Putin'in enerji savaşı: Rusya Avrupa'yı rehin aldı

11:528/09/2022, Perşembe
G: 8/09/2022, Perşembe
Diğer
Putin
Putin

Rusya - Ukrayna savaşı, Avrupa'yı her anlamda esir aldı. Enerji piyasalarında durdurulamaz artış nedeniyle Avrupa yeni alternatiflere yönelirken, Rus gazına bağımlılıktan bir türlü kurtulamadı. Öte yandan fiyatların git gide yükselmesi, enerji maliyetlerindeki önlenemez artış, koronavirüs salgını sonrası bir türlü toparlanamayan iç piyasalar, artan enflasyon ve hayat pahalılığı, Avrupalı devletlerin başını iyiden iyiye ağrıtmaya yetti.

Bir yanda küresel ölçekte mücadele etmeye çalışan Avrupalı devletler, içişlerinde de halk tarafından protestolarla karşılaştı. Sonuçta Avrupa, bir yandan Rusya ile enerji alanında mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da halkın artan protestolarına karşı dayanmaya çalışıyor.

AYKIRI SESLER

Avrupa halkının, hükümetlere karşı bir belirsizlik içinde olduğu aşikar. İngiltere'de başlayıp neredeyse bütün Avrupa'yı esir alan grevler nedeniyle, hayat neredeyse durma noktasına geldi. Örneğin İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da kısaca Avrupa'nın merkezinde, havalimanı çalışanları peş peşe grev kararları aldı. Özellikle yaz döneminde kültürel mirasını öne çıkaran Avrupa'nın turizmi ciddi oranda etkilendi. Sorun yalnızca uluslararası turizm gelirlerinde değildi. İç hatlarda da sıkıntı baş gösterdi.

Vatandaşlar, kendi ülkelerinde rahatça ulaşım sağlayamadı. Havalimanı grevlerinin ardından tren istasyonlarında da sesler yükseldi. Metro, hızlı tren seferleri durma noktasına geldi. kara, hava ve deniz taşımacılığı ciddi oranda etkilendi, duraksadı.

ARTAN HAYAT PAHALILIĞI

Küresel piyasalar koronavirüs nedeniyle duraksadı, evet. Ancak iki yılın ardından Avrupa bir türlü toparlanamadı. Çin'in üst üste gelen hameleleri nedeniyle piyasalardaki üretim, dağıtım ve satış ağı Doğu'ya kaydı. Avrupa, iş gücü ve hammadde üstünlüğünü Çin'e kaptırmış oldu. Fiyatlar yükseldi, üretim ve dağıtım ağında krizler çıktı.

Arz talep dengesini bir türlü sağlayamayan devletler, fiyatların yükselişine engel olamadı. İngiltere'de son 40 yılın en yüksek enflasyonuna ulaşıldı. Vatandaşlar, bir yandan gıda fiyatlarındaki artıştan, bir yandan enerji fiyatlarındaki artıştan, bir yandan emlak fiyatlarındaki artıştan etkilendi, kısaca hayata tutunabilmek için gereken temel gereksinimlere erişmekte güçlük çekti.

SAĞLIK HİZMETLERİNDE AKSAMA

Koronavirüs salgını bize gösterdi ki, Avrupa sağlık hizmetleri açısından henüz gelişememiş. Tedavi maliyetlerinin bir anda yükselmesi sebebiyle, vatandaşlar temel sağlık hizmetlerinden dahi faydalanamadı. Ambulans hizmeti o kadar kötüydü ki, olaydan saatler sonra ancak gidilebildi. Aylarca hastanede sıra beklenildi, ilaç fiyatları fırladı. Nitekim Avrupa, koronavirüsün acısını en çok sağlık hizmetlerinden çekti.

TEDBİRLERDEN BEZEN HALK

Evet, tasarrufa gitmek elzem... Hatta kısıtlı imkanlarla başa çıkabilmek için belki de zaruri bir durum. Ama alınan tediblerin yerinde olup olmaması bir yana, vatandaşlar bunun bir çözüm yolu olmadığı görüşünde. Alınan tedbilrler ışıklandırmanın azaltılmasıyla başladı. Özellikle geceleri ışıklandırılan binalar, caddeler, müze ve anıtlarda ışıklandırmalar kapatıldı. Kamuda meydana gelen tasarrufların vatandaşın evine sıçradı. Kullanılmayan odalardaki ışıklandırmanın kapatılması, daha az enerji tüketen makinelere geçilmesi, elektrikle çalışan aletlerin kullanım sürelerininin kısaltılması derken iyiden iyiye tedbirler artırıldı.

Bunlar yalnızca elektrik alanındakilerdi. Avrupa'da bir de su kıtlığı başgösterdi. Sular çekildi, nehirlerde ve göllerde kuraklık başladı. Su ihtiyacını karşılayabilmek için su kullanımına da kısıtlama getirildi. Duş süreleri azaltıldı, bulaşıkların elde yıkanmaması önerildi, yüzme havuzları kapatıldı. Bu nedenle Avrupa iyice küçülmeye, daralmaya başladı.

KÖKLERE DÖNÜŞ

Enerji ihtiyacını karşılamaya çalışan Avrupa, çözümü belki de hiç olmayacak yerde aradı. Gazprom'un gaz akışını durdurmasıyla doğal gaza erişim zorlaştı. Doğal gaza alternatif olarak hidroelektrik santrallerini düşünen Avrupa, bu kez kuraklıkla karşılaştı. Nükleer santralleri son çare olarak düşünen devletler, enerji çözümünü ormanları yakmakta buldu. Zaten kamu binalarında ısınmaya da kısıtlama getirilmiş, kazanların orta derecede çalıştırılacağı kararlaştırılmıştı.

Yakıt ihtiyacını karşılamada zorlanan devletler, kömüre ve oduna yöneldi. Madenlere inildi, ormanlar kesildi. Kara kışa karşı önlemler alınmaya devam edildi, stok yapıldı. Çevreciler, bunun bir çözüm yolu olmadığını, küresel ısınmayı daha da tetikleyeceğini dile getirdi. Araştırmacılar ise, alınan tüm tedbirlere ve alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesine rağmen, kış mevsimini geçirmeye yetmeyeceğini vurguladı.

Avrupa'nın ciddi ekonomik krizin eşiğinde olduğu, merkez bankalarında faiz artırımına ve resesyona gidilmesi, işçi krizleri, protestolar, alınan tedbirlerin can sıkıcı hal alması, üretimlerin yavaşlaması ve fiyatlardaki belirsizlik nedeniyle iyice ortaya çıktı. Avrupa Birliği, birkaç sene önceki üstünlüğünü kaybetti. Ülkelerde şikayetler ve muhalif sesler yükseldi. Hükümetlerde istikrarsızlıklar görüldü.

Bu durum belki de en çok Rusya ve Çin'in işine yaradı. Rusya, enerji ve gıda krizinde alternatif pazarlara açıldı; Çin, özellikle teknolojik anlamda araştırma-geliştirme faaliyetlerini hızlandırdı, üretimi artırdı. Peş peşe gelen ambargolara rağmen her iki devlette de durum, Avrupa'dan çok daha iyi bir boyutta.

Artık asıl merak konusu, Avrupa'nın bu kötü gidişatından nasıl sıyrılıp eski üstünlüğüne dönüp dönemeyeceği oldu. Çepeçevre saran krizlerle mücadelesini sürdürmekte kararlı olabilecek mi, yoksa pes mi edilecek. İşte tüm dünyanın gözü bu noktada..

#Putin
#AB
#Enerji Krizi