Irak Türkmen Cephesi mensuplarına yapılan saldırıların zamanlamasına bakıldığında Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyinde terörle mücadele kapsamında başlatmış olduğu operasyonlarda ciddi kayıplar veren terör örgütü PKK’nın, Türkmenlere yönelik saldırılar üzerinden Türkiye’ye mesaj vermek istediği sonucuna ulaşılabilir.
Ankara’nın terörle mücadelesi, 2019’da terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyinde Türk askerlerine saldırmasıyla başlatılan Pençe Harekatları serisi ve akabinde 1 Ekim 2023’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününde, Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün giriş kapısına gerçekleştirilen terör saldırısıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye-Irak yetkilileri arasında güvenlik toplantıları yoğunlaşmıştır. Türkiye-Irak arasında güvenlik toplantısının ilki, Irak’ta yapılan yerel seçimlerin akabinde 19 Aralık 2023’te Ankara’da yapılmıştır. Toplantıya Türkiye’den Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Irak’tan mevkidaşları katılmıştı. Bu toplantıya anlam kazandıran 14 Mart 2024 Bağdat’ta yapılan Türkiye-Irak güvenlik zirvesi olmuştur. Zirvede, terör başta olmak üzere ekonomi ve enerji parametreleri masaya yatırılmıştır. Toplantının sonuç bildirisinin önemi maddesi, Irak Milli Güvenlik Müsteşarlığınca Irak’ta terör örgütü PKK’nın “yasaklı” bir örgüt ilan edilmesiydi. Irak, örgütü her ne kadar açık bir şekilde “terör örgütü” olarak ilan etmese de Türkiye tarafından olumlu karşılanmıştır. Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında başlattığı Pençe operasyonları sonrasında Irak’ın kuzeyindeki kırsal alanlarda baskılanan PKK, Irak’ın kuzeyindeki yerleşim yerlerinde etkin olmaya çalışmaktadır. Bunlardan biri de Türkmenlerin yoğun yaşadığı tartışmalı bölgelerdir.
KYB-PKK ORTAKLIĞI
Türkiye, terörle mücadeledeki yeni doktrini “tehdidi kaynağında yok etmek” safhasına geçmiştir. Türkiye’nin 4 Mart 2024’te yapılan kabine toplantısı sonrası açıklamada bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yaz aylarında Pençe Harekât bölgesinde tahkimatımızı önemli ölçüde tamamlamış olacağız ve böylece çok daha etkin tedbirleri alma imkanına kavuşacağız” açıklamalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaz aylarında Irak’ın kuzeyinde PKK’ya yönelik askeri operasyonu gündeme oturmuştur. Türkiye’nin yapacağı operasyonunun merkezi Kandil, Gara, Hakurk ve Metina bölgesi olarak ve bu bölgelerde güvenliği tesis edebilmek için Irak’ın kuzeyinden yaklaşık 40 kilometre derinliğine inilmesi planlanmaktadır. Örgütün sözde kalesi Kandil, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafel Talabani’nin kontrolünde olan Süleymaniye’ye coğrafi olarak oldukça yakın. Örgüt, Süleymaniye’de alan hakimiyeti kurmuş durumdadır. Son zamanlarda bölgedeki birçok gelişmeler KYB-PKK ortaklığı üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Bafel Talabani’nin, ABD’ ye ait uçakla Suriye’ye uçması ve orada elebaşı Mazlum Abdi ile görüşmesi, keza Abdi’nin de ABD uçağıyla Süleymaniye’yi ziyaret etmesi, KYB’nin örgüt elemanlarına eğitim vermesi, nihayetinde Süleymaniye’de Arbat Havaalanının bombalanması ve 3 Mart 2024’te Bağdat’ta düzenlenen Rafideyn Forum’da konuşma yapan Talabani’nin “PKK bizim düşmanımız değildir” açıklaması bunun en bariz örneklerindendir. Bu minvalde Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da KYB-Süleymaniye yönetimine PKK’ya desteğinden dolayı yaptırım uygulama uyarılarında bulunmuştur.
ÖRGÜTÜN YENİ KORİDORU
Kerkük’te örgüt 2003’ten sonraki süreçte Irak’ta otorite ve kaos boşluğundan istifade ederek varlığını göstermeye çalışmıştır. PKK, Kerkük-Süleymaniye karayolu güzergâhında yer alan Taktak, Köy Sancak, Karaincir gibi yerleşim yerlerinde karargâhlar kurmuştur. Irak güvenlik güçlerinin varlığına sessiz kaldığı örgütün, Kerkük’ün sosyal tabanına hitap etmek için bölgede sivil toplum örgütleri kisvesi altında yerel halkı etkilemeye çalıştığı bilinmektedir. Aynı zamanda siyaseten Irak’taki farklı Kürt partiler üzerinden de etkili olmaya çalışmaktadır.
Yakın geçmişte Kerkük’te aldıkları oy ve kazandıkları sandalye sayısı gereği KYB’ye düşen üst düzey görevlerden birine Yeni Nesil Hareketi’nden PKK’ya yakın bir ismin getirilmesi ihtimaller arasında değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra Süleymaniye’ye bağlı ve Kerkük’ün doğusunda yer alan Çemçemal ilçesinde PKK gün be gün yuvalanmaya ve yerleşik alanlarda da yetki alanını genişletmeye devam etmektedir. Keza Türkmenlerin yoğun yaşadığı idari olarak Diyala ve siyasi olarak Süleymaniye’ye bağlı Kifri ilçesinde de varlığını sürdürmektedir. Türkiye’nin operasyonuyla dağdan kaçmak isteyen örgütün yeni faaliyet alanı Bafel’nin aracılığıyla PKK, Süleymaniye, Çemçemal (yeni enerji rezervinin bulunduğu yer ve dolayısıyla enerji jeopolitiğinin önemli yerlerinden biridir) Kerkük, Gayyara, Mahmur, Sincar’dan Suriye’ye açılan yeni bir terör koridoru oluşturabilir. Söz konusu koridorun merkezinde Türkmenlerin yoğun yaşadığı yer ve Türkiye’nin de yakından takip ettiği Kerkük bulunmaktadır. Bölgedeki siyasetçilerin açıklamalarına göre örgüt, söz konusu koridor üzerinden kendilerine mali destek sağlamak amacıyla da uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığı da yapmaktadır.
HEDEFTE TÜRKMENLER VAR
Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında Irak’ın kuzeyine gerçekleştirdiği askeri operasyondan dolayı örgüt zaman zaman Türkiye ile yakın ilişkileri bulunan Irak Türkmen Cephesi (ITC) mensuplarını da hedef almaktadır. 3 Eylül 2022’de ITC Süleymaniye bürosu mensubu örgütün saldırısıyla ağır yaralanmış, 3 Mart 2023’te ITC eski Güvenlik Dairesi başkanlarından Ahmet Tahir ise arabasına yerleştirilen bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu hayatını kaybetmiştir. ITC kadrosuna yapılan eylemlerin zamanlamasına bakıldığında Türkiye’nin örgüte yönelik Irak’ın kuzeyinde terörle mücadele kapsamında başlatmış olduğu operasyonlarda ciddi kayıplar veren PKK’nın, Türkmenlere yönelik saldırılar üzerinden Türkiye’ye mesaj vermek istediği sonucuna ulaşılabilir. Türkiye’nin güvenlik güçleri tarafından Irak’ın kuzeyine yapılan operasyonlar dikkate alındığında bölgede hareket alanı zayıflayan örgütün yeni hedefi olan Türkmenler üzerinden Türkiye’ye bir karşılık verme niteliğinde değerlendirilmesi muhtemeldir. Dolayısıyla ITC yetkilileri Türkmenlere yönelik muhtemel tehdidi Irak güvenlik güçleri ile de konu edilmesi önem arz etmektedir. Örgütün, Kerkük’te kendisine daha fazla alan açma ihtimali dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu ihtimal kapsamında Irak güvenlik güçlerinin, Irak’ın kurucu unsuru Türkmenlerin korunmasında önlem almadığı durumunda Irak’ın minyatürü olarak adlandırılan Kerkük’ü belirsizlik ve güvenlik yönünden istikrarsızlık bekleyebilir.
Türkiye’nin yaz aylarında planlanan askeri operasyonlarıyla örgütün dağlık arazide zemin kaybetmesi ve sıkışmasıyla daha da saldırgan hale gelerek Türkmen bölgelerinde, Kerkük ve Musul’da (özellikle Telafer ve çevresi) mevcut varlığını arttırarak alan kazanması ihtimaller arasındadır. Bu bağlamda benzer tehlikenin PKK’nın aktif olabileceği Tuzhurmatu, Kifri gibi Türkmen bölgelerinde de baş gösterebileceğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim 31 Mart 2024’te Kifri ilçesinde Türkmen Bayat Aşireti lideri Hüseyin Alloş, Drone saldırısı sonucu hayatının kaybetmişti. ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi saldırının örgüt tarafından yapıldığını vurgulamıştı. Örgüt Kerkük’teki en son faaliyetini 8 Mart 2024’te Dünya Kadınlar Günü kutlamaları gerekçesiyle Kerkük’ün merkezinde örgütün hayatını kaybeden kadınlarının pankartını asarak Kerkük’te varlığını devam ettiğini göstermeye çalışmıştır.
YENİ BİR SİNCAR SENARYOSU MU?
Örgütün varlığı, aidiyeti ihtilaflı olarak nitelendirilen bir başka bölge de Mahmur ve Sincar’dır. Musul’a bağlı bir ilçe olan Sincar ve doğusunda bulunan Karaçok Dağı, PKK/YPG’li teröristlerin Suriye’den Irak’a ve Irak’tan Suriye’ye geçişte kullandıkları bir güzergâh olarak bilinmektedir. Irak ve Türkiye arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan Ovaköy, Telafer, Musul, Bağdat karayolunu ve Türkiye-Irak arasında gerçekleşmesi planlanan Kalkınma Yolu projesi kapsamında inşa edilmesi düşünülen aynı güzergahtaki demiryolunu kontrol eden stratejik bir bölge olması nedeniyle jeopolitik önem arz etmektedir. Sincar’a bağlı bazı Türkmen köyleri de bulunmaktadır. Sincar aynı zamanda tamamı Türkmen olan Musul’un Telafer ilçesi ile sınırdır.
DEAŞ’ın Sincar’a saldırmasıyla 2014 yılında Sincar Direniş Birlikleri (YBŞ) kurulmuştur. Bu birliğe destek olmak için PKK/YPG’li teröristler Sincar’da yeni bir alan açmıştır. Sincar’da örgütlenen YBŞ de YPG gibi PKK’nın Sincar’daki yapılanması haline gelmiştir. Türkiye de Sincar’da örgütün varlığından rahatsızlığını Bağdat ve Erbil hükümetlerine iletmiştir. Sincar’da örgütün varlığını sona erdirmek için Türkiye’nin de desteğiyle 9 Ekim 2020’de Irak Merkezi Hükümet ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında Sincar Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmada, Sincar’ın güvenliğini sağlamak, bölgeyi yeniden inşa etme, PKK ve uzantıları dahil yabancı güçlerin Sincar ve çevresindeki varlığına son verilmesi ve DEAŞ saldırıları nedeniyle yerlerinden edilenlerin geri dönmesi maddeleri yer almıştır. Ancak şimdiye kadar anlaşmanın uygulanması konusunda somut ve etkili adımlar atmak mümkün olmamıştır. Hatta bu yüzden mevcut şartlara uygun yeni bir anlaşmanın yapılması konusunda bazı öneriler bulunmaktadır.
Zira anlaşmanın içeriğindeki gruplara ilişkin bazı zorlayıcı çelişkiler bulunmaktadır. DEAŞ ile mücadele gayesiyle ve İran’ının desteğiyle kurulan Haşdi Şaabi milis güçleri daha sonra Irak Savunma Bakanlığı bünyesinde kurumsallaşmıştır. DEAŞ’ın varlığını yok etmek için Sincar’a giren Haşdi Şaabi güçleri İran’ın yönlendirmeleriyle YBŞ ile birlikte hareket ettikleri ve Sincar Anlaşmasının akamete uğratılması için YBŞ unsurları Haşdi Şaabi güçleri içerisinde girerek saf değiştirmişti. Haşdi Şaabi güçleri Türkmenlerin yoğun yaşadığı Kerkük’te de bulunmakta. Türkiye’nin örgüte yönelik yaz aylarında planladığı askeri operasyonları neticesinde sıkışacak olan örgütün, Sincar’da uygulanan senaryonun benzerini Kerkük’te de uygulaması ile meşruiyet zemini oluşturmaya çalışması mümkündür. Nitekim, PKK’nın siyasi uzantısı Tevgera Azadi isimli oluşum Kerkük’te öz yönetim kurulması için Ocak 2016’da 1. Kerkük Bölge Konferansı yapmıştı.
Bölgeden edinilen bilgilere dayanarak örgütün, Sincar’da varlık göstermesiyle Telafer’den maddi imkân karşılığında bünyesine Türkmen gençlerini de devşirdiği iddialar arasında. Türkiye’nin yapacağı operasyon kapsamına Sincar’ı da dahil etmesi ihtimali, Telafer’deki Türkmen varlığına da olumlu katkı sağlayabilir.
TÜRKİYE’NİN OPERASYONU İSTİKRAR GETİRECEK
Türkiye-Irak arasında yapılan ortak operasyon istişarelerinde, PKK Bağdat ve Erbil’e yönelik bir tehdit olarak görüldüğü için Bağdat’ın da bu anlaşmaya sıcak baktığı görülmektedir. Nitekim Örgüt, Irak’ın kuzeyinde toplam 800’den fazla köyü boşaltmış ve sakinlerini göçe zorlamıştır. Keza Sincar’da da azımsanmayacak şekilde kampının olduğu da bilinmektedir. Türkiye’nin yapacağı operasyonu Irak’ın güvenliği için de yapacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Irak, örgütü yasaklı bir örgüt olarak ilan etmesiyle kendilerinin de içinde bulundukları tehdidin önemini hissetmiştir. Türkiye’ye de Irak’ın aldığı bu kararla da Irak ile güvenlik anlamında iş birliği yolu da açılmıştır. Türkiye’nin operasyonuyla birlikte Irak’ın kuzeyinde güvenli bölge sağlanması planlanmaktadır.
Türkmen bölgelerini terör örgütlerinin tehdidinden uzak tutmak için Irak merkezî hükûmetinin, PKK’yı Irak topraklarından özellikle Türkmen bölgelerinden uzaklaştırması güvenliğin sağlanması için zorunludur. Söz konusu örgütün Irak topraklarından çıkartılması hem bölgenin güvenliğini sağlar hem de Irak’ın komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmesini kolaylaştıracaktır. Irak siyasetine bakıldığında hükûmette yer alan siyasi partilerin çoğu silahlı güce sahiptir. Irak güvenlik güçleri içerisinde Türkmenlerin sayısının arttırılması, hatta Türkmenlere özel bir gücün kurulması ve desteklenmesi söz konusu olabilir. PKK buralarda etkinliğini arttırırsa hem Irak iç dinamikleri etkilenecek hem de Türkiye Irak ilişkileri. Özellikle tartışmalı bölgelerde yer almaları yeni güvenlik boşluklarını da beraberinde getirebilir. Irak’ın yakaladığı görece istikrarı baltalayabilir. Bu durum Türkmen bölgelerindeki enerji kaynaklarının varlığı ve Irak için önemi düşünüldüğünde sadece siyasi ve güvenlik istikrarının değil aynı zamanda Irak’ın ekonomisini de vurabilir. Bu nedenle PKK’nın söz konusu bölgelerdeki varlığı güçlenmeden somut, etkili ve kesin çözüm üretici adımlar atılması yerinde olacaktır.