Kişisel verilerin korunması ile ilgili skandallarla başı dertte olan Facebook, kendi kripto parası Libra’yı piyasaya sürmeye kalkınca ulus devletlerin şimşeklerini üzerine çekti. ABD’de Kongre, Facebook’tan bir etki değerlendirmesi yapılana kadar Libra projesini askıya almasını istedi. Almanya ve Fransa ise Libra’nın kullanımının Avrupa’da engellenmesi konusunda anlaştıklarını açıkladı. Aslında Facebook’un Libra projesine tam olarak bir kripto para diyebilir miyiz o bile tartışmalı. Facebook, tıpkı IMF’nin para birimi SDR gibi küresel olarak en çok kullanılan para birimleri ve finansal varlıklardan bir sepet oluşturmayı planlıyor. Libra isimli bu varlığa dayalı sepet para birimini, kripto para olmaya en çok yaklaştıran bir blokchain (blokzincir) üzerinde çalışacak olması.
Normalde bir bilgisayarda veya merkezi serverlarda tutulan veritabanları, blokzincir teknolojisi ile o blokzincire üye tüm bilgisayarlarda aynı anda tutulabiliyor. Bir bilgisayarda veri tabanında ekleme olduğunda diğer tüm bilgisayarlarda ki veritabanı da aynı anda değişiyor. Blokzincire kaydolan veriyi silmek mümkün olmuyor. Sisteme üye tüm bilgisayarları tespit edip kapatmadan (Ki çok üyesi olan sistemlerde bu imkansız) blokzinciri kapatmak mümkün değil. Böylece Facebook (ve isteyen herkes) herhangi bir otorite (Örneğin BIS ya da SWIFT) veya devletin onayına ihtiyaç duymadan tüm dünyada işleyen bir para sistemi kurabiliyor.
Elbette Facebook’un en önemli avantajı kontrol ettiği sosyal medya platformlarında 2 milyarın üzerinde kullanıcıya sahip olması. Hatırlayın blokzincirde sisteme ne kadar çok üye tanımladıysanız sistem o kadar kuvvetli oluyor. Facebook oluşturacağı bu kripto para ile özellikle dünyada banka hesabı olmayan ama akıllı cep telefonu ve sosyal medya hesabı olan 100 milyonlarca insanı hedefliyor. Onlar için hem bankacılık hizmeti vermek hem de online alışveriş olanağı sağlamak istiyor.
Facebook mevcut para ve finansal varlıkları Libra için dayanak yapacağına göre aslında Amerikan Doları’nı giremediği yerlere sokmuş olacak. Çünkü dünyada hala en çok kullanılan para dolar ve en istikrarlı kabul edilen finansal varlıkların büyük kısmı dolar cinsi. Doğal olarak sepetin ağırlıklı bölümünü dolar oluşturacak. Facebook Libra’yı tek başına değil İsviçre merkezli bir vakıf çatısı altında kendisi gibi dünya devi başka şirketlerle ortaklaşa yöneteceğini söylüyor. Ama insanlar söz konusu Facebook ve sahibi Mark Zukerberg olunca güven konusunda sıkıntı yaşayabilir.
Amerikan merkez bankası ise Zukerberg’in Libra’yı ortaya atmadan önce gelip kendilerine danıştığını açıklamıştı. Benim hissiyatım ABD, Zukerberg’i çok zorlayacak ama sonunda bu proje Amerikan dolarının dünyada daha da fazla kullanılmasını doğuracağı için Libra’yı desteklemese bile engel olmayacak. Ancak özellikle Trump yönetiminin ticaret savaşları politikasını sertleştirdiği bir dönemde, dolar boyunduruğunda olmak istemeyen ülkeler Libra’ya karşı çıkacak. Şimdiye kadar ulus devletler en azından ilk karşılaştıklarında kripto paraları kendi parasal tekellerine karşı bir tehdit olarak değerlendirdiler. Fakat özellikle dolar hakimiyeti ile problemi olan ülkeler ikinci adımda kendi kripto paralarını çıkarma teşebbüsüne yöneldiler.
Bu konuda en iyi örnek Venezuela. Ülke yanlış ekonomi politikaları ve Amerikan ambargosu nedeniyle kendi para birimi Bolivar’ın çöküşüne sahne olunca halk ister istemez piyasa değeri en büyük kripto para olan Bitcoin’e yöneldi. Caracas yönetimi önce Bitcoin ve diğer kripto paraları şiddetle yasaklamayı tercih etti. Bitcoin madenciliğinde kullanılan bilgisayarlara bile el konulmaya çalışıldı. Ancak blokzincir teknolojisinin yukarıda belirttiğim teknik özellikleri nedeniyle kripto paraları engellemenin mümkün olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Bu defa Venezuela hükümeti Petro isimli kendine ait bir kripto para çıkardı. Devlet Başkanı Maduro, Petro’yu Ülkesinin petrol rezervlerine dayalı olarak çıkardıklarını ilan etti.
Bir ülkenin kendi kripto parasını oluşturması, dolar hakimiyetinde olan mevcut finansal sistemi bypass etmek için doğru bir yöntem. Bu blokzincire üye olan herkesle ABD yaptırımları ya da SWIFT engellerine takılmadan parasal işlem yapabilirsiniz. Ama amacınız ekonominizin yaşadığı sıkıntıya çare bulmak, dolar-borç-faiz kısır döngüsünden kurtulmak ve değer biriktirmek ise bu yöntem işinize yaramayacaktır. Çünkü bir merkez bankasının kendisine ait bir kripto para çıkarması sadece normalde kendi bastığı parayı blokzincire yüklemesi anlamını taşıyor. Sizin normalde çıkardığımız sınırsız üretilen, borç ve faize dayalı paranıza güven yoksa, yeni çıkardığınız bu kripto paraya da güven olmayacaktır. Zaten ulus devletlerin yaşadığı ekonomik zorluk aslında merkez bankalarının bastıkları kağıt ya da iradeye dayalı (fiat) paraların özelliklerinden kaynaklanıyor. Günümüzde dünyada kullanılan dolar, euro, sterlin, TL vb tüm fiat paralar borçlanma karşılığı faizle basılır. Ne kadar para basarsanız o kadar borç ve faiz de oluşturmuş olursunuz.
Fiat paraların en olumsuz özelliklerinden bir tanesi de sınırsız olarak basılabilmeleri. 2008 Krizi’nden sonra ABD’de 200 yıllık tarihinde bastığı Merkez Bankası parasının dört katını bastı! Basılan bu para miktarı ülke milli gelirinin %20‘sine ulaştı. ABD liderliğinde tüm dünya da çılgın gibi fiat para bastı. Avrupa’da basılan paranın milli gelire oranı %40’lara, Japonya’da %100’lere, İsviçre’de ise %120’lere tırmandı! Bunlar tarihte görülmemiş olanlardır. Bu kadar çok para basılınca elbette bununla beraber dünyanın borç yükü de arttı. Dünyanın toplam borçu 2008 Krizi’nde 173 trilyon dolardan; 2019 yıl ilk çeyreğinde 246,5 trilyon dolara yani toplam dünya üretiminin yüzde 320’sine ulaştı.
Üstelik bu basılan paralar daha çok yüksek gelir gruplarına dağıtıldı ve üretim yerine emlak, bono ve borsa vb piyasalara girerek buralarda varlık balonları ulaşmasına neden oldu. Sınırsız para basımı ile oluşan borç, faiz ve enflasyon döngüsünde ezilen ve sisteme güveni azalan halk kitleleri ise bu merkez bankası politikalarına karşı çareyi, üretimi sınırlı paralarda; özellikle de bunların yeni kripto para versiyonlarında buldu.
Piyasa değeri bakımından en büyük kripto para birimi olan Bitcoin’in en önemli özelliği, üretilebilecek Bitcoin miktarının 21 milyon ile sınırlı olması. 2009’dan bugüne kadar 17 milyon Bitcoin üretebildi. Kalan 4 milyonu çıkarılması ise sürekli azalan üretim programlaması nedeniyle belki 100 yıldan fazla sürecek.
İşte fiat paraların tersine üretiminin sınırlı olması, üretilmesi için borç ve faize ihtiyaç duymaması ve bu şekilde mükemmel bir değer saklama aracı haline gelmesiyle dünya çapında Bitcoin’e ilgi sürekli arttı. 2010 yılında ilk fiyatını aldığında değeri yaklaşık 5-6 cent olan Bitcoin bugün 10 bin dolarlardan işlem görüyor. Geçen yıl yaşanan yüzde 80 civarında fiyat düşüşüne rağmen bu, 9 yıl gibi kısa bir sürede 200 bin kat artış demek!
Bugün kripto paralarla karşılaşan ulusal devletler hemen para basmak devletin hakkıdır refleksi ile yukarıda da bahsettiğimiz gibi önce yasaklama politikasına sarılıyor. Oysa parayı devlet üretir efsanesi 1971’de Amerikalıların uydurduğu bir hikaye.
1971’den önce dolar ve tüm ulusal paralar altın karşılığı basılırdı. Bankaya gidip kağıt paranızı verip karşılığı olan altını talep etme hakkınız vardı. Bu durumda gerçek para altındı. Devletin bastığı kağıtlar ise sadece altını temsil ediyordu.
Bizim kültürümüzde para basmak hükümdarlık ve egemenlik işaretidir. Ancak Türk-İslam kültürünün ‘altın’ çağlarında ve tarihimizin çok çok büyük bir bölümünde kullandığımız para yine sınırlı üretilen altın ve gümüş gibi varlıklardır.
Zaten Amerika İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 20.000 ton olan altın varlığı 8000 tona kadar düştüğü için 1971’de doların altın ile bağını koparmıştır. Yani amaç elde kalan son altın varlığını tutmaktır. Bu tarihten sonra Amerika hiç altın satmamıştır. 1971’den beri Amerikalılar istedikleri kadar bastıkları yeşil mürekkepli kağıtları piyasalara verip mal, hizmet ve en değerli insan gücü dahil her şeyi dünyadan toplamaktadır. Dolar sisteminden kurtulmak, dolarla rezerv biriktirmek kısır döngüsünün dışına çıkmak için bugün özellikle gelişmekte olan ekonomilere sahip ulus devletler yoğun şekilde altın alımı yapıyor. Bu da çok mantıklı çünkü altın da üretimi sınırlı ve imal edildiğinde borç ya da faiz oluşturmayan bir varlık. Aslında bizim ulusal para diye baktığımız fiat paraların hepsi taklit dolar olmaktan öteye gidemiyor. Çünkü sistemin merkezinde Amerikan merkez bankası ve onun para birimi dolar var. Diğer ülkeler uluslararası işlem yapabilmek için dolarla rezerv biriktirmek zorunda. Fiilen kasanızda ne kadar dolar varsa o kadar kendi fiat paranızdan basabiliyorsunuz.
İşte bu nedenle dolar sisteminden kurtulmak, rezervlerini dolardan çıkarmak isteyen ülkeler için en yerinde çözümlerden bir tanesi de üretimi değiştirilemeyen programında sınırlanmış olan başta Bitcoin olmak üzere benzer kripto paralarla da rezerv tutmak olacaktır.
Bugün Filistin ya da Kuzey Kore, Amerikan baskısından kurtulmak için kendilerine ait kripto para oluşturma çalışmaları yürütüyor. Ama belki de en doğru hareket İran’da yapılıyor. Tahran yönetimi de tüm diğer ulus devletler gibi kripto paralarla ilk karşılaştığında bunları yasaklamak istedi. Sonra benim bu yazıda geniş olarak anlattığım sebeplerle bu politikadan vazgeçti ve ülkede Bitcoin vb kripto para madenciliğini yasal hale getirdi. Böylece İran uluslararası olarak kullanılabilecek altın benzeri bir varlığı ülkesinde üreterek adeta rezerv çeşitlendirilmesi yoluna gitmiş oldu. Hatta Tahran yönetimi Bitcoin madencilerine ucuz elektrik de sağlayacak. Benzer bir politikayı Belarus da uyguluyor. Kripto para ve blok zincir projelerini ciddi vergi muafiyetleri sağlayan ülke, yeni inşa ettiği bir nükleer santralde elde edeceği elektrikle Bitcoin madenciliği de yapacağını açıkladı.
Ulus devletlerin kripto paralardan faydalanabileceği bir alan da bu sektörde eksik olan yasal altyapı çalışmalarını bir an önce tamamlaması. Gerek kripto paraların yasal olarak alınıp satılması, gerekse kripto paralarla ICO gibi finansman yöntemlerinin devlet güvencesi ile desteklenmesi milyarlarca dolar potansiyeli olan mali hizmet alanları. İsviçre, Japonya, Singapur, Hong Kong ve Malta gibi ülkeler çoktan bu alanlarda çalışmalar yapıp pastadan paylarına düşeni almaya başladılar. İstanbul bir küresel finans merkezi olacaksa bunu en iyi destekleyecek projelerden bir tanesi blok zincir ve kripto para sektörlerine hukuki alt yapı hazırlanarak ve belki bir serbest bölge içinde vergi muafiyetleri sağlamak olacaktır