Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programında, soruları yanıtladı.
İzimir'de meydana gelen depremi haber alır almaz ilgili tüm bakanların oraya hareket ettiğini ve olayın ardından ekiplerin sahada hızlı şekilde bir koordinasyon içerisinde çalışmaya başladığını anlatan Kurum, ekiplerin mahalle mahalle, sokak sokak, bina bina giderek İzmir'in yaralarını sarmak için çalıştığını belirtti.
İzmir'de bir yandan da hızlı şekilde hasar tespit çalışmalarına başladıklarını dile getiren Kurum, ikinci gün 1300 kişilik ekiple sahada binaları tek tek inceleyerek hasarların nerede olduğunu tespit etmeye çalıştıklarını ifade etti.
Kurum, hasar tespit raporlarını internet sitesi aracılığıyla yayınlayarak vatandaşı şeffaf şekilde bilgilendirdiklerine dikkati çekti.
2012 yılında çıkarılan yasa ile bugüne kadar 1 miyon 400 bin konutun dönüşümünü sağladıklarını belirten Kurum, "Sadece TOKİ ile 137 bin kentsel dönüşüm konutu yaptık. Yine TOKİ ile 1 milyon sosyal konut rakamına ulaştık. 180 milyar lira para harcandı sadece bu işe." ifadesini kullandı.
Vatandaşın kentsel dönüşümün yerinde yapılmasını istediğinin altını çizen Kurum, dönüşümlerin yerinde ve hızlı yapılacağını kaydetti.
Kurum, kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında ihtiyaçların yanı sıra rezerv konutlar da ürettiklerine vurgu yaptı.
Kentsel dönüşüm merkezinin İstanbul olmak zorunda olduğunu dile getiren Kurum, İstanbul'daki tüm belediyelere "kentsel dönüşüm master planınızı hazırlayın" talimatı verdiklerini söyledi.
Bu yıl içinde sosyal konut inşasında 100 bin rakamına ulaştıklarını ifade eden Kurum, TOKİ'nin uygulamalarının yüzde 95'nin sosyal konuta yönelik olduğunu, TOKİ'nin son 5-6 yıldır da üst gelir grubuna yönelik hiçbir iş yapmadığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2012 yılında kentsel dönüşüm seferberliğini Gaziosmanpaşa'da başlattığını hatırlatan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok önemli bir ifade, 'Bedeli ne olur olsun bu konutları dönüştüreceğiz' sloganıyla kentsel dönüşüm seferberliğini Gaziosmanpaşa'dan başlatmak suretiyle 2012'den bugüne 1 milyon 400 bin konutun dönüşümünü sağladık. Sırf İstanbul'da 72 bin binayı, 370 bin bağımsız bölümün yıkımın gerçekleştirdik ve bu süreçte bu konutların yerine yenileri yapıldı. Sadece TOKİ ile 137 bin bağımsız bölüm... Son 8 ay içerisinde ben İstanbul'da 10 bin konutun temelini bizzat gelerek kendim attım. Hemen hemen her ilçeye gittiğinizde bizim bir kentsel dönüşüm projemizi görebilirsiniz.
81 ilimize 300 kere ziyaret yaptım. Bu 300 ziyaretin en önemli gündem maddesi kentsel dönüşüm oldu. Gittiğimiz her yerde de hiçbir zaman 'Efendim biz bu işin en iyisini biliriz. Bizim söylediğimiz doğrudur, diğerlerini dinlemeyiz' diye yaklaşıma, bir tutuma girmedik.
Bakan Kurum, bugüne kadar 800 bin bina ve 24 milyon bağımsız bölümün yapı denetime uğradığını ve bu vesileyle 24 milyon vatandaşın can güvenliğinin teminat altına alındığını vurguladı.
Kanal İstanbul'a ilişkin bir soruya Kurum, önceliklere göre devletin bütçe ve planlama yaparak süreci yönettiğini belirtti.
Projenin devlet bütçesi ile yapılması öngörülen bir proje olmadığına işaret eden Kurum, şu ifadeleri kullandı:
"Kanal İstanbul niye yapılıyor? Şimdi biz 'Kanal İstanbul projesi Boğaz'ımızın özgürlük projesi, bağımsızlık projesidir' diyoruz. Neden diyoruz? Baktığınızda 150 gemi geçiyor, yılda 50 bin gemi geçiyor ve ortalama yılda 8 tane de İstanbul Boğazı'nda geçen gemilerden sebep kaza medyada geliyor. Şimdi bir taraftan biz diyoruz ki yeni bir kanal? Niye diyoruz? Süveyş Kanalı yapılmış, Panama Kanalı yapılmış, oradan geçen geminin 3-4 katı fazlası şu an İstanbul Boğazı'ndan geçiyor. Diyoruz ki biz 'Boğaz'ın can ve mal güvenliğini emniyet altına almak için alternatif bir kanal yapalım.' O kanal 40 milyon metrekarelik rezerv alan içerisinde. Bu 40 kilometrelik bir kanal ve 21 metre derinlikte. Şimdi diyorlar ki depremi tetikler, derinliği 21 metre olan kanal nasıl depremi tetikleyecek?
'Efendim içme suyu kaynaklarının yüzde 3'ü gidiyor, evet gidiyor. Melen Barajı'ndan gelen su kaynağımız tam 34 kat fazlası. Hele hele Hamzalı, Pirinççi barajları da bittiği zaman böyle bir ihtiyaç da yok."
Bakan Kurum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan incelemeye ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
Kurum, Kanal İstanbul'un sadece İstanbul'u ilgilendiren proje olmadığını dile getirerek, "Bu yaklaşımla giderseniz 2011 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız projeyi açıkladılar, milletimizle paylaştılar. Hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu ve yüzde 52 ile Cumhurbaşkanımız geldi. O zaman bu proje o günkü şartlarda milletimize sunulmuş ve milletimizin onayının alındığı bir projedir. Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi burada şehir hastaneside de itiraz edebilir. O zaman yapmayacağız? İstanbul'da yapacağımız her şeyi büyükşehir belediyesi onayıyla mı yapmak zorundayız? Bu yaklaşım doğru değil." diye konuştu.
Kurum, şöyle konuştu:
"Buraya yeni bir nüfus getirmiyoruz, 470 bin nüfus gelecek ve tamamen bölge insanı. Rezerv alanlarda vatandaşımızı oraya sağlam, güvenli, zemin artı 3-4 katlı, yeşil alanı olan, sosyal donatısı olan alanlara taşıyacağız. Bu ÇED raporunu hazırlarken 52 kurum kuruluştan görüş aldk. Yine 200 bilim adamı bu sürece dahil oldu. İtirazar oldu, 'kim ederse etsin' demedik. İtirazların hepsini değerlendirdik. Olması gereken, bizim de atladığımız, 'acaba şurada bir hata var mı?' dediğimiz sürece ilişkin herkesin itirazını değerlendirmek suretiyle süreci yönetmeye çalıştık.
Burada da ilgili kurumlarımız Dışişleri Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız, 'Bir imtiyazımız var, bu imtiyazdan kaynaklı bir sorunumuz var mı yok mu detaylı şekilde araştırıyor. Kim ister ki ülkemizi sıkıntıya sokacak, ülkemizi bu süreçten sonra problem haline getirecek bir projeyle karşılaşsın. Kim ister bunu? Başta Cumhurbaşkanımız istemez."
Bakan Kurum, bakanlık olarak enerjiyi eşit miktarda hem çevreye hem de şehirlere ayırmaya çalıştıklarına dikkati çekerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Bir taraftan kentsel dönüşümle ilgili konutlarımızı yaparken diğer taraftan 81 ilimizde millet bahçesi projelerimiz var. 274 millet bahçesi projelendirdik, şu an devam eden. Yaklaşık 7 milyar lira tutarında. Bunlar aynı zamanda depremde birer toplanma alanları. Her türlü altyapıyı ona göre hazırlıyoruz. Yeşil alanlarımızı arttırıyoruz.
Sıfır atık projesiyle 80 bin kamu kuruluşunda uygulamaya geçtik ve 2023'e kadar tüm Türkiye'de bu uygulamayı yaygınlaştırıyoruz. Bu çerçevede atıklarımızı biz kaynağında ayrıştırırak ikili ayrıştırma sistemiyle birlikte organik atıklarımızı ve geri dönüşecek atıklarımızı ayrıştırıyoruz ve geri dönüşüme tabi tutuyoruz. Plastik poşeti biz bu yüzden ücretlendirdik daha az kullanılsın diye, çevreye zarar vermesin diye. Şimdi depozito uygulamasına geçiyoruz. Lastik tekerlek, akü, cam, metal, buna ilişkin bir depozito sistemi getireceğiz. Yani ne yapacağız? Lastik tekerlek eskidi mi getirecekler depozito uygulamasıyla birlikte o malzemeyi yeniden lastik üretiminde kullanacağız.
O yüzden biz 'sıfır atık' uygulaması diyoruz. Hepsini geri dönüştürelim. Geri dönüşüm oranımızı yüzde 20-30'lara getirelim."