Yüksek faiz ve yüksek kur ikilisiyle Türkiye’yi hedef alan diz çöktürme girişimine karşı iş dünyası ihracat seferberliği çağrısında bulundu. Türkiye’ye döviz girdisi sağlayan en önemli iki kalemin ihracat ve turizm olduğuna dikkat çeken Türk iş dünyası, güçlü bir ihracat seferberliğiyle piyasalardaki sıkıntıların üstesinden gelineceğini söyledi.
Türkiye’yi hedef alan ekonomik savaşta silah olarak kullanılan dolara karşı en güçlü silah olarak ihracat öne çıkıyor. Yüksek faiz ve yüksek kurlarla Türkiye’ye diz çöktürmek isteyen çevrelere karşı iş dünyası ihracat seferberliği çağrısında bulundu. Türkiye’ye döviz girdisi sağlayan en önemli iki kalemin ihracat ve turizm olduğuna dikkat çeken sanayici, tüccar, ihracatçı ve turizmciler, Türkiye’nin güçlü bir ihracat seferberliğiyle piyasalardaki sıkıntıların üstesinden gelebileceğini anlattı.
Yeni Şafak aracılığıyla önerilerde bulunan iş dünyası temsilcilerinin yüksek doların panzehirinin ihracat olduğunu vurguladı. Yeni Şafak aracılığıyla çağrıda bulunan iş adamları, yüksek döviz ve yüksek faizin panzehirinin ihracat olduğunu ifade etti. Daha çok üretmek ve üretimde daha çok yerli hammadde kullanmanın önemine dikkat çekilen açıklamalarda, kur riskine karşı kalıcı tedbir geliştirmek için ihracata yönelik teşviklerin arttırılması talep edildi.
Yılın ilk 7 ayında ihracatta yüzde 7’lik bir artış yakalayan Türkiye’nin son bir yıllık ihracatı ise yüzde 8,1 artışla 163,3 milyar dolarla tüm zamanların zirvesinde bulunuyor. İş adamları, ihracattaki bu yükseliş trendinin bir seferberlik ruhuyla daha da yukarı taşınması gerektiğine dikkat çekiyor.
Albayrak Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak: Dövizin artmasının birçok dezavantajı var. Yanında getirdiği avantajlar da var. Bizim yapacağımız kısa ve orta vadeli planlamalarla avantaja çevirebiliriz. Bugün dövizin artmasını ulusal bir sorun olarak görmemiz lazım. Ekonomik bir sorun olarak görmememiz doğru değil. Bu bağımsızlık meselesi. Bu %50’nin altında ekonomik sorundur. Ama % 60’ın üzerinde de politik ve Türkiye’yi son dönemlerde tercihleriyle ilgili cezalandırma gayretidir.
Operasyonu yapanlar bunun sürdürülemez olduğunu göreceklerdir. Buradan Türkiye elbette zarar görecektir ama bağımsızlığıyla dövizi ve ekonomi arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa halk, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi yine aç kalır, yine yoksul kalır ama bağımsızlığından taviz vermez. Bu halk bağımsızlığı için canını verdi.
Bu operasyonun bunlara ciddi bir maliyeti var. Türkiye’nin bu şekilde dize gelmeyeceğini görecekler. 17-25 Aralık olsun, Gezi eylemleri olsun, MİT krizi olsun, 28 Şubat, 15 Temmuz olsun onlarla bunun hiç bir farkı yok. Bugün ekonomik 15 Temmuz’u yaşıyoruz. Ellerinden önce FETÖ’yü aldık. İçerdeki askeriyedeki uzantılarını aldık. 15 Temmuz’da adamların ellerindeki tüm oyuncaklarını aldık. Şimdi ellerindeki tüm oyuncaklar bitti. Geriye ellerinde döviz kaldı.
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç: Biz iş dünyası olarak her türlü şartlarda ayakta kalmanın yolunu bulabilecek yetenekteyiz. Dövizin yüksek olması, iş dünyasının çaresiz kalması anlamına gelmez. Biz biliyoruz ki, yüksek dövizin de, yüksek enflasyonun da, yüksek faizin de, bize olumsuz olarak sunulan her yüksek şeyin de tek bir ilacı, tek bir panzehiri vardır. O da ihracattır. Daha çok üretmektir. Üretimde daha çok yerli hammadde kullanmaktır. Unutmayalım ki, döviz riskini ancak ihracatla bertaraf edebiliriz. Çünkü ihracat, her türlü riski savan bir mekanizmaya sahiptir. İşte böyle zamanlarda bizim yeni pazarlar keşfedecek, ihracatı artıracak akıncılara ihtiyacımız var. Bu da gözü pek iş adamlarımızdır. Türk iş adamları, tüccarlarımız, Türk ekonomisinin akıncılarıdır. Onların, bir bayrak gibi taşıdıkları Türk malını satamayacakları hiçbir pazar yoktur.
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar: “Ülkemizde insanlar kısa süreç endişesiyle hızlıca panik yapıyor. Ne ekonomimiz ne üretim sistemimiz bunu hak ediyor. Ülkemizde insanlar kısa süreç endişesiyle hızlıca panik yapıyor. Biz bu paniği hak etmiyoruz. Ne ekonomimiz ne üretim sistemimiz bunu hak ediyor. Daha sağduyulu, serinkanlı olmalıyız. Kötü haberleri çok hızlı sahiplenip onun parçası olmayalım. Ülkemizin faydasına olacak şekilde çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız icap ediyor. İç pazarda bazı daralmalar olsa da ihracat piyasalarında daha aktif olarak bu süreci aşacağız. Daha önce aştık, yine aşacağız. Bu dönem aslında pek çok fırsatı da beraberinde getiriyor. İş planlarımızı ticaretin iyiye gideceği formatta kurguluyoruz.“
İttifak Holding CEO’su Tahir Atila: Cari açık, maalesef ki, Türkiye’nin en önemli meselelerinin başında geliyor. Ülkemizin cari açık ile mücadelesinde en önemli konu, dışa bağımlılığın azaltılmasıdır. Bunun da en temel bileşenleri cari açığın azaltılmasıdır. Cari açıkla mücadele ise yerli üretimden, yerli yatırımlardan ve yerli kaynak kullanımından geçiyor. Dolayısıyla da tüm sektörlerde bu doğrultuda politika ve stratejilerin oluşturulmasını kritik görüyoruz. Diğer yandan üretime yönelik teşviklerin daha fazla önünün açılmasının ve ihracata yönelik üretim artışının teşvik edilmesinin faydalı olacağı görüsündeyiz. Teşvik edilen ihracat ülkemize daha fazla döviz girişi anlamına gelir ki bu da beraberinde döviz rezervimizin iyileştirilerek cari açığın düşürülmesine ve daha dengeli bir noktaya getirilmesinde etkili olacaktır.
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan: Son dönemde döviz kurunda yaşanan artışlar büyük ölçüde manipülatif bir nitelik taşıyor. Bununla birlikte Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı da inkar edilemez bir gerçektir. Bu ihtiyacın giderilmesine yönelik alınacak en önemli tedbir, ihracattaki artışın katlanarak sürmesi olacaktır. Zira ihracat finansal kalemler gibi manipülasyona açık değil, reel ekonominin yani üretimin bir çıktısıdır. Bu bağlamda, döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların önüne geçebilmek için, topyekun bir ihracat seferberliği başlatmalı ve üretim odaklı ekonominin kökleşmesini sağlamalıyız. MÜSİAD olarak her zaman üretim odaklı ekonomi modelini savunduk. Hayata geçirdiğimiz projelerle bu anlayış doğrultusunda hareket ettik. Bu bağlamda, ekonomik yaptırımlarla ülkemiz üzerinde baskıların artırılmak istendiği bu dönemde inadına üretme ve büyüme zamanıdır.