvesinde yağmur, çöllere kar yağması gibi alışık olunmayan hadiseler yaşandığını vurguladı.
Söz konusu afetlerin çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında, insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ettiğini ifade eden Erdoğan, “Pek çok yerde insanları toplu olarak başka yerlere gitmeye, göç etmeye hazırlanıyor. Halbuki dünya henüz Suriye ve Afganistan gibi çatışma kaynaklı kriz bölgelerinin yol açtığı mülteci meselesine çözüm bulamadı. Böyle bir dönemde kuraklık, gıda sıkıntısı, hava olayları gibi bu tür sebeplere dayalı yüzlerce milyonluk göçlerle nasıl baş edileceği meçhuldür.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM'nin geçen seneki 77. Genel Kurulu'nda ise Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili gelişmelere, Karadeniz Tahıl Koridoru ve taraflar arasındaki müzakerelere değindi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yoğun çabaları neticesinde Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettiklerini ifade eden Erdoğan, “Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul Mutabakatı'nın ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazanmasını memnuniyetle izliyoruz. Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat Birleşmiş Milletlerin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. İstanbul Mutabakatı, taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 13’üncü hitabını ise bugün gerçekleştirdi. Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu'na hitap eden Erdoğan, “Dünya beşten büyüktür” mesajını yineledi.
Uluslararası topluma Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanıma çağrısında da bulunan Erdoğan, “Adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa da titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında BMGK’nin beş ülkenin çarpışma alanına döndüğünü de söyledi. Guterres’in İkinci dünya savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı' tespitine kendisinin de katıldığını ifade eden Erdoğan, “Bu tespit bizim 'Dünya 5'ten büyüktür' çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerin çarpışma haline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri bu yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Guterres'in barış için yeniden gündem oluşturulması çağrısına önem veriyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 132üncü hitabını yaptığı Genel Kurul’da değindiği konulardan birisi de Ermenistan’ın bölgedeki provokasyonları sonrası Azerbaycan’ın başlattığı ‘anti-terör operasyonu’ oldu.
Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesi çağrısında bulunan Erdoğan, “Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilemez. Tek millet, iki devlet şartıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz.” dedi.