|

Bir dönüm noktası olarak 15 Temmuz

15 Temmuz’a kadar 4 kez açıktan, bir o kadar da örtülü darbeye maruz kalan Türk milleti, 15 Temmuz’da direnince ilk kez darbeciler kaybetmeye mahkûm oldu. 15 Temmuz bu nedenle bir dönüm noktasıdır. 15 Temmuz İkinci Yüzyılın kilit taşıdır, tam bağımsız Türkiye’nin habercisidir.

04:00 - 15/07/2024 Pazartesi
Güncelleme: 03:14 - 12/07/2024 Cuma
Yeni Şafak
Hüseyin Likoğlu.
Hüseyin Likoğlu.
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu


Fetullahçı karanlık yapılanma 8 yıl önce ülkemizi emperyalist esaretine mahkûm etmek için darbeye kalkışmıştı. Yarım asır boyunca gizlenerek, devletin bütün kılcal damarlarına sızan Fetullahçı hainler, Batı’nın çıkarları doğrultusunda hizmet ettiler.

Türkiye’nin bütün milli hamlelerini kurdukları kumpaslarla sekteye uğrattılar. Sadece kurumlarımızı ele geçirmediler, zeki çocuklarımızı da devşirdiler. İnsan kaynağımızı ‘hizmet’ ettikleri mahfillere hizmetkâr ettiler.

Fetullahçı karanlık yapılanma, sistemi ve yöntemleri itibarıyla Fetullahçılıktan ibaret değil. Yarım asırdır yaptıkları ve ortaya çıkanlara bakıldığında 10 yıllardır bu topraklarda var olan karanlık yapıların devamı veya bir parçası oldukları her geçen ortaya çıkıyor.

Müslüman Türk coğrafyasında ihanet şebekeleri hep var olmuştur. Deşifre olan şebekelerin yerine yenileri ihdas edildi. Yedekleri devreye alındı. Eskisinin yerine yenileri devam etti. İhanet zincirleri zaman zaman kırılsa da bir şekilde birileri halkaları birleştirmeyi başardı.

1820’lerde Müslüman Türk coğrafyasına dadanan misyonerlik şebekeleri, başta Osmanlı topraklarındaki gayrimüslimleri hedef aldı. Kurdukları eğitim ve sağlık kuruluşları eliyle önce Osmanlı vatandaşı gayrimüslimlerin çocuklarını devşirdi, zamanla Müslüman Türk çocuklarını da etkileri altına aldı.

Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde aktif rol alan akımların birçoğu bu şebekeler tarafından yönlendirildi ve finanse edildi. Bu şer çetelerinin büyük bir bölümü Kurtuluş Savaşı yıllarında tasfiye edildi. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, kalanlar, kılık değiştirerek yollarına devam etti.

Bu karanlık yapılar, en çok halkın iradesine düşmanlar. Halkın iradesiyle iş başına gelen hükümetler, halkın çıkarlarını bunların efendilerinin çıkarları üstünde tutacağı için aynı zamanda gerçek demokrasiye düşmanlar.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün filizlendiği yıllar, 27 Mayıs darbesiyle demokrasinin idama mahkûm edildiği yıllar oldu. Örgütün elebaşı Fetullah Gülen daha aday memurken, 27 Mayıs’ın kudretli askerleriyle iş tutuyordu.

Elebaşı Gülen’in askerlik yılları 27 Mayıs yönetiminin hüküm sürdüğü yıllara denk geliyor. O yıllar aynı zamanda Türkiye’de Gladyo gibi yapılanmaların kök saldığı dönemdi. Gülen böyle bir dönemde karanlık mahzenlerde yetiştirilip, terhis edilerek, piyasaya sürüldü.

Bu yüzden Fetullah Gülen İhanet Hareketi, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi milletin iradesine yönelik her darbe girişimiyle içli dışlı olmuştur. 15 Temmuz ihanet girişimine kalkışan Fetullahçı sözde subay, özde hainler, 12 Eylül darbe girişiminden sonra TSK’da palazlandı.

2002 yılından sonra milletin iradesine dayalı hükümetlerde yakalanan siyasi istikrar, en çok bu karanlık yapıyı endişelendirdi. 2007 seçimlerinden sonra siyasi istikrarın aynen devam etmesi Fetullahçı hainlerin harekete geçmesine neden oldu. O yıllarda kurulan çeşitli kumpaslarla ülkede gerilimler hedeflendi.

2011 seçimleri ise Fetullahçı karanlık yapılanmayı ve arkasındaki eli çok endişelendirdi. O yıllara kadar gizli faaliyet yürüten Fetullahçı Terör Örgütü, artık gün yüzüne çıkmaya başladı.

Önce 7 Şubat MİT operasyonu, akabinde Gezi kalkışması ile Tayyip Erdoğan’sız AK Parti senaryosunu hayata geçirilmeye çalışıldı. Bu iki kumpas ile amacına ulaşamayan FETÖ, varlıklarının bir kısmını deşifre edecek şekilde 17-25 Aralık Polis-Yargı darbesine kalkıştı.

Bu girişiminde de başarılı olamayan örgüt, son çare olarak yıllardır TSK içerisinde büyük bir titizlikle gizlediği unsurlarını devreye aldı ve 15 Temmuz ihanet girişimine kalkıştı.

15 Temmuz’a kadar 4 kez açıktan, bir o kadar da örtülü darbeye maruz kalan Türk milleti, 15 Temmuz’da direnince ilk kez darbeciler kaybetmeye mahkûm oldu.

15 Temmuz bu nedenle bir dönüm noktasıdır. 27 Mayıs ile açılan darbe defteri, 15 Temmuz’da milletimizin direnişiyle kapanmıştır. Ancak tehlike geçmiş değildir. 300 yıldır bu topraklarda operasyon yapanların, kolay vazgeçmesi söz konusu olamaz.

15 Temmuz direnişine daima sahip çıkarsak, hem FETÖ toparlayamaz, hem de FETÖ’nün yerine yeni şebekeler ikame etmeyi planlayanlar hedeflerine ulaşamazlar. 15 Temmuz İkinci Yüzyılın kilit taşıdır, tam bağımsız Türkiye’nin habercisidir.

#15 Temmuz
#Darbe girişimi
#Hüseyin Likoğlu
2 ay önce