Avrupa'da 27 ülkede İslam karşıtı ırkçı eylemlerin derlendiği Avrupa 2021 İslamofobi Raporu kamuoyuyla paylaşıldı.
Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı ve Georgetown Üniversitesinden Prof. Farid Hafez'in hazırladığı Avrupa İslamofobi Raporu'na ırkçılık ve insan hakları alanında çalışmalar yürüten 35 akademisyen ve uzman katkı sağladı.
Rapor, "Uluslararası İslamofobi Çalışmaları ve Araştırmaları Derneği (IISRA)", "California Üniversitesi Ötekileştirme ve Aidiyet Enstitüsü", "Rutgers Üniversitesi Güvenlik, Irk ve Haklar Merkezi", "Uluslararası İslamofobi Araştırmaları Merkezi", "California Üniversitesi Irk ve Cinsiyet Merkezinde İslamofobi Araştırma ve Belgeleme Projesi (IRDP)", "San Francisco Eyalet Üniversitesi Arap ve Müslüman Etnisiteler ve Diasporalar (AMED) Çalışmaları" ve "Leopold Weiss Enstitüsü" gibi kurumlar tarafından desteklendi.
Avrupa'da sosyal yaşamın birçok alanında hissedilen ve çok sayıda ülkede kurumsallaşan İslam karşıtlığının incelendiği raporun bu yılki kapağında, kariyeri ve başarılarını büyük çoğunlukla yabancı, göçmen ve Müslüman karşıtlığı ile elde eden Avusturya'nın eski Başbakanı Sebastian Kurz yer aldı.
Raporda, 2017-2021'de Avusturya'da iki dönem başbakanlık yapan Kurz'un aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPÖ) ve Yeşiller Partisi ile kurduğu hükümetlerde art arda yürürlüğe soktuğu İslam karşıtı düzenlemelerle İslamofobinin yalnız bu ülkede değil, çeşitli hükümetlerle yaptığı iş birliği ile Avrupa'nın birçok ülkesinde kurumsallaşmasına katkı sağladığı kaydedildi.
Kurz'un Müslümanları hedef alan siyasi söyleminin iki dönem iktidarda kalmasına olanak sunduğuna değinilen raporda, peçe yasağı, camilerin kapatılması, sözde "siyasal İslam'la" mücadele adı altında Müslümanlara ait kurum ve kuruluşların fişlenmesini amaçlayan "Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi'nin" kurulması, yeni terörle mücadele yasasıyla Müslümanların hedef alınması gibi bir dizi düzenlemenin Avusturyalı eski siyasetçi döneminde hayata geçirildiği hatırlatıldı.
Raporda, hakkında başlatılan yolsuzluk soruşturması nedeniyle siyasi kariyerini sonlandırmak zorunda kalan Kurz'un Müslümanlara yönelik bu tutumuyla esasında iddia edilen yolsuzlukları ve artan otoriterliği perdelemeye çalıştığının anlaşıldığı belirtildi.
İslamofobinin geçen yıl da Avrupa'da artan bir trend içinde olduğu belirtilen rapora göre özellikle İngiltere ve Fransa, Müslüman karşıtı nefret ve ırkçı olayların odağı oldu.
Bununla beraber 6'ncı raporu hazırlayan ekip, İslam karşıtı ırkçılığa ilişkin sorunların çözüme kavuşturulması için henüz istenilen düzeyde adımlar atılmadığını, ancak önceki yıllara oranla olumlu bazı gelişmelerin de yaşandığına dikkati çekti.
Özellikle Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tarafından Aralık 2021'de kabul edilen ve daha sonra 1 Mart 2022'de yayınlanan "Müslüman karşıtı ırkçılık ve ayrımcılığın önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin 5 No'lu Genel Politika Tavsiyesi" isimli belgenin Avrupa kurumları tarafından bu alanda hazırlanan ilk resmi belge olduğu kaydedildi.
Söz konusu belgenin İslamofobiyi yalnız Müslümanlara yönelik nefret suçu olarak değil doğrudan İslam karşıtı ırkçılık olarak tanımlamasının önemine dikkat çekildi.
Bir başka önemli gelişmenin de Birleşmiş Milletler'in (BM), 15 Mart'ı, "Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü" olarak kabul etmesi olduğu vurgulanan raporda, bunun İslam karşıtı ırkçılıkla mücadele adına tarihi bir karar olduğuna işaret edilerek, Fransa, Hindistan gibi ülkelerin bu öneriyi eleştirdiği, böylelikle söz konusu ülkelerin bu husustaki tutumlarının İslamofobiye bakışlarını da ortaya koyduğu belirtildi.
Uluslararası kurumların din özgürlüğü ve İslamofobi alındaki çalışmalarına da yer verilen raporda, özellikle ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Din Özgürlüğü Ofisi tarafından hazırlanan "Uluslararası Din Özgürlüğü" raporunda, Avusturya, Danimarka ve Fransa'daki iktidarların, İslamofobinin kurumsallaşmasında belirleyici bir rol oynadığının açıkça görüldüğü ifade edildi.
Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı'nın son iki yılda İslam düşmanlığına yönelik dünya genelinde hazırladığı rapora atıf yapılarak, söz konusu çalışmada İslamofobik saldırılar ve Müslümanlara yönelik nefret suçunun en çok Avrupa kıtasında meydana geldiğinin tespit edildiği aktarıldı.