Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Türkiye Milli Komitesi ve ICC Milletlerarası Tahkim Divanı iş birliğiyle "ICC Türkiye Tahkim Günü" Uluslararası Tahkim Konferansı gerçekleştirildi.
82 milyon nüfuslu Türkiye’nin 31 yaş ortalamasıyla Avrupa’nın en dinamik ekonomisine sahip ülke konumunda bulunduğunu ifade eden Pekcan, şunları kaydetti:
“Türkiye ekonomisi dünya ekonomisine açıklık oranıyla da Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesindedir. Dış ticaret hacminin milli gelire oranı mart ayında açıklandığında bunu hep beraber göreceğiz. Türkiye her zamankinden daha fazla küresel ekonomiye entegredir. Türkiye ekonomisinin kendisi dışa açık olduğu kadar Türk insanı ve Türk girişimcisinin iş kültürü de dışa açıktır. Türk iş alemi oldukça pratiktir, esnektir, Türk firmalarının küresel ölçekte iş yapma kapasitesi çok geniştir.
Bugün dünyanın hemen her ülkesine ihracatımız var. Türk firmaları yaklaşık 120 ülkede yatırımcı konumunda, müteahhitlik firmaları da 123 farklı ülkede başarılı projelere imza atmış durumdalar. Bugüne kadar 380 milyar dolarlık proje gerçekleşmiş durumda. Hizmet ihracatımız 47,8 milyar dolar, mal ihracatımız 168,1 milyar dolara ulaşmıştır.”
Son dönemlerde, Türkiye’deki iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi adına önemli reformlar kaydedildiğini dile getiren Pekcan, “Bunun bir sonucu olarak geçtiğimiz sene Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı endeksinde 17 sıra birden yükselerek 43. sıraya geldik. Türkiye Dış Ticaret İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde de 29 sıra yükselerek 42. sıraya yükselmiş bulunmaktadır. Türkiye en fazla ilerleme gösteren 10 ülkeden birisi oldu. Özel sektörümüz ile iş birliği halinde bu yöndeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hedefimiz dijitalleşme alanında öncü ülkeler arasına girmektir.” şeklinde konuştu.
Bakan Pekcan, dijital ekonomiye geçişte e-ticarette ciddi bir altyapının oluştuğunu söylemek mümkün olduğunu belirterek, “Hatta blok zincir gibi, ‘büyük veri’ analizi gibi yeni ve dönüştürücü alanlarda altyapımızın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’deki iş ve yatırım ortamı küresel ekonominin yenilikçi alanlarını barındırmaktadır ve bu yönde gelişmek için de uygundur.” diye konuştu.
Yeni dünya ekonomisinin teknoloji temelli olarak kurulduğunu aktaran Pekcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel ekonomide yaşanan bu dönüşümlerin, firmalar arasındaki iş ortaklıklarını ve sözleşmeleri daha karmaşık hale getirmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle firmalar arasındaki ticari uyuşmazlıklar da giderek daha karmaşık bir hal alabilecektir. Yeni iş modelleri ile kurulan pek çok şirket, ‘rekabet’ ve ‘mülkiyet’ gibi çok temel kavramları yeniden sorgulamamıza neden olmaktadır. Yenilikçi iş modelleri devletlerin bu alanları regüle etmesini zorlaştırmaktadır. Günümüzün dünya ekonomisi ve üretimi hukukta yeni döneme girmiştir.
Uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili olarak Türkiye’de güçlü ve küresel nitelikte bir birikim oluşması yeni dünya için stratejik önemdedir. Geleneksel mal ticaretinden hizmet ticaretine, fikri mülkiyet haklarıyla bağlantılı ticari sözleşmelerden ekonominin daha pek çok farklı alanına kadar, Türk firmalarının sağlam ve hukuki güvence sağlayan sözleşmelerle hareket etmesi son derece önemlidir. Firmalarımız, nitelikli biçimde sözleşme yaptıklarında ve de sözleşmeyle ilintili hak ve yükümlülüklerinin bilincinde olduklarında uyuşmazlıkların çözümü daha etkin biçimde sağlanacaktır. Bu da ticaretten veya diğer ekonomik işbirliklerinden beklenen ekonomik faydayı optimize edecektir. Çözülemeyen uyuşmazlıklara bağlı ekonomik kayıpların önüne geçilecektir.”
“Arabuluculuğun alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yaygınlaşmasına önemli katkı sağlayacağına inanıyorum”
Pekcan, son yıllarda, Türkiye’deki tahkim altyapısını geliştirecek bazı yasal gelişmeler olduğunu anlatarak, bunlardan birinin de 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş olan arabuluculuk sistemi olduğunu hatırlattı.
Ticari alacaklardan doğan uyuşmazlıklarda arabuluculuğun bir şart olarak gündeme geldiğini ifade eden Pekcan, bu düzenlemenin de Türkiye’deki alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yaygınlaşmasına önemli katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.
Türkiye’de uyuşmazlıkların alternatif yollarla çözümünün geliştirilmesinde, TOBB ve ICC başta olmak üzere özel sektör kuruluşlarının da aktif şekilde yol aldığını belirten Pekcan, kendilerinin de bu konuda destek olmayı sürdüreceklerini kaydetti.
Ruhsar Pekcan, çok farklı ve yenilikçi alanlarla karşı karşıya bulunduklarını, Türkiye’nin bu yenilikçi dönemde üretim, ticaret, hukuk alanında hızla uyum sağlama potansiyeline sahip olduğunu anlattı.
Bakan Pekcan, “Türkiye, komşu ve çevre ülkelerde ve hatta daha farklı coğrafyalarda vuku bulan uyuşmazlıkların görülebileceği önemli bir çözüm merkezi konumuna gelebilecek tecrübe ve potansiyele sahiptir. Nitekim İstanbul Tahkim Merkezi ve İstanbul Ticaret Odası Tahkim Merkezi (İTOTAM) gibi kuruluşların varlığı da bu yönde önem arz etmektedir. Türkiye’nin uluslararası bir uyuşmazlık çözüm merkezi olması için bu paydaşların ortak hareket etmesinin faydalı olacağına inanıyorum. Tahkim konusunda uzmanlaşmış bir ülkenin yabancı yatırımlar açısından da çok daha cazip olacağını biliyoruz.” şeklinde konuştu.
Kamu, özel sektör kuruluşları ve üniversiteler hep birlikte el ele vererek, kapasiteyi artırmaları gerektiğine işaret eden Pekcan, “Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinden başlamalıyız. Özel sektörümüzü, ticari ve iktisadi faaliyetlerindeki hak ve yükümlülükler ile ilgili bilinçlendirirsek, onlar da hak ve yükümlülüklerini daha etkin biçimde gözeteceklerdir. Gerek mahkemeleri gerekse alternatif uyuşmazlık mekanizmalarını daha etkin kullanacaklardır.” diye konuştu.
Bakan Pekcan, bu anlayışla, Türkiye’deki tahkim ve diğer uyuşmazlık çözüm yolları ile ilgili kültürü geliştireceklerine inandığın söyledi.