Şeytanyahu ve onun hatırına dünyayı ateşe vermek isteyenler, nesiller boyu sürecek bir nefreti kendi elleriyle üretiyor. ABD’ye bağlı yurt dışı misyonlarının da belirttiği üzere, İsrail’e sağladığı koşulsuz destek, bölgede ABD’ye karşı gittikçe büyüyen bir muhalefete dönüşüyor.
Gazze’de İsrail’in yürüttüğü soykırımın bilançosu her gün daha da ağırlaşıyor. Katledilen on binlerce masum sivil, kadın ve çocuklardan gelen haberler dünyada kolektif bir sivil reaksiyon oluştursa da, siyasi liderlerin suskunluğu ne yazık ki galebe çalıyor. Geçtiğimiz cuma günü ihtiyati tedbir kararlarını açıklayan Uluslararası Adalet Divanı, sivil toplumun oluşturduğu bilincin kıymetini bir nebze de olsa ortaya çıkardıysa da, vicdan konusunda siyasetin ve küresel sistemin ne kadar sorunlu olduğunu göstermiş oldu. Mahkeme, soykırımın derhal durdurulmasını ve İsrail’in bu soykırımlarda rolü olanları cezalandırmasını, Gazze’ye insani yardımın girişinin engellenmemesi kararlarını bildirmişti ki, sadece iki gün sonra küresel vicdana muhalif bir karar, katil Netanyahu’nun destekçisi ülkelerce alındı.
LAHEY’DEN ÇIKAN KARARA MEYDAN OKUDULAR
Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren UNRWA, yani BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı da bu karar kapsamında payına düşeni aldı. 1949’dan beri İsrail’in sistematik katliam, zorunlu göç ve soykırımına karşı Filistinli mültecilere temel ihtiyaçları konusunda destek olmak adına kurulan bu ajansın en büyük fonlayıcılarından dokuz ülke, yaptıkları yardımları dondurduklarını açıkladı. ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Hollanda, İsviçre, Finlandiya, Avustralya ve Kanada’dan müteşekkil bu dokuz ülke, küresel vicdan Netanyahu nezdinde İsrail’i savaş suçları hasebiyle yargılamaya çalışırken, bu katliama bilakis destek olmaya devam edeceklerini gösterdi.
ŞEYTANI VE ORTAKLARINI İYİ TANIYIN
Bunları izah ettim ama asıl amacım başka. Hakkındaki yolsuzluk dosyaları kendi ülkesinde bile aşikâr olan, onu savunmak için tutulan heyetin başındaki avukatın bile kendisini savunmaktan vazgeçtiğini henüz duyurduğu, kendisi öncülüğünde soykırım, kentkırım, akla gelmeyecek türlü vahşeti işleyen bu adamı ve bu adamın destekçilerini iyi tanıyın istiyorum. Tel Aviv sokaklarında kendi halkının dahi protesto ettiği, yaptığı açıklama ve beyanatlarına güvenmediği çeşitli anketlerce sabit olan, halkın çoğunluğunun artık istifa etmesi gerektiğini ifade ettiği, şahsi siyasi kariyeri için Orta Doğu’yu kana bulayan bu şahsı iyi tanımamız gerekiyor.
İSRAİL YAHUDİLERE DE KAYBETTİRDİ
Geçtiğimiz günlerde Londra merkezli, International Interest isimli risk ve istihbarat danışmanlık merkezinin kurucusu ve siyasi analist Sami Hamdi’nin konuşmasında kullandığı bir tabir vardı Netanyahu’dan bahsederken: Şeytanyahu. Yazının başlığında atıf yapmış olduğum bu ismin bildiğim kadarıyla isim babası kendisi. Bu ironik tabiri anlamak adına sadece bir kısmına değindiğim Şeytanyahu’nun, şu an ülkesini, bölgesini ve dünyayı kendi siyasi ikbali adına getirdiği durum ve bu şeytanlığa koşulsuz destek çıkan ABD ve İngiltere gibi ülkeler, altından kalkamayacakları bir nefreti kendi elleriyle büyütüyorlar. Kendi öncülüklerinde inşa edilen küresel sistemin dinamiklerini ezip çiğneyen ve katliam cihetinde sınırsız olmakla mücehhez Netanyahu’nun, kendilerine ve bu soykırıma karşı duran Yahudilere de kaybettireceği hususlardan bihaberler. Fakat bunu yaparken sınırsızlar.
KAYBETTİKÇE ATEŞİ HARLIYORLAR
Netanyahu öncülüğündeki soykırımcı İsrail yönetimi, Gazze’deki soykırımı bir ay içerisinde bitirmeyi vadediyordu, yapamadılar. Esirleri geri getirmek gibi göstermelik bir dertleri vardı ama, getiremediler. Gazze’de sivil-asker ayrımı gözetmeden, bütün güçlerini kullanmalarına rağmen başarısız oldular ve şu anda var olabilmek adına bölgeyi, dünyayı savaşın eşiğine getirdiler. İran ve İran destekli bölgedeki gruplar, uluslararası baskı nedeniyle köşeye sıkışan Netanyahu ve destekçisi ülkelere tabiri caizse bir hayat öpücüğü verdi. Uluslararası Adalet Divanı’nda mahkeme süreci devam ederken ABD ve İngiltere, manidar bir zamanlamayla bölgeyi ateşe vermeye, şeytana cehennemde bir yaşam sunmak adına, ona alan açmaya karar verdiler.
Şeytan ve destekçileri en kadim düşmanı olarak telakki ettikleri ülkelerle dahi gizli iş birliği yapıp, bölgeye tekrar cebren müdahil olmaya, masum kanı akıtmaya, buna karşı çıkan her aktöre ve ülkeye savaş açmaya devam ederken, kendileri adına çıkacak maliyeti dahi umursamayan bir gözü dönmüşlük yaşıyorlar. Şehit edilen Filistinliler öldükçe çoğalıyor, yok edilmek istenen Gazze bugüne kadar mazlumların lehine bir kere dahi işlemeyen sistemi yok ediyor, Şeytanyahu ve onun hatırına dünyayı ateşe vermek isteyenler, nesiller boyu sürecek bir nefreti kendi elleriyle üretiyor. ABD’ye bağlı yurtdışı misyonlarının da belirttiği üzere, İsrail’e sağladığı koşulsuz destek, bölgede ABD’ye karşı gittikçe büyüyen bir muhalefete dönüşüyor.
İbrahim Anlaşmaları sonrası bölge ülkeleri ile ilişkilerini düzeltmeye başlayan, uzun yıllardır çatışma ile elde edinemediği kazanımları diplomasi ile elde etmeye çalışan İsrail’den, şu an Netanyahu nezdinde İsrail ve destekçilerine yönelmiş büyük, gittikçe büyüyen bir çığlığa şahitlik ediyoruz. Netanyahu İsraillilere de kaybettiriyor, alenen görüyoruz. Diğer taraftan, bu işgal başarısız olduğunda bunun sorumluluğunu sadece Netanyahu’ya yıkarak diyet ödemekten kaçınması muhtemel ülkeleri de biliyoruz. Buna da izin vermemeliyiz, vermeyeceğiz. Netanyahu’dan sonra İsrail’in liberal görünümlü neo aşırı sağcı fraksiyonlarının da türemeyeceğine emin olmamız gerekiyor.
BUDANDIKÇA FIŞKIRAN GAZZE
Netanyahu bir ironiye göre fazlasıyla Şeytanyahu olurken, Gazze, şairin “Budandıkça fışkıran da bizleriz. Ölüyoruz, demek ki yaşanılacak” dediği gibi oluyor, şiir oluyor. Gazze bu direnişi ile bize dünyada küresel vicdan ve adalet retoriğinin sahteliğini, ABD ve batının aslında ne olduğunu, Müslüman dünyasının ise ne olamadığını öğretiyor. Dış politikasının merkezi ‘önceliği’ Filistin olan İran isminde bir tenakuzdan uyandırıyor. Salt gerçeklikleri bedel ödeyerek, İran masallarından ayırarak anlatıyor.
Kâbe imamını dahi sessizliklerini meşrulaştırma aparatına çeviren, yaşanan katliama isyan edenlere telkinde bulunduran, kendilerine itaat edilmesini buyuran Suudi Arabistan gibi ülkelerde de pek çok şeyi değiştirecek, düzeltecek gibi duruyor Gazze. İsrail’in son şedid soykırımı öncesinde kendisine çeşitli roller biçip, ünsiyetler kurarak onu Müslümanların kalbinden uzaklaştırmaya çalışanlara da direniyor Gazze. Ve bunca kötülüğe, suskunluğa, iş birliğine rağmen, kazanıyor, kazanacak Gazze…