İkinci Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan, Ermenistan tarafından 30 yıl işgal altında tutulan topraklarını güç kullanarak kurtardı ve çatışmayı fiilen sona erdirdi. Buna rağmen iki ülke arasında fikir ayrılıkları sürüyor. Devam eden müzakere sürecinin ana konusu da bu sorunların çözümü ile ilgilidir. Son iki buçuk yılda müzakereler şu başlıklar altında yürütüldü: Barış antlaşmasının imzalanması, bölgesel ulaşım hatlarının açılması, sınırların belirlenmesi- hatlarının çizilmesi ve insani konular. Durumu daha net anlamak için müzakere sürecindeErmenistan’ın bu dört ana başlığa ilişkin attığı adımlara bir göz atalım.
BEŞ TEMEL İLKE
İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonraki müzakere sürecinde taraflar arasında tartışılan en karmaşık konu barış antlaşmasının şartlarıdır. Azerbaycan’ın tutumu, çatışmanın sona ermesi ve iki ülke arasında yeni ilişkilerin kurulması gerektiği yönündedir. Ve bu ilişkiler, uluslararası hukuka uygun olarak toprak bütünlüğünün karşılıklı olarak tanınması ilkesine dayanmalıdır. Mart 2022’de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için beş temel ilkesini önerdi: Devletlerin toprak bütünlüğünün ve siyasi bağımsızlığının karşılıklı olarak tanınması, karşılıklı toprak iddiasında bulunmamak, birbirlerinin güvenliklerinin tehdit edilmemesi, sınırların belirlenmesi ve diplomatik ilişkilerin kurulması, ulaşım hatlarının açılması.
Ekim 2022’de her iki ülkenin liderleri (arabulucuların katılımıyla) Prag ve Soçi’de yapılan toplantılarda kabul edilen bildirilerde ilişkilerin normalleşmesi için toprak bütünlüğü ilkesinin tanınmasının önemini açıkladılar. Kabul edilen bildirilerde toprak bütünlüğünün tanınması barış sürecinde bir adım olarak görülse de, Ermenistan hükümetinin sonraki davranışı ve çelişkili açıklamaları müzakerelerde bir kez daha sorun yarattı.
ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİSİ HÂLÂ YÜRÜRLÜKTE
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını beyan ettiyse de, İkinci Karabağ Savaşı sonrasında kabul ettiği belgeler ve attığı adımlar bu tutumun pek de samimi olmadığını kanıtlıyor. Örneğin, 2020 yılında kabul edilen ve de facto Karabağ yönetiminin uluslararası alanda tanınmasını öngören Ermenistan Ulusal Güvenlik Stratejisi halen yürürlüktedir. “Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti’nin 2021-2026 Programı”nda Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılması “zorunlu ayrılma” (remedial secession) politikası olarak tanımlanmıştır. Barış antlaşmasının imzalanmasının önündeki en büyük engel, Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak iddialarından henüz vazgeçmemiş olmasıdır.
Tüm bunların yanı sıra Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin 14 Mayıs’ta Avrupa Birliği’nin arabuluculuğunda Brüksel’de yaptıkları görüşmede tarafların toprak bütünlüğünü tanımaya hazır olduklarını belirtmeleri, müzakerelerde ilerleme olduğunu düşünmeye neden olmaktadır. Böyle bir durum, Ermenistan’ın kabul edilemez ek koşulları ve dış müdahaleler olmaması durumunda yakın gelecekte bir barış antlaşmasının imzalanma şansını artırmaktadır.
KOMİSYONDAN SOMUT SONUÇ ÇIKMADI
Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderleri tarafından 10 Kasım 2020’de imzalanan ve İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren üçlü deklarasyon, iki ülke arasında ulaşım hatlarının açılmasını da içeriyor. Dolayısıyla, o deklarasyonun 9. paragrafına göre Ermenistan’ın Azerbaycan’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki ulaşım hattının açılmasını sağlaması gerekirken, ne yazık ki Erivan, üçlü deklarasyonun söz konusu paragrafının uygulanmasını hala geciktiriyor. 11 Ocak 2021 tarihinde Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya başbakan yardımcılarından oluşan bölgesel iletişimin açılması konusunda üçlü bir komisyon kurulmasına ve bu komisyon 10 defa toplanmasına rağmen somut bir sonuç elde edilemedi.
SINIRLARIN BELİRLENMESİ ÖNÜNDEKİ ENGEL
İki ülke arasındaki sınırların belirlenmesi konusu, İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra taraflar arasındaki müzakere sürecinin ana konularından biri oldu. Kırk dört gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Azerbaycan, Ermenistan ile devlet sınırını yeniden tesis etti ve gündemdeki önemli konu, bu sınırın sınırlandırmasının ve sınır çizgisinin çizilmesinin tamamlanmasıdır.
İki ülke arasındaki sınır çizgilerini belirlemek için ortak komisyon da kuruldu. Azerbaycan’ın tüm iyi niyet ve çabalarına rağmen Ermenistan bu konuda yapıcı olmayan bir tutum sergilemektedir. Ermeniler, sınırlar net bir şekilde belirlenirse, 1990’ların başında Azerbaycan’a ait işgal ettikleri sekiz sınır köyünü iade etmek zorunda kalacaklarını düşünüyorlar.
MAYINLI ALANLAR KONUSUNDA BİLGİ VERMİYOR
Azerbaycan ile müzakerelerin diğer üç başlığında olduğu gibi Ermenistan hükümeti insani konularda dahi yapıcı bir tutum sergilememektedir: Ermenistan, mayınlı alanlar konusunda doğru bilgi vermeyi reddediyor ve Azerbaycan’da tutulan Ermeni tutsaklarla ilgili durumu yanlış yorumluyor. Birinci Karabağ Savaşı sırasında kaybolan Azerbaycanlıların durumu hakkında da bilgi vermiyor ve dini ve kültürel mirasın korunması ile ilgili uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmiyor.
Sonuç olarak, dönemin jeopolitik gerçeklerinin yanı sıra Azerbaycan diplomasisinin haklı ve ilkeli duruşu da Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki müzakere sürecinin yeni gündeminin oluşmasında büyük rol oynadı. İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Rusya ve Batı’nın (AB ve ABD) arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerde Ermenistan’ın yapıcı ve rasyonel olmayan tutumu, müzakere sürecinin başarılı bir şekilde sonuçlanmasının önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor.