Türkiye’nin güçlenmesi ve bağımsız hareket edebilme kabiliyeti, bazı uluslararası aktörlerin çıkarlarıyla çatışmaktadır. Bu aktörlerin, Türkiye’nin savunma alanındaki bağımsızlığını zayıflatmak amacıyla dolaylı ya da dolaysız yollarla terör örgütlerine destek sağlayarak TUSAŞ gibi stratejik hedefleri vurmayı amaçlaması uzak bir olasılık değildir.
Terör saldırılarının, özellikle savunma sanayii gibi stratejik sektörlerdeki kurumlara yönelik gerçekleştirilmesinin asıl amacı ülkelerin güvenlik politikalarına, ekonomik dengelerine ve teknolojik gelişimlerine ciddi zararlar vermektir. Savunma sektöründe devasa adımlar atan hedef ülkenin, taşeron terör örgütleri üzerinden hedef alınmasını da bu açıdan değerlendirmek daha doğru olacaktır. Türkiye’nin savunma sanayiinin önde gelen kuruluşlarından biri olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ), söz konusu çerçevede bir terör saldırısına uğramıştır. Bu bağlamda saldırının yeri, stratejik önemi ve gerçekleştirilme zamanı dikkat çekicidir.
DOSTA GÜVEN DÜŞMANA KORKU
Savunma alanındaki en kritik kuruluşlarından biri olan TUSAŞ sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda dost ve müttefik ülkelerin de güvenlik ihtiyaçlarına yönelik çözümler geliştirmektedir. Bu kurum, yüksek teknolojiye sahip uçak, insansız hava aracı, helikopter, stratejik önemde yer gözlem ve keşif uyduları ve diğer savunma sistemlerini geliştiren ve üreten bir yapıdadır. Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinden 2030’lu yıllardan itibaren kademeli olarak devreden çıkartılması düşünülen F-16 uçaklarının yerini alabilecek, yurt içi imkân ve kabiliyetler ile tasarlanan ve geliştirilen, hem hava-hava, hem de hava-yer muharebelerinin gereksinimleri için üstün kabiliyetler sağlayacak, yüksek hayatta kalma kabiliyetini haiz, güçlü ve atik, sahip olduğu akıllı ve güçlü savaş kabiliyetleri ile tam bir savaşçı olan 5’inci nesil çok rollü savaş uçağı KAAN; ANKA platformu ve gündüz/gece istihbarat gözetleme, keşif ve taarruz görevlerini icra eden AKSUNGUR ile kazanılan mühendislik bilgi birikimi ve 250 bin saatlik uçuş tecrübesinin üzerine inşa edilen, uçan kanat konfigürasyonunun sağladığı düşük görünürlük, turbofan motorun getirdiği yüksek hız ve dahili istasyonlardaki yüksek taşıma kapasitesi ve 40.000 feet irtifada görev yapabilecek yaklaşık 7 ton kalkış ağırlığına sahip İnsansız Savaş Uçağı ANKA-III; dünya çapında kendi sınıfındaki en etkin taarruz helikopteri T129 ATAK, genel maksat helikopterleri T70 ile T625 GÖKBEY ve önümüzdeki dönemde adından sıkça söz ettirecek olan, artırılmış faydalı yük ve mühimmat kapasitesi (lançerler hariç 1200 kg), modern aviyonik sistemler, düşürülmüş lojistik maliyet ve yüksek performans hedefleri doğrultusunda tamamen yerli ve milli kabiliyetler ile tasarlanan Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri projesine başlanmıştır.
SAVUNMA SANAYİMİZ RAHATSIZ ETTİ
TUSAŞ’ın ürettiği ya da ana yüklenici pozisyonunda olduğu bu yerli ve milli ürünler, terör örgütlerinin faaliyetlerini kısıtlayan ve güvenlik güçlerine önemli avantajlar sağlayan teknolojiler içermektedir. Dolayısıyla bu teknolojik gelişmeleri engellemek ya da yavaşlatmak amacıyla terörizm devreye sokulmuştur. Şurası unutulmamalıdır ki dışarıdan destek almayan hiçbir terör örgütünün ayakta kalması mümkün değildir.
Türkiye’nin askeri olarak güçlenmesi ve bağımsız hareket edebilme kabiliyeti, bazı uluslararası aktörlerin çıkarlarıyla çatışmaktadır. Bu aktörlerin, Türkiye’nin savunma alanındaki bağımsızlığını zayıflatmak amacıyla dolaylı ya da dolaysız yollarla terör örgütlerine destek sağlayarak TUSAŞ gibi stratejik hedefleri vurmayı amaçlaması uzak bir olasılık değildir.
Ankara’nın sınır ötesinde yürüttüğü operasyonların sekteye uğratılması terör ve ardındaki güçlerin beklentileri arasındadır. Terör saldırısından dakikalar sonra bir kurum personeli sözleriyle mesajı net vermiştir: Hainlere inat daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz! Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün’ün de sözleri oldukça önemlidir: Saldırı bütün ekosistemimizi daha da motive etti. Daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz, daha iyisini, en iyisini yapacağız. Terörle mücadelede kahraman ordumuz için ne gerekiyorsa en hızlı şekilde teslim edeceğiz.
GEREKİRSE ETTEN DUVARLAR ÖRMELİYİZ
Şüphesiz son saldırı ile birlikte TUSAŞ ve benzeri stratejik kuruluşlarda güvenlik önlemlerinin maksimum seviyeye çıkarılması elzemdir. Fiziki güvenlik tedbirlerinin yanında siber güvenlik önlemleri de artırılmalı, özellikle hassas projeler üzerinde çalışan personelin can ve bilgi güvenliği sağlanmalıdır. Diğer yandan terörün toplumu korkutma ve panik yaratma amacı dikkate alındığında, toplumun bu tür durumlar karşısında bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda medyanın doğru bilgilendirme yapması ve dezenformasyonla mücadele kritik önemi haizdir. TUSAŞ gibi stratejik kuruluşlara yönelik terör saldırıları, yalnızca savunma sanayiine değil, ülkenin güvenlik algısına, ekonomik istikrarına ve toplumsal huzuruna da zarar vermeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, bu tür saldırılara karşı alınacak önlemler kapsamlı bir şekilde irdelenmekte ve her türlü olasılık göz önünde bulundurulmaktadır. Özellikle savunma sanayii alanında yerli ve milli teknolojilerin güçlendirilmesi, dışa bağımlılığın azaltılması ve istihbarat paylaşımının artırılması, TUSAŞ gibi kuruluşların güvenliğini sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
SİYONİZMİN MAŞALARI
Son olarak; Ankara’nın terörü gündemden tamamen çıkarma düşüncesiyle hareket ettiği bir dönemde gerçekleştirilen terör saldırısının zamanlaması da manidardır. Türkiye, sınırlarının ötesinde bir terör koridoruna karşı hamleler yapmaktadır. Buna karşın terör örgütünün sözde yöneticileri de beklentilerini ve planlarını satır aralarında dile getirmekteler. Örgütün -ABD’nin planı dahilinde “Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi sürecinde, döneme ayak uyduramayan, değişmeyen ve durumu doğru bir şekilde okuyamayan herkes hedef olacak” çözümlemesi niyetlerini açık etmektedir.
Sözde Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı Ronahi Delil kod adlı İlham Ahmed de konuşmasında Tel Aviv’i referans göstermektedir. İsrail’in “7 Ekim öncesi ile 7 Ekim sonrası aynı olmayacak” çıkışından hareket eden örgüt yöneticisi, “bölgede büyük değişimler yaşanacağını” vurgulamaktadır. İsrail ordusunun resmi sosyal medya hesabından paylaştığı 2 dakika 26 saniyelik videoda Suriye sınırlarının Türkiye’ye doğru genişletildiği, Hatay’ın Suriye’ye katıldığı görülmüştür. Bu kısa paylaşım bile başlı başına asıl niyeti ifşa etmektedir. Terör saldırısı sonrası Suriye’nin kuzeyindeki terör unsurlarına yönelik yoğun operasyonların altı boş değildir…