ABD’de bir çok ekonomistin hem fikir olduğu bir öngörü var; önümüzdeki bir kaç ay içerisinde faiz oranlarının düşmemesi durumunda 2023’de ABD’yi ciddi bir ekonomik kriz bekliyor. Ekonomik Analiz Bürosu verilerine göre, ABD ekonomisi 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 0.6 oranında bir küçülme gösterdi. İlk çeyreği göz önüne alırsak, bu istikrarlı bir küçülmenin göstergesi. Bu sonuçlar, en son GSYİH tahminine uyuyor ve işletmeler pandemi dönemindeki tedarik zinciri aksaklıklarına yeniden uyum sağladıkça ekonominin yılın ilk yarısında bir daralma içinde olduğunu da gösteriyor. ABD Merkez Bankası Fed’in bu yıl pandemi teşvik önlemlerini geri çekmesi ve faiz oranlarını artırması, yaklaşan durgunluk endişelerini körüklüyor. Bu yaz, Bank of America; müşterilerini, uzun süreli enflasyon ve bunun sonucundaki faiz oranlarındaki artışların ekonomide ve özellikle bir zamanlar hızla gelişen konut piyasasında “endişe verici bir bozulmaya” yol açtığı konusunda uyardı.
Resesyon tartışması ABD’de bir ilk değil, fakat kendini piyasada göstermeye başlayan resesyon, şimdiye kadarki tecrübelerimizden farklı olacak gibi görünüyor. Ekonomik yavaşlamanın bazı geleneksel işaretleri mevcut. ABD GSYİH’si arka arkaya iki çeyrek küçüldü - bu adeta teknik bir durgunluğun ders kitabı gibi. Bu arada, tüketici güveni pandeminin patlak vermesinden bu yana en düşük noktasındayken, konut inşaatı faaliyeti düştü.
Resesyon tartışmasının üç büyük nedeni var: Çoğu resesyonda, ekonomik sıkıntı ve istihdam aynı anda düşer. Düşük gelir; işletmeleri, personeli kısmaya zorlar ve bu da daha fazla işsizliğe yol açar. Sonuç olarak, daha fazla işsizlik, daha düşük tüketici harcamalarına yol açar, bu da kısır döngü yaratır. Ancak 2022’de işsizlik hala rekor düşük seviyede. Temmuz ayında resmi işsizlik oranı yüzde 3,5 idi -pandemiden hemen önce ulaşılan 50 yılın en düşük seviyesi-. Goldman Sachs ekonomistlerine göre, durgunluk sırasında sağlam bir iş piyasası “tarihsel olarak olağandışı”. Bu alışılmadık derecede güçlü iş piyasası, başka bir alışılmamış kaynaktan güç alıyor olabilir: Kurumsal finans gücü.
Şirketler, durgunluk sırasında satışlarda ve kazançlarda düşüş görüyor. Bu süreç çoktan başladı. Bununla birlikte, ABD şirketleri kârlarını sürdürüyor ve bu durgunluğa girerken muazzam bir nakit istifinin üzerinde oturuyorlar. Ortalama bir ABD şirketinin vergi sonrası kar marjı şu anda yüzde 10-16 civarında. Geleneksel resesyonlarda bu oran tek haneli rakamlara düşüyor. Bu şirketler toplu olarak 4 trilyon doların üzerinde bir nakit üzerinde oturuyorlar. Bu rekor seviye aynı zamanda durgunluk ortamı için oldukça sıra dışı. Şirketler, son on yıldaki kolay para ve düşük faiz oranları döneminde bu fonları artırmış olabilir. Şimdi bu nakit, tampon görevi görüyor ve şirketlerin ekonomik yavaşlamaya rağmen personel tutmalarını sağlıyor.
Bu durgunluğun bir başka olağandışı faktörü de Federal Rezervin şahin duruşu. Durgunluk zamanlarında Fed faiz oranlarını düşürür ve istikrarı sağlamak için ekonomiye daha fazla para ekler. Ancak 2022’de Fed, enflasyonu frenlemek için agresif şekilde oranları yükseltiyor. İş piyasasının ve şirket bilançolarının gücü göz önüne alındığında, Fed’in faiz oranlarını yükseltmeye devam etmesi için daha fazla nedeni olabilir.
Bu sürdürülebilir bir politika mı? Ya ekonomi hızla toparlanarak resesyona son verecek ya da ekonomi dibe vuracak ve işverenleri işleri kesmeye zorlayacak. Bu iki senaryo, potansiyel olarak Fed’in daha önce bahsettiği “yumuşak iniş” ve “sert iniş” olabilir. Etki şiddetli olabileceğinden, yatırımcıların hangi senaryonun gerçekleştiğini görmek için tüm göstergelere göz kulak olmaları gerekir. Yumuşak bir iniş gerçekleşirse, bu, düşük büyüme ve teknoloji stoklarına bahis yapmak için ideal bir zaman olabilir. Ancak, sert inişte yatırımcıların sağlık şirketleri ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları gibi varlığa dayalı savunma hisse senetlerine sığınmaları gerekebilir. Her iki durumda da 2022, yatırımcılar için ilginç bir yıl olacak.
Peki bu durum global anlamda ne ifade ediyor? Yüksek enflasyon, sert faiz artışları ve Ukrayna’daki savaş küresel ekonomi adına uyarı sinyalleri veriyor. Ned Davis Research tarafından yürütülen bir olasılık modeline göre, şu anda küresel bir resesyon olasılığı yüzde 98,1’dir. Durgunluk modelinin bu kadar yüksek olduğu diğer zamanlar; en son 2020’de, 2008 ve 2009 küresel mali krizleri sırasında gerçekleşmiştir.
Her ne kadar seçime giren bir Türkiye’de ekonomi tartışmaları hükümetin politikaları üzerinden yapılsa da, küresel anlamda bir resesyon beklentisine Türkiye ne kadar hazır, ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye modeli olarak tanımladığı yeni ekonomi planının küresel resesyon karşısında nasıl bir tepki vereceğini hep birlikte göreceğiz. Ama kesin olan şu ki, Türkiye’nin bu süreç içerisinde faiz düşürme politikası global anlamda bir ekonomik kriz sinyaline karşı alınmış bir önlem olarak dikkat çekiyor.
Türkiye modeli, liranın döviz karşısındaki düşüşü esnasında belirtilen, ihracatı artırıp ithalatı düşürmek suretiyle cari açığı kapatma stratejisi üzerine kurulu. Bunu sağlayacak temel unsurun ise kurun yüksekliğinden kaynaklı bir çeşit ithal ikamesi yaratarak yerli üretimi teşvik edeceği düşüncesi olduğu biliniyor. Eğer bu durum düşünüldüğü gibi sonuç verirse, enflasyon üzerindeki kur baskısı azalacak, enflasyon düşecektir. Ancak bazı ekonomistlere göre faiz ve kur üzerine ekonomi politikası kurmak büyük bir risk. Pandemi sonrası fırsatları kullanmak gerekiyor ve bu da ortodoks bir ekonomi politikasıyla devam etmek yerine, sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın sorunu haline gelen enflasyon ve resesyonla mücadele için bu riskin alınması gerektiğini düşünüyorum. Hatta, ABD’deki durumu da göz önünde bulundurursak, Ankara-Washington hattındaki 100 milyar dolarlık ticari hedef için bir imkana dönüşebilir.